Twilight Fan

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Twilight


    Breaking Dawn 13.Bölüm

    Daphne
    Daphne
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 164
    Kayıt tarihi : 15/11/10
    Yaş : 29
    Nerden : Twilight'tan

    Breaking Dawn 13.Bölüm Empty Breaking Dawn 13.Bölüm

    Mesaj tarafından Daphne Salı Kas. 16, 2010 1:08 pm

    Rosalie ve Carlisle ok gibi y ukarı fırladılar.
    Onların Bella için onu (kanı) ısıtmak konusunda tartıştıklarını du yabiliyordum. Öfff.
    Evdeki bütün korkutucu şe yleri nasıl burada sakladıklarını merak ettim. Kanla dolu
    bir soğutucu kontrol edilir. Başka ne var? İşkence odası? Tabut odası?
    Edward Bella’nın ellerini tutarak duru yordu. Yüzü yine ölü gibiydi. Gözlerinde küçük
    bir umudun parıltısı varmış gibi görünmedi. Birbirinin gözlerinin içine dik dik
    baktılar ama tatlı bir şekilde değildi. Sanki mühürlenmiş gibiydiler. Bana Sam ve
    Emily’yi anımsattı.
    Hayır, bu tatlı değildi, ama bunu sadece izlemek de zordu.
    Bunun Leah için ne demek olduğunu biliyordum, her zaman görmek zorunda olmak.
    Sam’in kafasında du ymak zorunda olmak. Tabi ki de hepimiz onun için kötü hissettik,
    biz canavar değiliz – bu du yguda, ne yse. Ama biz onu bununla başa çıkması için
    suçladığımızı tahmin edebiliyorum. Onu herkesten dışlamak.
    Onu bir daha asla suçlamayacaktım. Herhangi birisi bu tür bir ıstırap yayarken ona
    nasıl yardım edebilirdim? Nasıl başka birisi onun bir parçasını üstlenip onu
    rahatlamak için uğraşmazdı?
    Eğer bunun anlamı bir sürü y e sahip olmam zorunluluğu ysa onu özgürlüğünü almak
    için nasıl suçlardım? Aynısını yapacaktım. Eğer bu acıdan kurtulmak için bir yol
    varsa, onu da yapacaktım.
    Rosalie bir saniye sonra ok gibi y ukarı fırladı, keskin bir esintiyle yakıcı kokusu yla
    oda boy unca uçtu.
    Mutfağın içinde durdu ve bir dolap gıcırtısı du ydum.
    “Açma, Rosalie,” Edward, homurdandı. Gözlerini devirdi.
    Bella merakla baktı. Ama Edward sadece ona başını salladı.
    Rosalie oda boy unca ters tarafa uçtu, ve y eniden kayboldu.
    “Bu senin fikrindi?” Bella fısıldadı, onun boğuk sesi benim du yabileceğim kadar
    y eterliydi. Bunu iyi bir şekilde du yacağımı unutmuştu. Çoğu zaman benim tamamen
    insan olmadığımdan kaynaklanıyordu. Uzaklaştım, artık zorlanarak çalışmak
    zorunda kalmayacaktı.
    “Bunun için beni suçlama. Senin vampirin benim başımdan geçen yorumları çekip
    alıyor.”
    Rosalie ve Carlisle ok gibi y ukarı fırladılar.
    Onların Bella için onu (kanı) ısıtmak konusunda tartıştıklarını du yabiliyordum. Öfff.
    Evdeki bütün korkutucu şe yleri nasıl burada sakladıklarını merak ettim. Kanla dolu
    bir soğutucu kontrol edilir. Başka ne var? İşkence odası? Tabut odası?
    Edward Bella’nın ellerini tutarak duru yordu. Yüzü yine ölü gibiydi. Gözlerinde küçük
    bir umudun parıltısı varmış gibi görünmedi. Birbirinin gözlerinin içine dik dik
    baktılar ama tatlı bir şekilde değildi. Sanki mühürlenmiş gibiydiler. Bana Sam ve
    Emily’yi anımsattı.
    Hayır, bu tatlı değildi, ama bunu sadece izlemek de zordu.
    Bunun Leah için ne demek olduğunu biliyordum, her zaman görmek zorunda olmak.
    Sam’in kafasında du ymak zorunda olmak. Tabi ki de hepimiz onun için kötü hissettik,
    biz canavar değiliz – bu du yguda, ne yse. Ama biz onu bununla başa çıkması için
    suçladığımızı tahmin edebiliyorum. Onu herkesten dışlamak.
    Onu bir daha asla suçlamayacaktım. Herhangi birisi bu tür bir ıstırap yayarken ona
    nasıl yardım edebilirdim? Nasıl başka birisi onun bir parçasını üstlenip onu
    rahatlamak için uğraşmazdı?
    Eğer bunun anlamı bir sürü y e sahip olmam zorunluluğu ysa onu özgürlüğünü almak
    için nasıl suçlardım? Aynısını yapacaktım. Eğer bu acıdan kurtulmak için bir yol
    varsa, onu da yapacaktım.
    Rosalie bir saniye sonra ok gibi y ukarı fırladı, keskin bir esintiyle yakıcı kokusu yla
    oda boy unca uçtu.
    Mutfağın içinde durdu ve bir dolap gıcırtısı du ydum.
    “Açma, Rosalie,” Edward, homurdandı. Gözlerini devirdi.
    Bella merakla baktı. Ama Edward sadece ona başını salladı.
    Rosalie oda boy unca ters tarafa uçtu, ve y eniden kayboldu.
    “Bu senin fikrindi?” Bella fısıldadı, onun boğuk sesi benim du yabileceğim kadar
    y eterliydi. Bunu iyi bir şekilde du yacağımı unutmuştu. Çoğu zaman benim tamamen
    insan olmadığımdan kaynaklanıyordu. Uzaklaştım, artık zorlanarak çalışmak
    zorunda kalmayacaktı.
    “Bunun için beni suçlama. Senin vampirin benim başımdan geçen yorumları çekip
    alıyor.”
    Hafifçe gülümsedi. “Seni yeniiden görmeyi beklemiyordum"
    "Evet bende" dedim.
