Twilight Fan

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Twilight


    Breaking Dawn 15.Bölüm

    Daphne
    Daphne
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 164
    Kayıt tarihi : 15/11/10
    Yaş : 29
    Nerden : Twilight'tan

    Breaking Dawn 15.Bölüm Empty Breaking Dawn 15.Bölüm

    Mesaj tarafından Daphne Salı Kas. 16, 2010 1:10 pm

    He y Jake beni gün ağarırken istediğini söylemiştin.
    N eden Leah’nın bayılmadan önce beni u yandırmasını sağlamadın.
    Ç ünkü sana ihtiyacım yok. Hala iyiyim.
    Çoktan kuzey kanadını devralmıştı.
    Bir şe y var mı?
    Yok. Hiç oğlu hiç.
    Biraz keşif mi yaptın?
    Az önce geçtiğim yolun sınırına gelmişti. Yeni izi takip etme y e koy uldu.
    Evet biraz dolandım. Sadece kontrol etmek için bilirsin. Eğer C ullen’lar bir av
    gezisine çıkacaksa…
    İyi fikir.
    Seth ana hatta geri döndü.
    Onunla birlikte koşmak Leah’yla koşmaktan daha kolaydı. Elinden geleni yapıyordu
    ama yine de düşüncelerini bir y ere kadar dizginle y ebiliyordu. Burada olmak
    istemiyordu. Kafamın içinde vampirlere karşı başlayan y umuşamayı hissetme k
    istemiyordu. Seth’in onlarla rahatça arkadaşlık etmesiyle başa çıkmak istemiyordu,
    gitgide daha güçlenen bir arkadaşlık.
    Aslında komik bir şe y bu. Onun asıl meselesinin ben olacağımı sanmıştım. Sam’in
    ekibinde yken birbirimizin sinirlerini bozup dururduk. Ama şimdi benimle
    zıtlaşmıyordu. Sadece C ullen’lar ve Bella. N eden bilmiyorum. Onu gitme ye
    zorlamadığım için du yduğu minnettarlıktı. Belki de şu anda düşmanlığının nedenini
    anladığım içindi. Hangisi olursa olsun Leah beklediğim kadar kötü değildi.
    Tabi o kadar kolaylaştırdığı da söylenemezdi. Esme’nin yolladığı kıyafetler ve yemek
    şu anda nehirde bir gezintiye çıkmıştı. Ben kendi payımı y edikten sonra bile- vampir
    kokusuna rağmen yine de dayanılmaz güzel kokması y üzünden değil sadece- aynı
    zamanda Leah’ya iyi bir kendini feda etme örneği sunmak içindi. Ama Leah geri
    çevirdi. Öğlene doğru avladığı geyik onu pek de doy uramamıştı. Ama moralini daha
    da bozmuştu. Leah çiğ et yeme yi hiç sevmezdi.
    Belki de doğu ya doğru açılıp alanı bir taramalıyız? Diye önerdi Seth. Biraz açılalım,
    bakalım orada bekliyorlar mı?
    Benim aklımda da bu geçiyordu. Diye onayladım. Ama hepimiz u yanıkken yapalım.
    Savunmamızın zayıflamasını istemiyorum. C ullen’lar şanslarını bir denemeden önce
    yapmalıyız ama yine de. Yakında.
    Haklısı n
    Bu beni düşünme y e sevk etti.
    Eğer C ullenlar bölge yi hızlı bir şekilde terk edebilcek olsalardı, gerçekten yola devam
    etmeleri gerekirdi. Biz onları u yarmaya geldiğimiz anda yola çıkmaları gerekirdi.
    Diğer şe yleri de halledebilirlerdi. Kalacak bir y eri karşılayabilirlerdi. Ve kuzey
    tarafında arkadaşları vardı, yanlış mıyım? Bella’yı alın ve kaçın. Bu sorunlarının
    bariz çözümü gibi görünü yordu.