    Buradaki tuhaf mevki hissediliyordu. Ama vampirler bütün mobilyayı tıbbi
    malzemelerle doldurmuştu. Bunun onlara sıkıntı vermediğini hayal ettim – eğer taş
    gibiysen oturmak ya da durmak onlar için fark etmezdi. Beklediğimden daha fazla
    bana da sıkıntı vermezdi.
    “Edward ne yapmak zorunda kaldığını bana anlattı. Üzgünüm “
    “Sorun değil. Zaman muhtemelen tek mesele ydi, kopmamın sebebi Sam’di,” yalan
    söyledim.
    “Ve Seth” fısıldadı.
    “O aslında yardım ettiği için mutlu.”
    “Karmaşaya neden olmaktan nefret ediyorum.”
    İlk önce kahkaha attım – kahkahadan daha çok havlamak gibiydi.
    Zayıf bir şekilde iç çekerek nefes aldı. “Bunun y eni bir şe y olmadığını düşünü yorum,
    değil mi?”
    “Hayır, gerçek değil.”
    “Bunu kalıp izlemek zorunda değilsin,” cesurca kelimeler döküldü.
    Ayrılmak zorundaydım. Bu iyi bir fikirdi. Ama eğer gidersem, onun baktığı yöne
    doğru, onun hayatının son 15 dakikasını kaçırıyor olabilirdim.
    “G erçekten gidecek daha iyi bir y erim yok.” Sesimdeki du yguları saklamaya çalışarak
    ona anlattım. “Kurt şeyi, daha az yardıma ihtiyacı var, Leah katıldığından beri.”
    “Leah?” soluklandı.
    “Ona söylemedin mi?” Edward’a sordum.
    Gözlerini ondan ayırmadan sadece omuz silkti. Bunun onun için he y ecan verici bir
    haber olmadığını görebiliyordum, daha önemli olaylar varken paylaşmaya değer bir
    şe y olmadığını düşünü yordu.
    Bella bunu hafife almadı. Kötü bir habermiş gibi baktı.
    “N eden?” nefes aldı.
    Roman uzunluğundaki versiyonuna girmek istemiyordum. “Seth’i göz önünde
    tutabilmek için.”
    “Ama Leah bizden nefret eder,” fısıldadı.
    Biz. G üzel. Onun korku dolu olduğunu görebiliyordum.
    “Leah kimse y e sorun olmayacak.” Ama ben. “O benim sürümde,” y üzümü
    buruşturdum. “Bundan dolayı o benim önderliğimi izle y ecek.” Öff.
    Bella inançla bakmadı.
    “Leah için endişeleniyorsun ama sen o psikopat sarışın için en iyi deneksin.”
    İkinci kattan bir tıslama sesi geldi. G üzel. Beni du ymuştu.
    Bella, bana kaşlarını çattı. “Yapma. Rose… Anla.”
    “Evet.” Hırladım. “O senin öleceğini anlıyor ve bunu önemsemiyor. Mutasyona
    uğramış yumurtaya muamele ediyor gibi.”
    “Bu çekişme yi bırak artık, Jacob,” diye fısıldadı.
    Kızgın olmak için fazla zayıf gözükü yordu. Ben onun y erine gülümseme yi denedim.
    “Bunun olabileceğini sen söylersin.”
    Bella bir saniye için gülümsememeyi denedi ama sonunda bu yardımcı olmadı; onun
    tebeşir gibi dudaklarının köşeleri kıvrıldı.
    Ve sonra Carlisle ve psikolojik sorunlu ordaydı. Carlisle be yaz plastik bir kupa
    taşıyordu – bir kapak ve kıvrılmış saplıydı.
    Ohh – açma, şimdi onu anlıyordum. Edward, Bella’nın gerektiğinden fazla ne yapmak
    zorunda olduğunu düşünmek istemiyordu. Sen kabın içinde olanları göremezdin ama
    ben koklayabiliyordum.
    Carlisle tereddüt etti , fincanı yarı uzatarak. Bella ona korkmuş gözlerle yine baktı.
    “Başka bir yol denemeliyiz.” Sessizce dedi Carlisle.
    “Hayır,” Bella fısıldadı. “Hayır, bunu ilk seferde dene y eceğim. Zamanımız yok…”
    İlk başta onun bir ipucu bulduğunu ve onun için üzüldüğümü düşündüm. Ama sonra
    onun eli midesine karşı gelerek uzandı.
    Bella uzandı ve fincanı elinden aldı. Eli biraz titredi ve ben, içinde çalkalandığını
    du yabiliyordum. Dirseğiyle kendini destekleme yi denedi ama ancak başını
    kaldırabildi. Onun günden güne ne kadar zayıflamış olduğunu gördüğüm anda
    sıcaklığın bir fısıltısı omurgalarımdan geçti.
    Rosalie elini Bella’nın omuzlarına koyarak, başını destekledi. Yeni doğmuş çocuklara
    yaptıkları gibi. Sarışın sırf bebekle ilgiliydi.
    “Teşekkürler,” Bella fısıldadı. Gözleri titre y erek bizi süzdü. Kendini bilmiş gibi y eteri
    kadar farkında değildi. Eğer hala o kadar mecalsiz değilse, bunun için bahse girerim
    kızarmış olurdu.
    “Onları düşünme,” Rosalie homurdandı.
    Bu beni güçsüz hissettirmişti, Bella gitme şansını teklif ettiğinde yapmalıydım.
    Burada duramazdım, bunun parçası olamazdım. Kaytarmak için düşünü yordum, ama
    sonra böyle bir şe y yapmanın Bella için ne kadar kötü olduğunu düşündüm – bunu
    yapmak daha da zorlaştıracaktı. Fazlaca tiksindirici bir durum alacaktı. Hangisi
    nerede yse gerçekti.
    Hala, ben bu fikrin sorumluluğunu talep etmek istememişken, ona uğursuzluk
    getirme yi istemedim.
    Bella fincanı y üzüne doğru kaldırdı ve sonunda kokladı. Ürktü ve sonra bir y üz yaptı.
    “Bella, aşkım, daha kolay bir yol bulabiliriz,” dedi Edward. Fincanı parmaklarının
    arasına aldı.
    “Burnunu tıka.” Rosalie önerdi. Edward’ın ellinden aldı. Onu yapacak olmasını
    diledim. Bahse girerim Edward bunu alıp oturmayacaktı ve sarışının kaybetmesini
    görmeyi sevecektim.
    “Hayır. Bu değil. Bu sadece – Bella bir nefeste içti. “İyi koku yordu,” küçük bir sesle
    itiraf etti.
    Bunu sertçe kabullendim, tiksintiyi benim y üzümden uzaklaştırmaya çalışarak.
    “Bu iyi bir şe y,” Rosalie sabırsızlıkla Bella’ya söyledi. “Bizim doğru yolda olduğumuzu
    gösterir. Yeniden dene y elim.” Sarışının y eni ifadesiydi, onun hala dokunulmazlık
    dansını bitirmemiş olduğuna şaşırmıştım.
    Bella dudaklarının arasından fincanı ittirdi, gözlerinin kapağını ve burnunu
    buruşturmayı bıraktı. Yeniden ellerinin arasında sallanan fincandan dökülen kanı
    du yabiliyordum. Bir saniye boy unca y udumladı ve sonra sakince kapalı gözleriyle
    inledi.
    Edward ve ben aynı anda ileriye doğru atıldık. Edward onun y üzüne dokundu.
    Ellerimi arkamda birleştirdim.
    “Bella, aşkım-”
    “İyiyim,” diye fısıldadı. Gözleri açıktı ve y ukarıya doğru dik dik baktı. Onun ifadesi…
    açıklama, yalvarma, korkmuş; “Onun tadı çok iyiydi.”
    Asit midemi taşırmakla tehdit etti. Dişlerimi birbirine kenetledim.
    “Bu iyi bir şe y.” Jazz müziği çalar gibi sarışın tekrarladı. “Bu iyi bir işaret.”
    Edward sadece elini onun(Bella) yanağına yasladı. Onun kırılacakmış gibi duran
    parmaklarının etrafını sardı.
    Bella iç çekti ve y eniden dudaklarını bardağın kenarına koydu. Bu sefer gerçek bir
    y udum aldı. Onun hakkındaki her şe y için hareket güçsüz kılıyordu. Bazı içgüdüler y erlerine oturu yor gibiydi.
    “Miden nasıl? Bulantı hissediyor musun?” Carlisle sordu.
    Bella başını salladı “Hayır, kötü hissetmiyorum,” fısıldadı “Bir ilk vardır, değil mi?”
    Rosalie’nin gözleri parladı. “Mükemmel.”
    “Bence bu biraz erken, Rose,” Carlisle homurdandı.
    Bella, kandan başka bir y udum daha aldı. Sonra Edward’a bir bakış fırlattı. “Bu benim
    değiştiğimi mi gösteriyor?” fısıldadı. “Ve ya beni vampir saymaya mı başlamalıyız?”
    “Hiç kimse saymıyor, Bella. Her hangi bir olayda, hiç kimse bunun için ölmedi.”
    Cansız bir gülümseme yle gülümsedi. “Senin sabıkan hala temiz.”
    Onlar beni kaybetmişti.
    “Daha sonra açıklayacağım.” Edward sessiz sözcüklerle bir nefeste söylemişti.
    “N e?” Bella fısıldadı.
    “Sadece kendimle konuşuyorum,” düzgünce yalan söyledi.
    Eğer bunda başarılı olursa, Bella yaşarsa, Bella’nın hisleri Edward’ınkinden daha
    güçlü olduğu zaman Edward daha fazla kaçamayacaktı. Dürüstlük konusunda
    çalışmak zorunda kalacaktı.
    Savaşan bir gülümseme yle, Edward’ın dudakları seğirdi...
    Bella birkaç kere daha homurdandı ve pencere ye doğru dik dik bakmaya başladı.
    Muhtemelen bizim burada olduğumuzu yok sayıyordu. Ya da sadece beni. Gruptaki
    hiç kimse onun yaptığı şe y için tiksinmiyordu. Sadece tersti – onlar uzakta duran
    fincanı parçalama isteğine hiçbir zaman sahip olmayacaklardı.
    Edward gözlerini devirdi.
    Tanrım… Herhangi birisi nasıl onla(Edward) yaşayabiliyordu? Bella’nın
    düşüncelerini du yamaması gerçekten kötü bir şe ydi. Sonra onu işe yaramaz biri gibi
    görecekti ve ondan usanmış olacaktı.
    Edward bir defa sessizce güldü. Bella’nın gözleri hemen Edward’a döndü ve o (Bella)
    yarı şakacı bir gülümseme yle güldü. Ben bir an onun bir şe y görmüş olmayacağını
    tahmin ettim.
    “Komik bir şe y mi?” bir nefeste sordu.
    “Jacob,” cevapladı.(Edward)
    Yorgun bir gülümseme yle beni inceledi.
    “Jake, hep çatlaktır,” kabul etti.
    Ben şimdi de bü y ük bir mahkeme soytarısıydım. “Badabing,” zayıf bir şekilde
    geveledim.
    Yeniden gülümsedi ve sonra fincandan bir başka y udum aldı. Fincandan gelen boş
    havanın berbat sesini du yduğum zaman ürktüm.
    “Bitirdim,” memnun bir sesle söyledi. Sesi netti – yoksuldu, ama bugün ilk defa
    fısıldamamıştı. “Eğer ben bu kusmaları engellersem, sen benden bu iğneleri
    çıkartacak mısın?
    “Olabildiğince çabuk” söz verdi. “Dürüst olmak gerekirse, onlar o kadar da işe
    yaramıyorlar.”
    Rosalie, Bella’nın anlına dokundu, ve onlar umutlu bir şekilde bakıştılar.
    Ve birisi bunu görebilirdi – insan kanıyla dolu fincan, ciddi bir fark yaratmıştı. Onun
    rengi değişiyordu – pembe mum gibi yanaklarında küçük bir işaret vardı. Şimdide n
    onun daha çok Rosalie’nin desteğine ihtiyacı varmış gibi gözükmüyordu. N e f es alması
    daha kolaydı ve ben onun kalp atışının daha kuvvetli ve düzenli olduğuna yemin
    edebilirdim.
    Her şe y hızlanmıştı.
    Edward’ın gözlerindeki umudun hayaleti gerçeğe dönü yordu.
    “Daha çok ister misin?” Rosalie ısrar etti.
    Bella’nın omuzları düştü.
    Bella konuşamadan Edward, Rosalie’ye bir bakış attı. “Daha çok içmek zorunda
    değilsin.”