    Muhtemelen onlara bunu yapmalarını söylerdim ama beni dinle y eceklerinden
    endişeliydim. Ve Bella’nın kaybolmasını da istemiyordum. Böylece başarıp
    başaramadığını hiç bileme y ecektim.
    Hayır bu salakçaydı. Onlara gitmelerini söyle y ecektim. Kalmalarının hiçbir mantığı
    yoktu ve eğer Bella giderse bu benim için daha iyi olurdu. Daha az acı vermezdi belki
    ama daha sağlıklı olurdu.
    Tabi şimdi Bella yanımda değilken, beni görünce he y ecanlanmasını, hayata
    tırnaklarıyla tutunmaya çalıştığını görmezken demesi kolay.
    Ah, ben bunu Edward’a çoktan sordum diye düşündü Seth.
    N e!?
    N eden hala ayrılmadıklarını sordum. Tanya’ların yanına filan neden gitmediklerini.
    Samlerin peşlerinden geleme y ecekleri kadar uzak bir y erlere.
    Ben de C ullen’lara tam da bu tavsiyeyi verme y e karar vermiştim. Bu en iyisiydi. Yani
    Seth’in benim işimi elimden almasına kızmamam gerekirdi. Hiç de kızmamalıydım.
    Peki ne dedi?Açık bir kapı mı bekliyorlar?
    Hayır. G itme y ecekler.
    Ve bu iyi habere pek de benzemiyordu.
    N eden?Bu aptallık.
    Pek sayılmaz dedi Seth, bu sefer korumaya geçerek. Carlisle’ın burada sahip olduğu
    tıbbi araç gerece ulaşması epe y zaman alır. Bella’ya iyi bakabilmek için ihtiyacı olan
    her şe y burada var ve daha fazlasını almak için güven de kazanmış. Zaten av gezisi
    yapmalarının bir nedeni de bu. Carlisle yakında Bella için daha çok kana ihtiyaçları
    olacağını düşünüyor.
    Onun için sakladıkları bütün 0 negatif kanı şimdi o tüketiyor. Kan bankasından daha
    fazla almak istemiyor. Stokları tüketmek istemiyor. Biraz daha satın alacak. Kan satın
    alabildiğini biliyor mu ydun?Eğer doktorsan.
    Mantıklı olmaya henüz hazır değildim. Hala aptalca geliyor. Bunların çoğunu
    yanlarında götürebilirler değil mi?Ve gittikleri y erde ihtiyaçları olanları da
    çalabilirler. Eğer ölümsüzsen yasal saçmalıklar kimin umrunda ki?
    Edward onu y erinden oynatma riskini almak istemiyor.
    Daha önce olduğundan daha iyi.
    C idden öyle diye katıldı Seth. Kafamın içinde Belanın tüplere bağlı olduğu o
    görüntülerle onu evden ayrılmadan önce son gördüğündeki haliyle karşılaştırıyordu.
    Ona gülümseyip el sallamıştı. Ama etrafta fazla dolanamaz biliyorsun. O şe y canına
    oku yor.
    Boğazımı yakan asiti tekrar y uttum. Evet biliyorum.
    Bir kaburgasını daha kırdı dedi efkarlı bir şekilde.
    Bir an koşu ritmim aksadı. Tökezledim, sonra tekrar tempomu tutturdum.
    Carlisle onu y eniden sargıya aldı. Sadece y eni bir çatlak daha dedi. Sonra Rosalie
    normal insan bebeklerinin bile kaburga kırdıklarının du y ulduğundan bahsetti.
    Edward kafasını kopartacakmış gibi görünü yordu.
    Yapmaması ne kötü olmuş.
    Seth Bunların hepsinin benim için hayati önemi olduğunu bildiğinden şu anda rapor
    verme modundaydı. Ondan bunu istememiştim oysa ki.