    “Evet, biliyorum ama… İstiyorum…” üzgünce itiraf etti.
    Onun pürüzsüz ve ince eli Bella’nın saçlarına dokundu. “Bunun için utanmana gerek
    yok, Bella. Vücudun arzulu yor. Hepimiz bunu anlayabiliriz.” Sesi ilk başta
    yatıştırmacıydı ama sonra etkileyici bir hal aldı. “Bunu anlamayan birisi burada
    bulunmamalı.”
    Açıkça beni kastediyordu ama ben sarışının bunu yapmasına izin verme y ecektim.
    Bella'nın iyi hissetmesinden hoşnut olu yordum. Yani ben ne kazanmış olu yordum?
    Herhangi bir şe y benim dediğim gibi değildi.
    Carlisle, fincanı Bella’nın elinden aldı. “Hemen geri döneceğim.”
    O giderken, Bella bana bakıyordu.
    “Jake, berbat görünü yorsun,” söylendi.
    “Görünüşüm konuşu yor.”
    “C iddiyim – en son ne zaman u y udun?”
    Bir saniye düşündüm “Hmm. Tam olarak emin değilim.”
    “Off, Jake. Şimdi de senin sağlığını bozu yorum. Aptal olma.”
    Dişlerimi sıktım. O kendini bir canavar için öldürmesine izin veriyordu ama ben
    birkaç gece onun ne yaptığını izlemek için u ykusuz kalamıyor mu ydum?
    “G idip biraz dinlen, lütfen,” devam etti. “Üst katta bir kaç yatak var – istediğin birini
    seçebilirsin.”
    Rosalie’nin y üzündeki bakış açıktı, ben hiç birini seçme y ecektim. Uykusuz güzelliğin
    ne sebepten yatağa ihtiyacı olduğunu merak ettim. Bunun için bir desteğe mi ihtiyacı
    vardı?
    “Sağ ol, Bells ama ben toprakta u y umayı tercih ederim. Bilirsin, kötü kokudan
    uzakta.”
    Yüzünü ekşitti. “Haklısın.”
    Carlisle geri dönmüştü ve Bella’ya kanı uzattı, düşünmeden, sanki başka bir şe yleri
    düşünü yormuş gibiydi. O telaşlı ifade yle, y udumlamaya başladı.
    G erçekten iyi görünüyordu, kendini ileriye doğru çekti, iğneleri dikkat ederek, oturan
    bir konuma geçti. Eğer o çökerse diye Rosalie’nin elleri Bella’yı tutmak için hazır bir
    şekilde havada bekliyordu. Ama Bella’nin ona ihtiyacı yoktu. Derin bir nefes aldı, ve
    Bella ikinci fincanı da çabucak bitirmişti
    “Şimdi nasıl hissediyorsun?” Carlisle sordu.
    “Hasta gibi değil. Biraz açlık…sadece emin değilim, acıktım mı ya da susadım mı,
    bilirsin işte ?
    “Carlisle, ona bak,” Rosalie homurdandı, kendini beğenmiş dudakları arasında.
    “Kesinlikle bu onun vücudunun istediği şe y. Daha fazla içmeli.”
    “O hala bir insan, Rosalie. Yemeğe de ihtiyacı var. Onu nasıl etkilediğini görmek için
    biraz zaman verelim ve sonra belki y eniden biraz y i y ecek dene y ebiliriz. Senin
    istediğin bir şe y var mı, Bella?”
    “Yumurta,” çabucak söyledi. Ve sonra gülümse y erek Edward’a baktı. Oda gevrekçe
    gülümsedi ama öncekinden daha çok hayat belirtisi yoktu y üzünde.
    Sonra gözlerimi kırpıştırdım ama nasıl gözlerimi y eniden açacağımı tamamıyla
    unutmuştum.
    “Jacob,” Edward mırıldandı. “G erçekten u y uman gerek. Bella'nında dediği gibi,
    gerçekten burada kalabilirsin. Dışarıdan daha konforlu olacaktır. Hiç bir şey için endişelenme – ihtiyacın olacak bir şe y olursa bulacağıma söz veriyorum.”
    “Kesinlikle eminim,” diye geveledim. Bella'nın birkaç saat daha zamanı olduğu
    düşünülürse ben kaçabilirdim. Bir ağacın altına kıvrılacaktım…bu kokudan
    kurtulabileceğim y eterli uzaklıkta bir y erde. Eğer ters giden bir şe yler olursa kan
    emici beni u yandıracaktı. Bunu bana borçlu ydu.
    “Yapacağım.” Edward kabul etti.
    Eğildim ve elimi onunkinin üstüne koydum. Buz gibi soğuktu.
    “İyi hisset,” dedim.
    “Sağ ol, Jacob,” elini çevirdi ve benimkini sıktı. Ben onun zayıf parmaklarından
    gevşekçe sürünü yor olan nikah y üzüğünün ince metalini hissettim.
    “Battaniye ya da bir şe yler al üstüne,” homurdanırken kapıya doğru döndüm.
    Bunlar olmadan önce iki uluma sesi sabahın sakinliğini böldü. Tonda hiçbir aceleci
    yanlış yoktu. Hiçbir yanlış anlaşılma zamanı değildi.
    “Kahretsin,” hırladım ve kapı boy unca kendimi ittim. Durmadan vücudumu
    savurdum, havanın ortasında kendimi ateşe verme y e izin verdim. Şortumdan gelen
    keskin bir yırtık sesi geldi. Lanet olsun . bunlar tek sahip olduğum kıyafetlerdi. Şimdi
    çok önemli değillerdi. Pençelerimi indirdim ve batıya doğru yöneldim.
    Buda ne ydi? Başımın içinde bağırdım.
    G eliyorlar. Seth cevapladı. En az üç kişiler.
    Ayrılmışlar mıydı?
    Leah’ın hızının bıraktığı çizgi boy unca koşmaya devam ettim. Ben onun inanılmaz
    hızla gittiği gibi akciğerlerinden gelen havayı hissedebiliyordum. Orman onun
    etrafında dalgalanıyordu. Şimdiye kadar, bu saldırının diğer bir noktası değildi.
    Seth, onlara me ydan okuma. Beni bekle..
    Yavaşlıyorlar. Öfff – onları du ymamak için kapalı değil. Düşündüm ki …
    N e ?
    Onların durduğunu düşündüm.
    Sürünün geri kalanını bekle ?
    Setth. Bunu hisset?
    Ben onun izlenimlerini düşündüm. Bayıltıcı sessizlik havada parladı.
    Birisi dönüşüm mü geçiriyor?
    Öyle hissediyorum, Seth katıldı.
    Leah, Seth’in beklediği küçük açıklığa doğru uçtu. O pençelerini çıkardı ve bir yarış
    arabası gibi fırladı.
    Arkaya geç, kardeşim.
    Onlar geliyorlar, dedi Seth sinirlice. Yavaşça. Yürü yorlar.
    N erede yse oradaydı, onlara söylediğim gibi. Leah gibi uçmayı denedim. Potansiyel
    tehlikenin onların sonuna yaklaşırken onlardan ayrılmak kötü hissettiriyordu.
    Yanlıştı. Onlarla olmam gerekirdi, ne geliyorsa gelsin onların arasında olmam lazım.
    Bak kim baba soy undan geliyor, diye gergince düşündü Leah.
    Oy unu yönet, Leah.
    Dört, Seth karar verdi. Çocuğun iyi kulakları vardı. Üç kurt, bir adam.
    Hemen u ygun hareketlerle küçük bir açıklık yaptım. Seth, ferahlıkla iç çekti, ve sonra
    doğruldu sağ omzumun yanındaki y eri aldı. Leah, daha az şevkle benim solumdan
    izledi.
    Şimdi ben Seth’in altında sınıflandırılıyordum, o (Leah) kendine homurdandı.
    İlk olarak gel, ilk olarak hizmet et, Seth kendini beğenmiş bir şekilde düşündü.
    Kenarlar, sen daha önce asla bir alfanın üçüncüsü değildin. Yükseliyorsun.
    Benim bebek erkek kardeşimin altında y ükselemem.
    Şşşt. Karşılaştırıyorum. N e konumda olduğunu önemsemiyorum. Kapa çeneni ve
    hazır bulun.
    Onlar bir kaç saniye sonra, y ürü y erek, Seth’in düşündüğü gibi geldiler. Jared
    önde ydi, insan olarak, elini kaldırdı. Paul, Quil ve Collin dört ayaklarının üstünde
    arkadalardı. Duruşlarında hiçbir saldırganlık yoktu. G eri çekildiler. Jared’in
    arkasında u yarır gibi kulakları y ukardaydı ama sakindiler.
    Ama… Sam’in Embry’den ziyade Collin’i yollaması tuhaftı. Eğer düşman bölgesine bir
    diploması patisi yollayacak olsaydım bu benim yapacağım bir şe y değildi. Bir çocuk
    yollamazdım. Tecrübeli bir dövüşçü yollardım.
    Bir şaşırtmaca? diye düşündü Leah.
    Sam, Embry ve Brady bir hareketi yalnız yapar mıydı? Bu böyle gözükmü yordu.
    Kontrol etmem için beni iste? Bu sırada koşabilirim ve iki dakika içinde geri dönmüş
    olurum.
    C ullen’ları u yarmam gerekir miydi? Seth meraklandı.
    Eğer amaçları bizi bölmekse ne olacaktı? diye sordum. C ullen’lar bazı şe ylerin
    olduğunu biliyorlar. Hazırlardır.
    Sam salaklık yapamayacaktı… Leah fısıldadı, aklındaki keskin korku yla. O (Leah)
    onun yanında diğer ikisiyle C ullen’lara saldıran Sam’i hayal ediyordu.
    Hayır, yapmayacaktır, onu ikna ettim, onun aklındaki hayalden bende rahatsız
    olmuştum.
    Tüm bu zamanda, Jared ve üç kurt bize bakarak bekliyorlardı. Quil’in, Paul’un ve
    Collin’in birbirlerine ne diyor olduğunu du ymamak ürkütücü ydü – onların ifadeleri
    boştu – okunamazdı.
    Jared boğazını açtı ve bana doğru eğildi. “Ateşkesin be yaz bayrağı, Jake. Konuşmak
    için buradayız.”
    Doğru olduğunu düşünürsek? diye sordu Seth.
    Anlam ifade ediyor ama…
    Evet, Leah kabul ediyor. Ama …
    Biz gevşemedik.
    Jared kaşlarını çattı. “Eğer sizi du yabiliyor olsaydım daha kolay olurdu.”
    Ben ona dik dik baktım. Bu durum hakkında daha iyi hissedene kadar geri adım
    atmayacaktım. Bir anlam ifade edince y e kadar. N eden Collin? Beni en çok
    endişelendiren bölümdü.
    “Tamam, sanırım sadece ben konuşacağım,” dedi Jared. “Jake, biz senin geri
    dönmeni istiyoruz.”
    Durumu desteklemek için Quil, onun arkasında y umuşak bir inilti çıkardı.
    “Sen bizim ailemizi ayrı tuttun. Bu şekilde olması ifade edilemez.”
    Bununla ilgili tam olarak onunla u yuşmu yor değildim ama bu zor bir noktaydı. Şu
    anda ben ve Sam’in arasında birkaç anlaşılamaz nokta vardı.
    “Biliyoruz senin hislerin…kuvvetli C ullen’ların durumu hakkında. Bu problemi
    biliyoruz. Ama bu aşırı bir tepkiydi.
    Seth homurdandı. Aşırı tepki? Ve u yarmadan bizim müttefiklerimize saldırmak değil
    miydi?
    Seth sen şimdiye kadar ifadesiz bir y üzden du ydun? Havalı şey.
    Üzgünüm.
    Jared’ın gözleri titre y erek Seth’e baktı sonra yine bana döndü. “Sam bunun için
    gönüllü, Jacob. O sakinleştirilir. Bü y üklere danıştı. Onlarda acele yle hareket etmenin
    en iyi yol olmayacağına karar verdiler.”
    Ç evirisi: Onlar çoktan sürprizin parçasını kaybettiler, diye düşündü Leah.
    Bizim ortak düşüncelerimizin nasıl farklı olabilmesi garipti. Sürü halen Sam’in
    sürüsü ydü, bizim için hala “onlar”dı. Bir şe y dışında ve diğerleri. Bu şekilde düşünen
    Leah’in düşüncelerine sahip olmak özellikle tuhaftı – onun katı sesinin “bizimle”
    olması.