    Bella biraz ateşlendi. Çok y üksek değil sadece terliyor sonra titreme geliyor. Carlisle
    bundan ne çıkarması gerektiğini bilmiyor. Belki sadece hasta da olabilirmiş. Şu anda
    bağışık sisteminin de en iyi hali değil.
    Evet eminim bu sadece bir tesadü ftür.
    Morali iyi ama. Charlie’yle sohbet etti güldü filan.
    Charlie mi? N e! Charlie’yle konuşu yor derken ne yi kastettin?
    Şimdi de Seth tökezleme y e başladı, öfkem onu şaşırttı. Her gün onunla konuşmak
    için telefon ediyor. Bazen annesi de arıyor. Bella’nın sesi şimdi daha iyi geliyor, onu
    iyileşme sürecinde olduğuna ikna etme y e çalışıyor.
    İyileşiyor mu? Bunların aklından ne geçiyor? Charlie’nin beklentilerini y üksek tutun
    ki o öldüğünde daha da çöksün. Onu buna hazırlıyorlar sanıyordum. Onu neden böyle
    bir beklentiye soku yor ki?
    Ölme y ebilir diye düşündü Seth, sessizce.
    Derin bir nefes aldım, sakinleşme ye çalıştım.
    Seth, eğer bunu atlatacaksa bile bunu insan olarak yapmayacak. Bunu o da biliyor
    diğer hepsi de. Eğer ölmezse çok iyi bir ölü taklidi yapması gerekecek ya da ortadan
    kaybolması lazım. Bunu Charlie için daha kolay bir hale getirme y e çalıştıklarını
    sanıyordum. N eden?
    Sanırım bu Bella’nn fikri. Kimse bir şe y söylemedi ama Edward’ın y üzünde de senin
    şu anda söylediklerinle paralel bir ifade vardı.
    Kan emiciyle yine aynı dalga boy undayız.
    Bir süre sessizce koştuk. G üne y e doğru y eni bir hat çizerek yola koy uldum.
    Çok uzaklaşma.
    N eden?
    Bella, sana, uğramanı söylememi istedi.
    Ç enem kilitlendi.
    Alice de seni çağırıyor. Çan kulesinde tıkılı kalmış bir vampir yarasa gibi çatıda
    tıkılmaktan bezmiş. SEth bir kahkaha savurdu.
    Ben de Edward’la nöbetleşe Bella’nın yanında duru yordum. Vücut ısısını dengede
    tutabilmek için. Soğuk ya da sıcak, ne y e ihtiyacı olursa. Eğer istemezsen ben de
    gidebilirim.
    Yok ben hallederim diye araya girdim.
    Tamam. Seth başka bir yorum yapmadı. Dikkatini bomboş ormana yöneltti.
    Ben de güne y e doğru devam ettim, y eni bir şe y var mı bakındım. Birilerinin
    yaşadığına dair bir belirti görür görmez hemen gerisingeri döndüm. Henüz kasabanın
    yakınına gelmemiştim ama y eniden kurt dedikodularını alevlendirmek
    istemiyordum. Uzunca bir süredir uslu durmuş, görünmez olmayı başarmıştık.
    G eri dönüş yolumda koruduğumuz hattın üzerinden geçtim, eve doğru yöneldim.
    Bildiğim kadarıyla bu gay et aptalca bir hareketti ama kendime engel olamadım. Bir
    çeşit mazoşist filan olmalıyım.
    Sende bir tuhaflık yok Jake. Bu da çok normal bir durum sayılmaz.
    Kapa çeneni Seth. Lütfen.
    Kapıyorummm.
    Bu sefer kapıya geldiğimde tereddüt etmedim. Sanki kendi malımmımş gibi içeri
    girdim. Bunun Rosalie’nin tepesini attıracağını fark ettim ama bu y ersiz bir çabaydı
    çünkü ne Rosalie ne de Bella görünürlerle yoktu. Dikkatlice etrafıma bakındım,
    gözümden kaçtıklarını umarak. Kalbim de göğüs kafesime tuhaf rahatsız edici bir
    şekilde sürtünü yordu.