    “Billy ve Sue sana hak veriyor, Jacob. Bella’yı bekle y ebiliriz…problemden ayrılması
    için. Onu öldürmek hiç birimizi iyi hissettirmez.”
    Seth lanet okumasına rağmen, ben küçük bir hırıltı çıkarmaktan kendimi alamadım.
    Bir cinay eti işlemekten rahatlık mı du yacaklardı, hıı?
    Jared y eniden elini kaldırdı “Kolay, Jake. N e demek istediğimi biliyorsun. Bu
    noktada, biz durumun ne olacağını bekleyip göreceğiz. Eğer bir problem varsa…o şe y
    hakkında sonra karar vereceğiz.”
    Haa, Leah düşündü. N e üzücü.
    Sen bunu alamazsın?
    N e düşündüklerini biliyorum, Jake. Sam’in ne düşündüğünü. Onlar Bella’nın
    nerede yse öldüğü konusunda bahse giriyor. Ve senin delireceğini düşünüyorlar…
    Saldırıyı kendim yönetecektim. Kulaklarım kafama karşı gelerek bastırdı. Leah’e tatlı
    gelen düşünceler ne ydi. Leah’in ne düşündüğü gay et açık bir şekilde tahmi n
    edilebilirdi. Oldukça y üksek bir ihtimaldi de. N e zaman…eğer bu şe y Bella’yı
    öldürürse, Carlisle’nin ailesinin nasıl olacağını unutmak daha kolay olacaktı. Onlar
    muhtemelen düşman gibi gözükeceklerdi – yapışkan kan emicilerden daha fazla –
    y eniden benim için.
    Sana hatırlatacağım, Seth fısıldadı.
    Yapacağını biliyorum, çocuk. Asıl soru benim seni dinleyip dinleme y eceğim.
    “Jake?” Jared sordu.
    İç çekerek ofladım.
    Leah, bir tur at – sadece emin olmak için. Onunla konuşmak zorundayım ve ben
    dönüşürken başka bir şeyin olmadığından emin olmak istedim.
    Biraz zaman ver, Jacob. Benim önümde dönüşebilirsin. Bunun için çaba sarfetsem de
    – seni önceden çıplak gördüm – bunu kendim için daha fazla yapamam, endişe
    edilecek bir şe y yok.
    Ben senin gözlerindeki masumiyeti korumak için uğraşmıyorum, ben arkamızı
    korumaya çalışıyorum. Şimdi git buradan.
    Başta homurdanan Leah sonra kendini ormana doğru savurdu. Onun toprağı kesen
    pençelerinin, ona daha da hız kattığını du yabiliyordum.
    Ç ıplaklık rahat değildi ama sürünün yaşamının kaçınılmaz bir parçasıydı. Leah
    gelmeden önce bizim için önemli değildi. Ama sonra u ygunsuz bir hal aldı. Leah, iş
    öfkesini kontrol etme y e gelince, pek iyi bir iş çıkaramıyordu. N e zaman sinirlense
    elbiselerini yırtıp fırlamamak için her zamanki kadar zaman harcıyordu. Hepimiz göz
    ucu yla bir bakmıştık. Bakmaya değme y eceğinden değildi ama demek istediğim daha
    sonra sizi bunun hakkında düşünürken yakalamasına değmezdi.
    Jared ve diğerleri, Leah’in kaybolduğu y ere doğru dik dik bakıyorlardı.
    “N ere ye gidiyor?” diye sordu Jared.
    Kapalı gözlerimle ve y eniden kendimle çalışarak onu görmezlikten geldim. Havanı n
    benim etrafımda titrediğini hissettim. Benden küçük dalgalar yayılıyordu. Arka
    bacaklarımı kaldırarak, doğru zamanı yakalıyordum böylece dik bir şekilde parlayan
    insani vücudumlaydım.
    “Oh,” dedi Jared. “He y, Jake.”
    “He y, Jared.”
    “Benimle konuştuğun için sağ ol.”
    “Evet.”
    “Senin geri dönmeni istiyorum, dostum.”
    Quil y eniden sızlandı.
    “Bilmiyorum eğer bu kolaysa, Jared.”
    “Eve gel,” dedi öne doğru eğilerek. Yalvarırım. “Bunu halledebiliriz. Buraya ait
    değilsin. Leah ve Seth’in de eve gelmesine izin ver.”
    G üldüm “Doğru. Bende bir saat kadar bunu yapmamaları için onlara yalvardım.”
    Seth, arkamda homurdandı.
    Jared onu dikkatli gözlerle izledi, “Yani, şimdi ne oldu, sonra?”
    O beklerken ben bir dakika boy unca düşündüm.
    “Bilmiyorum. Ama benim için kesin olan şe yler normal yollarla geri dönemezdi,
    Jared. Bu nasıl çalışıyor bilmiyorum – istendiği zaman Alfa şeyini dönebileceğini
    hissettirmiyor. Bu daimi bir şe y gibi hissettiriyor.”
    “Sen hala bize aitsin.”
    Kaşlarımı kaldırdım. “İki alfa, aynı y ere ait olamaz, Jared. G eçen gece nasıl
    kapandığını hatırla? İçgüdü fazla rekabetçidir.”
    “Hepimiz için öyle, ama sen yaşamının geri kalanını parazitlerle mi geçireceksin?”
    talep ederek sordu. “Senin burada bir evin yok. Şimdiden giysilerin bile yok.” Dikkat
    çekerek söyledi. “Her zaman kurt olarak mı kalacaksın? Leah’in bu şekilde y eme yi
    sevmediğini biliyorsun.”
    “Leah acıktığı zaman ne isterse onu y i y ebilir. Kendi seçimiyle o burada. Ben kimse ye
    ne yapacağını söyle y ecek değilim.”
    Jared onayladı. “Sam yaptığı şe yler y üzünden üzgün.”
    Başımı salladım. “Daha fazla sinirli değilim.”
    “Ama?”
    “Ama şimdilik geri dönmü yorum. Biraz bekle y eceğiz ve nasıl bittiğini göreceğiz. Ve
    biz zorunlu göründüğü sürece C ullen’lara dikkat edeceğiz. Ç ünkü sizin
    düşüncelerinize rağmen, bu sadece Bella’yla ilgili değil. Bundan etkilenebilecek
    kişileri koru yoruz. Ve bu C ullen’ları da kapsıyor.” En azından onların adil sayısı
    ne yse.
    Seth kibarca kabararak bana katıldı.
    Jared kaşını çattı. Sana söyle y ecek bir şe y olmadığını düşünü yorum.”
    “Şimdilik yok. Nasıl gittiğini göreceğiz.”
    Jared Seth’e doğru döndü, beni ayrı tutarak onla konsantre kurdu. “Su e bana
    söylemem için sordu – hayır sana yalvardı – eve gelmen için. Kalbi çok kırılmış. Seth,
    bütünü yle yalnız. Onu bunu nasıl yapabiliyorsunuz bilmiyorum. Onu bu yolda
    bırakmak, bana cesurca ölmüşken – “
    Seth, inledi.
    “Yavaşla biraz, Jared,” u yardım.
    “Bunun nasıl olduğunu ona açıklıyorum.”
    Homurdandım. “Doğru.” Su e, benim bildiğim herkesten daha sertti. Babamdan daha
    sert. Benden daha sert. Onun çocuklarının ilgisiyle oyalanacak kadar sertti, eğer
    onları bir şe yler eve geri getirirse. Ama bu Seth’le çalışmak adil değildi. “Su e bunun
    kaç saat olduğunu şimdi biliyor mu ydu? Zamanın çoğunu Billy, yaşlı Quil ve Sam’le
    mi geçiriyordu? Evet, onun sadece yalnızlıktan ölü yor olduğundan emindim. “Tabi ki
    de sen istediğin zaman gitmekte özgürsün, Seth. Bunu biliyorsun.”
    Seth kokladı.
    Bir saniye sonra, kulaklarını kuze ye doğru dikti. Leah yaklaşmış olmalıydı. J e ez
    hızlıydı. İki vuruş ve Leah, birkaç f undalık bahçesi ilerisinde savrularak durdu.
    Seth’in önündeki y erini almak için ilerledi. Benim olduğum tarafa bakmamak için
    burnunu havada tuttu.
    Onu takdir ettim.
    “Leah?” Jared sordu.
    Onu sabit bakışlarla karşıladı, ağzını dişlerinin gerisine doğru ittirdi.
    Jared onun düşmanca tavrından şaşırmış görünmedi. “Leah burada mutlu olmadığını
    biliyorsun.”
    Ona doğru hırladı. Ona, o( Jared) görmeden u yarıcı bir bakış attım. Seth inledi ve
    onu (Leah) omzu yla dürttü.
    “Üzgünüm” dedi Jared. “Hiç söylemediğimi farz et. Ama senin kan emicilerle
    herhangi bir bağın yok.”
    Leah düşünerek, erkek kardeşine baktı ve sonrada bana.
    “Bundan dolayı Seth’e dikkat etmeyi istersen, bunu anlarım,” dedi Jared. Gözleri
    benim y üzüme odaklandı ve sonra yine onunkine döndü. Muhtemelen ikici bakışı
    merak eden - sadece ben değildim. “Ama Jake, ona herhangi bir şe y olmasına izin
    verme y ecektir ve o burada olmaktan korkmuyor.” Jared surat yaptı. “N e yse, lütfen,
    Leah. Seni geri istiyoruz. Sam seni geri istiyor.”
    Leah ku yruğunu salladı.
    “Sam, bana yalvarmamı söyledi. Eğer gerekli olursa, dizlerimin üstüne çöküp
    söylememi istedi. O seni evde istiyor, Le e-Le e, nere y e aitsen.”
    Jared’ın Sam’in onun için kullandığı eski ismini du y unca ürktüğünü gördüm. Ve
    sonra, onun eklediği son üç sözcükle, tü yleri ürperdi ve onun dişlerinin arasından
    uzun bir şekilde hırıltıyla ulu yordu. Ben onun başında durup Leah’in ona(Sam) lanet
    etmesini du ymak zorunda değildim ve hiçbiride bunu yapmadı. Onun kullandığı
    sözcükleri nerede yse du yabiliyordum.
    Bitince ye kadar bekledim. “Buranın ü y esi olmak için çıktım ve şöyle söyle Leah
    nere y e ait olmak isterse orada olur.”
    Leah homurdandı ama Jared için planlanmıştı, ben anlaşmadaki sadece bir
    figürdüm.
    “Bak, Jared biz hala bir aileyiz tamam mı? Biz bir kan davasında olacağız. Ama
    yapıncaya kadar, siz muhtemelen, kendi bölgenizde bulunacaksınız. Bir yanlış
    anlaşılma yok. Hiç kimse bir aile kavgası istemez, doğru değil mi? Sam de istemez,
    değil mi?”
    “Tabi ki de, istemez,” cevapladı Jared. “Biz kendi bölgemizde olacağız. Ama sizi n
    bölgeniz neresi, Jacob? Vampirlerin bölgesi mi ?”
    “Hayır, Jared. Şu an evsiziz. Ama endişelenme – bu sonsuza kadar böyle gitme y ecek.”
    N e f es almak zorunda kaldım.” Çok fazla zaman…kalmadı tamam mı? C ullen’lar
    muhtemelen gittikten sonra, Seth ve Leah eve dönecekler.”
    Leah ve Seth birlikte inlediler, benim dediklerimle onların sesleri senkronize bir
    biçimde döndü.
    “Ve sen ne olacaksın, Jake?”
    “Ormana dönerim diye düşünüyorum. G erçekten La Push’un çevresinde bulunmam.
    İki alfa çok fazla gerilim demektir. Bu şekilde bunla başa çıkabilirdim. Bu
    karmaşıklardan önce.”
    “Eğer senle konuşmamız gerekirse ne olacak?” Jared sordu.
    “Ulu – ama çizgiyi izle, tamam mı? Biz sana geliriz. Ve Sam’in daha fazla ihtiyacı
    olmaz. Biz dövüş aramıyoruz.”
    Jared surat astı ama kabullendi. Benim Sam için koşul koymamı beğenmedi. “Seni
    etrafta göreceğiz, Jake . Ya da göreme y eceğiz.” Yarı bir kırgınlık dalgalandı.
    “Bekle, Jared. Embry iyi mi?”
    Yüzü şaşkındı. “Embry? Tabi, o iyi. N eden?”