    “O iyi” diye fısıldadı Edward. “Ya da eskisi gibi demeliyim”
    Edward elleri y üzünde, kanepede oturu yordu. Konuşmak için başını kaldırmadı.
    Esme yanındaydı, kollarını sıkıca omzuna sarmıştı.
    “Merhaba Jacob” dedi “G eri dönmene sevindim”
    “Ben de” dedi Alice derin bir iç geçirme yle birlikte. Yüzünde bir ifade yle
    merdivenlerden zoplayarak indi. Sanki bir randevu ya filan geç kalmışım gibi.
    “Selam” dedim. Kibar davranmak tuhaf gelmişti. “Bella nerede?”
    “Banyoda” dedi Alice. “G enelde sıvıyla besleniyor malum. Ve bütün bu hamileliğin
    sana yaptıkları da var, du yduğum kadarıyla. ”
    “Aaa”
    Orada hantal hantal dikildim, topuklarımın üzerinde ileriye geriye sallandım.
    “Ah harika” diye şikay etlendi Rosalie. Yüzünde benimle alay eden bir ifade yle
    merdivenlerin arkasından zar zor seçilen bir holden Bella’yı kollarında nazikçe
    taşıyarak geldiğini gördüm.
    “Kötü bir koku aldığımdan emindim”
    Ve tıpkı daha önce olduğu gibi, Bella’nın y üzünde noel sabahında çocukların y üzünde
    gördüğümüz ifade yi gördüm. Sanki ona en güzel hediyeyi getirmişim gibi.
    Bu haksızlıktı.
    “Jacob” dedi bir nefeste. “G elmişsin”
    “Selam Bells”
    Esme ve Edward ayağa kalktı. Rosalie’nin Bella’yı bü y ük bir özenle kanepe ye
    yatırmasını izledim. Buna rağmen Bella bembe yaz oldu ve nefesi kesildi ama canı ne
    kadar yanarsa yansın bir tek ses bile çıkarmamaya uğraşıyormuş gibiydi.
    Edward elini önce alnında sonra da boynunda gezdirdi. Sanki eliyle saçlarını
    düzeltiyormuş gibi gösteme y e çalıştı ama bana bir doktor muay enesi gibi geldi.
    “Üşüdün mü” diye mırıldandı.
    “İyiyim ben”
    “Bella, Carlisle’ın sana ne söylediğini biliyorsun” dedi Rosalie. “Bir şeyi olduğundan
    daha önemsiz gösterme y e çalışma. Böyle yaparsan ikinize de yardımcı olamayız”
    “Tamam birazcık üşü yorum Edward. Bana şu battani y e yi uzatır mısın?”
    Gözlerimi devirdim. “Bu burada olma sebebim değil mi?”
    “Daha y eni geldin” dedi Bella “Bütün gün koştuktan sonra eminim. Ayaklarını biraz
    dinlendir. Muhtemelen birazdan ısınırım. ”
    Onu du ymazdan geldim, bana hala ne yapacağımı söyleme y e devam ediyordu. G ittim
    kanepenin yanına y ere oturdum. O an nasıl oldu bilmiyorum gözüme çok kırılgan
    göründü. onu y erinden kımıldatmaya korktum kollarımı ona dolamaya bile korktum.
    Bu y üzden sadece onun tarafına doğru dikkatlice yaslandım, kollarımı onun
    kollarının üzerine uzunlamasına y erleştirdim, ellerini de ellerimin içine aldım. Diğer
    elimi de y üzüne koydum. Normalde olduğundan daha serin miydi emin olmak güçtü.
    “Sağ ol Jake” dedi, bir kere titrediğini hissettim. “H ıhı” dedi m
    Edward da kanepenin kolunda Bella’nın ayağının dibine oturdu. Gözleri sürekli
    y üzünde ydi.
    Biliyorum, odada böyle bir süper duyma kabiliyeti varken kimsenin karnımı n
    guruldadığını duymamış olmasını ummak biraz fazlaydı.
    “Rosalie neden mutfağa gidip Jake’e bir şe yler getirmiyorsun” dedi Alice. Kanepenişn
    arkasında sessizce oturu yordu, adeta görünmez olmuştu.
    Rosalie Alice’in sesinin geldiği tarafa inanamayan gözlerle baktı.
    “Yine de sağ ol Alice ama içinde Sarışının tükürüğü olan bir şe yler y emek iste y eceğimi
    pek sanmıyorum. Zaten benim sistemim zehre de iyi bir tepki verme y ecektir. ”
    “Rosalie misafirperverliğe böyle bir leke düşürerek Esme’yi utandırmaz”
    “Elbette yapmam” dedi Sarışın tatlı mı talı bir ses tonu yla, ki bana hiç de güven
    vermedi. Ayağa kalktı ve odadan rüzgar gibi ayrıldı.
    Edward iç geçirdi.
    “Bana zehirleyip zehirlemediğini söylersin” diye rica ettim.
    “Tabi” diye söz verdi Edward.
    Ve nedendir bilinmez ona inandım.
    Mutfakta bir sürü gürültü patırtı oldu, metalden kötü y e kullanılıyormuş gibi sesler
    y ükseliyordu. Edward tekrar iç geçirdi, ama azıcık da gülümsedi. Sonra Rosalie ben
    bunun üzerinde fazla düşünemeden önce geri geldi. Kendinden memnun bir şekilde
    sırıtarak gümüş bir kase yi yanıma, y ere bıraktı.
    “Tadını çıkar köpek”
    Muhtemelen daha önce bü y ük bir karıştırma kabıymış ama onu kendi üzerinde
    kıvırarak bir köpek mama kabı haline getirmiş. Bu hızlı elişi karşısında etkilenmesem
    olmazdı. Ve detaylara gösterdiği özen. Bir kenara Fido kelimesini kazımış. Çok güzel
    bir el yazısı.
    Yemek çok güzel göründüğü için-biftek ve kocaman fırında patates bütün
    garnitürleriyle birlikte-ona “Sağ ol Sarışın” dedi m
    Homurdandı.
    “Be yni olan bir sarışına ne denir biliyor musun?”diye sordum ve ara vermeden hemen
    devam ettim “Golden Retriever”
    “Bunu da du ymuştum” dedi, artık y üzündeki gülümse kaybolmuştu.
    “Deneme y e devam edeceğim. ” Diye söz verdim sonra yumuldum.
    Yüzünde bir tiksinme ifadesi belirdi sonra gözlerini devirdi. Sonra koltuklardan
    birine oturdu, zaping yapmaya başladı, kanalları öyle hızlı geçiyordu ki gerçekten
    izle y ecek bir şe y arıyor olamazdı.
    Yemek güzeldi, havadaki pis vampir kokusuna rağmen. Buna iyice alışmaya
    başlamıştım. Hıh. Yapmak istediğim bir şe y de sayılmazdı pek.
    Bitirdikten sonra, tam da aklımdan kaseyi yalamayı geçiriyordum böylece Rosalie’ye
    de homurdanabileceği bir şe yler vermiş olacaktım. O sırada Bella’nın buz gibi
    parmaklarının nazikçe saçlarımı çekiştirdiğini hissettim. Enseme doğru taradı.
    “Saç kestirme zamanı gelmiş ha?”
    “İyice saldın kendini” dedi “belki…”
    “Dur da tahmin edeyim, buradan birisi eskiden Paris’te bir güzellik salonunda saç mı
    kesiyordu?”
    Kıkırdadı. “Olabilir”
    “Yok sağ ol” gerçekten bana bir öneride bulunmadan önce. “Birkaç hafta daha idare
    ederim”
    Sonra birden ne kadar zamanı kaldığını düşünme y e daldım. Sormak için kibar bir yol
    denedim.