    “Sadece Sam’in neden Collin’i yolladığını merak ettim.”
    Onun tepkisini izledim, hala bir şe yler olduğunun şüpheleri vardı. Onun gözlerinde
    bir bilgi parıltısı gördüm ama bu benim beklediğim türden bir şe y değildi.
    “Bu gerçekten daha fazla senin işin değil, Jake.”
    “Sanırım değil. Sadece mantık.”
    Gözümün kenarında bir seğirme gördüm ama onu onaylamadım çünkü Quil’i
    uzaklaştırmak istemezdim. O bu konu ya tepki gösteriyordu.
    “Sam’e söyle y eceğim bilmesi için senin verdiğin…talimatları. Hoşça Kal, Jacob.”
    İçimi çektim. “Evet. Bay, Jared. He y, babama iyi olduğumu söyle tamam mı? Üzgün
    olduğumu ve onu sevdiğimi de.”
    “İleteceğim.”
    “Sağol”
    “Hadi, çocuklar,” dedi Jared. Ve bizden uzaklaştı. Dönüşmek için çünkü Leah
    buradaydı. Paul ve Collin onun topuklarına doğrulardı. Ama Quil tereddüt etti.
    Yumuşakça havladı ve ben ona doğru bir adım attım.
    “Evet, bende seni özle y eceğim, kardeşim.”
    Somurtganca başını bana doğru salladı. Onun omzuna doğru dokundum.
    “İyi olacak.”
    İnledi.
    “Embry’ye de söyle benim iki yanımı da(Embry ve Quil’den bahsediyor)
    özle y eceğim.”
    Eğildi. Ve sonra anlıma burnunu bastırdı. Leah homurdandı. Quil y ukarıya baktı ama
    ona değil. Diğerlerinin de gitmiş olduğu y ere omzunun üstünden baktı.
    “Hadi, eve git,” dedim ona.
    Quil yine havladı ve sonra diğerleri gibi gitmişti. Jared’ın y eniden ortaya
    çıkmayacağına bahse girerdim. O gider gitmez, vücudumun merkezinden sıcaklığı
    çektim ve bacaklarıma doğru yönlendirdim. Bir sıcaklık dalgasıyla birlikte tekrar dört
    ayak üstünde ydim.
    Onunla öpüşme y e başlayacağınızı sanmıştım, dedi Leah kıs kıs gülerek.
    Onu du ymazdan geldim.
    Nasıl, iyi gitti mi? Diye sordum onlara. N e düşündüklerini du ymadan onların adına
    konuşmak beni endişelendirdi. Bir şe yler hakkında tahmin y ürütmek istemiyordum.
    Bu bakımdan Jared gibi olmak istemiyordum.
    Söylememi istemediğiniz bir şeyi söylediğim oldu mu ?
    Ya da söylemem gereken bir şeyi söylemediğim?
    Çok iyiydi Jake. Diye y üreklendirdi Seth.
    Jared’e bir tane çarpabilirdin. Diye düşündü Leah. Bunu kaçırmamalıydım.
    Sanırım Embry’nin gelmesine neden izin verilmediğini biliyoruz. Diye düşündü Seth.
    Anlayamadım.İzin mi verilmedi?
    Jake, Quil’i gördün mü. Epe y yıpranmış görünü yordu. Embry’nin daha da üzgün
    olduğuna 10 katına bahse girerim. Üstelik Embry’nin bir Claire’i yok. Quil’in yola
    dökülüp La Psuh’tan ayrılmasına imkan yok. Embry gidebilir de. Bu y üzden Sam
    onun taraf değiştirmesi riskini göze almamış. Sürümüzün şimdi olduğundan daha da
    bü y ük olmasını istemiyor.
    G erçekten mi?Böyle mi düşünüyorsun?Embry’nin birkaç C ullen’ı parçalamayı
    umursayacağını sanmam.
    Ama o senin en iyi arkadaşın, Jake. Quil ve Jared bir kavgada karşı tarafta
    olmaktansa senin yanında olmayı y eğlerler.
    İyi öyle yse Sam iyi ki onu evde bırakmış. Bu sürü y eterince bü y ük.
    İç geçirdim. Tamam o zaman. Şimdilik her şe y iyi gidiyor. Seth sen bir süreliğine
    olanı biteni takip et. Leah da ben de gidip biraz zıbarsak iyi olacak. Bu iyi geçmiş gibi
    geldi ama kim bilir. Belki de dikkatimizi dağıtmaya çalışıyorlardı.
    Her zaman bu kada paranoyak değilimdir.Ama Sam’in bu işe bağlılığını
    hatırladım.Bir tehlike gördüğünde onu yok etmek için aynı yolda kararlılıkla
    ilerlemesi.Şu anda bize yalan söyle y ebiliyor olmasını kendi avantajına çevirir miydi?
    Sorun değil. Seth yapabildiği ne varsa yapmak için her zaman çok istekliydi.
    C ullen’lara gidip olanları anlatmamı ister misin? Şu anda muhtemelen epey
    gergindirler.
    Tamamdır. Ben de olan bitene bir göz atmak istiyorum zaten.
    Kızartılmışa dönmüş be ynimdeki imgelere baktılar.
    Seth hayret içinde inledi. Iy y..
    Leah sanki görüntüleri zihninden silmek istercesine kafasını ileri geri salladı.
    Hayatım boy unca du y up du yduğum en iğrenç şe y bu kesinlikle. Iyk. Eğer midemde
    bir şe y olsaydı kesin çıkarmıştım.
    Onlar vampir sonuçta dedi Seth bir dakika sonra, Leah’ın tepkisini telafi etmek
    istercesine. Yani demek istiyorum ki bu kulağa mantıklı geliyor. Ve eğer bunun
    Bella’ya yararı olu yorsa bu iyi bir şe y, öyle değil mi?
    Leah’la ikimiz gözümüzü ona diktik.
    N e ?
    Annem bebekken onu çok sık y ere düşürürdü, dedi Leah.
    Belli ki kafasının üzerine …
    Zaten bebek yatağının parmaklıklarını da kemirirdi.
    Kurşunlu boya mı?
    Evet öyle görünü yor, diye düşündü.
    Seth burnundan soludu. Çok komik. N eden çenenizi kapatıp u y umuyorsunuz?

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 6:49 am