    “Yani…mmm…tarih ne?Bilirsin küçük canavarın son kullanma tarihi. ”
    Enseme bir şaplak attı. Kuvveti havada asılı duran bir tü y kadardı. Ama cevap
    vermedi.
    “C iddiyim” dedim “Ne kadar zaman burada kalacağımı bilmek istiyorum” İçimden
    sen ne kadar zaman burada kalacaksın diye geçirdim. Sonra ona bakmak işçin
    döndüm. Gözleri düşünceli bakıyordu, kaşları arasında o gerginken çıkan çizgi
    oradaydı.
    “Bilmiyorum” diye mırıldandı. “Tam olarak değil. Açıkça görülü yor ki burada 9 aylık
    modele bağlı kalmıyoruz. Ultrason da çekemiyoruz bu y üzden Carlisle ne kadar
    kocaman olduğuma bakarak tahmin y ürütme y e çalışıyor. Normal insanların bebek
    tam olarak geliştiğinde 40 santimetre olması gerekiyor” dedi parmağını karnındaki
    şişkinliğin tam ortasına götürdü. “Haftada 1 cm. Bu sabah 30 oldum. Günde iki cm
    bü y ü yor, bazen daha bile çok. ”
    G ünler geçip gidiyor. Hayatı hızlı tuşuna basılmış gibi ilerliyordu. Eğer 40’a kadar
    sayıyorsa kaç günü kalmış demek oluyordu?4?Nasıl y utkunacağımı anlamam biraz
    zaman aldı.
    “İyi misin?” diye sordu.
    Başımla onayladım, ama sesimi nasıl çıkaracağımdan emin değildim.
    Benim düşüncelerimi dinlerken Edward başını öteki tarafa çevirdi, ama camdan
    duvar üzerindeki yansımasını görebiliyordum. Yeniden o bağrı yanan adam olmuştu.
    Tuhaf şe y. Bir bitiş noktasının olması gitme yi de onun gitmesini istemeyi ne kadar
    zorlaştırıyordu. İyi ki bu mevzu y u Seth gündeme getirmiş de burada kalacaklarını
    biliyorum. Onların gitmek üzere olduklarını düşünmek dayanılmaz olurdu, kalan 4
    günden birini ikisini ya da üçünü çekip alacaklarını. Benim dört günümün.
    Şu da çok tuhaf. N erede yse sona erdiğini bilmeme rağmen benim üzerimdeki etkisi
    kurtulamayacağım bir hal alıyordu. Sanki gitgide bü y ü y en karnıyla doğru orantılı
    gibi. Bü y üdükçe y er çekiminin etkisi daha da artıyormuş gibi.
    Bir an için ona uzaktan bakarmış gibi yaptım, o çekimden kurtulmaya çalıştım. Ona
    du yduğum ihtiyacın daha da arttığını hayal etmediğime emindim. N eden? Ölmek
    üzere olduğu için mi? Ya da ölmese bile en iyi senaryo üzerinden konuşacak olursak
    ne bildiğim ne de anlayabildiğim bir şe ylere dönüşeceğini bildiğim için mi?
    Parmaklarını yanaklarımda gezdirdi, dokunduğu y erlerde cildim ıslanmıştı.
    “Her şe y iyi olacak” diye yatıştırmaya çalıştı. Sözleri bir anlama gelmese de fark
    etmezdi. İnsanların çocuklarına söyledikleri o manasız ninniler gibi söylemişti.
    Dandini dandini dastana. .
    “Tabi” diye mırıldandım.
    Koluma doğru kıvrıldı, kafasını omzuma yasladı. “G eleceğini sanmıyordum. Seth
    geleceğini söylemişti. Edward da dedi ama ikisine de inanmadım. ”
    “N edenmiş o” diye sordum hu ysuzlanarak.
    “Burada mutsuz olu yorsun ama yine de geldin”
    “Burada olmamı istedin”
    “Biliyorum. Ama gelmek zorunda değildin. Burada olmanı istemem adil değil.
    G elmesen seni anlardım. ”
    Bir an sessizlik oldu. Edward y üzünü tekrar topladı. Rosalie’nin değiştirip durduğu
    kanallara baktı. 600lere gelmişti. Tekrar başa dönmesi ne kadar sürecek merak ettim.
    “G eldiğin için sağ ol” dedi Bella fısıldayarak.
    “Bir şe y sorabilir miyim”
    “Tabi ki”
    Edward bizi dinliyormuş gibi görünmü yordu ama ne soracağımı biliyordu onun için
    beni kandıramazdı.
    “Beni neden burada istiyorsun? Seth de seni ısıtabilir. Muhtemelen etrafta olması
    daha kolay olur. N eşeli bir genç delikanlı. Ama ben içeri adımımı attığım anda
    dünyada en sevdiğin insan benmişim gibi gülümsüyorsun”
    “Onlardan birisisin”
    “Bu berbat biliyor musun”
    “Evet” dedi, iç geçirerek “Üzgünüm”
    “Ama neden? Daha cevap vermedin. ”
    Edward yine öteki tarafa bakıyordu, sanki camdan dışarı bakıyormuş gibi. Yüzü
    yansımada ifadesiz görünü yordu.
    “Sen burada olunca, Jacob, sanki her şe y tamammış gibi geliyor. Sanki tüm ailem bir
    aradaymış gibi. Sanırım bu y üzden. Daha önce hiç kalabalık bir ailem olmadı. Bu
    güzel bir şe y. ” Kısa bir süre gülümsedi “Ama sen burada olmazsan tamamlanmış
    olmu yor”
    “Ben hiçbir zaman senin ailenin bir parçası olmayacağım Bella”
    Olabilirdim. İyi de olurdum. Ama bu bir yaşama şansı bile verilmeden yok olup gitmiş
    uzak bir gelecekten ibaretti.
    “Sen her zaman benim ailemin bir parçası oldun” diye karşı çıktı. Dişlerim gıcırdadı.
    “Bu berbat bir cevap”
    “İyi cevap nasıl olu yor”
    “Şuna ne dersin, senin acın beni keyiflendiriyor” İrkildiğini hissettim.
    “Bu daha mı hoşuna gider?” diye fısıldadı.
    “Böylesi daha kolay olur en azından. Bununla başa çıkabilirim. ”
    Sonra tekrar y üzüne baktım, benim y üzüme o kadar yakındı ki. Gözlerini kapamış,
    kaşları çatıktı. “Yoldan çıktık, Jake. Dengemiz bozuldu. Benim hayatımın bir parçası
    olman gerekiyordu. Bu ben hissedebiliyorum, sen de hissediyor olmalısın. ”Gözlerini
    açmadan bir süre durakladı, sanki benim inkar etmemi bekliyormuş gibi. Ama ben
    bir şe y demedim o da devam etti.
    “Ama bu şekilde değil. Birşe yleri yanlış yaptık. Hayır. Ben yanlış yaptım, ve yoldan
    çıktık. . ”
    Sesi azaldı, kaşlarındaki çatıklık kayboldu sadece dudaklarının kenarında küçük bir
    çizgi kaldı. Yarama biraz daha tuz basması için bekliyordum ama birden hafiften bir
    horlama sesi çıkmaya başladı.
    “Bitkin düştü. ” Diye mırıldandı Edward. “Uzun bir gündü. Ve zor bir gündü. Daha
    önce u y uması gerkirdi aslında ama seni bekliyordu. ”
    Ona bakmadım.
    “Seth o şeyin bir kaburgasını daha kırdığını söyledi”
    “Evet nefes almasını güçleştiriyor”
    “Harika”
    “Fazla sıcakladığında haber ver”
    “Tamam”
    Bana temas etme y en kolundaki tü yler hala diken dikendi. Bir battaniye bulmak için
    başımı kaldırır kaldırmaz Edward koltuğun kolunda asılı duran bir battani y e yi kaptı
    üzerine serdi.
    Ara sıra bu zihin okuma şeyinin zaman kazandırdığı olu yor. Sözgelimi Charlie’yle
    olan bitenler hakkında bü y ük bir suçlama sahne y e koymam gerekme y ecek. Edward
    ne kadar öfkeli olduğumu hemen du yacak ve …
    “Evet” dedi bana hak verdi. “İyi bir fikir değil”
    “Peki o zaman neden Bella onu sadece daha da üzeceğini bile bile babasına iyileşme ye
    başladığını söylü yor. ”
    “Onun endişelenmesine dayanamıyor”
    “Yani böylesi daha iyi. . ”
    “Hayır daha iyi değil ama şu anda onu, mutsuz olacağı bir şe y yapmaya zorlayamam.
    N e olursa olsun bu onun iyi hissetmesini sağlayacak. G eri kalanıyla ben sonra
    ilgilenirim. ”
    Bu kulağa hiç de hoş gelmiyordu. Bella Charlie’nin acısını daha sonra başka biriyle
    y üzleşmek üzere daha ilerdeki bir tarihe ertele y emezdi. Ölü yor olsa bile. Bu o değildi.
    Bella’yı tanıyordum, başka bir planı olmalıydı.
    “Hayatta kalacağından emin” dedi Edward
    “Ama insan olarak değil”
    “Hayır, insan olarak değil ama Charlie’yi bir şekilde y eniden görmeyi umuyor. ”
    Of, gittikçe daha da güzelleşiyor.
    “Charlie’yi. Görmek…”Gözlerim fal taşı gibi açıldı, ona baktım. “Daha sonra.
    Charlie’yi parıldayan be yazlığı ve kıpkırmızı gözleriyle tekrar görmek. Ben bir kan
    emici değilim. Belli ki bir noktayı kaçırıyorum, ama Charlie onun ilk y emeği için tuhaf
    bir seçim gibi geldi. ”
    Edward iç geçirdi. “Ona en azından bir yıl boy unca yaklaşamayacağını o da biliyor.
    Kendini dizginle y ebileceğini düşünüyor. Dünyanın öbür ucundaki özel bir hastane ye
    gitmesi gerektiğini söyle y ecek. İletişimi koparmamak için telefonla arayacak. . ”
    “Bu delilik”
    “Evet”
    “Charlie aptal değil. Onu öldürmese bile farkı fark edecektir. ”
    “O da buna güveniyor zaten”
    Yüzüne öylece baktım, açıklamasını bekledim.
    “Charlie değişiklikler için yaptığı açıklamaları kabul edecek olsa bile, Bella hiç
    yaşlanmayacak, bu da bir zaman sınırı koyacak. ”Belli belirsiz gülümsedi. “Ona
    değişiminden bahsettiğin zamanı hatırlıyor musun? Onun tahmin etmesini sağladın”
    Ellerimi büktüm, y umruk yaptım. “Sana bunu anlattı ha!?”
    “Evet. Fikrini açıklamaya çalışıyordu. Bildiğin gibi Charlie’ye sırrını söyle y emez, bu
    onu tehlike ye sokar. Ama o zeki ve pratik bir adam. Onun kendince bir açıklama
    yapacağını düşünü yor. Yanlış anlayacağını tahmin ediyor. Zaten biz de vampir
    kurallarına pek u ymuyoruz. Bella’nın da ilk başta yaptığı gibi bizim hakkımızda yanlış
    bir kanıya varacak, ve böylece geçinip gideceğiz. Onu ara sıra görebileceğini
    düşünü yor. ”
    “Delilik” diye tekrarladım.
    “Evet” diye onayladı o da tekrar.
    Edward’ın onun sırf şimdilik mutlu olmasını sağlamak için onun istediklerini
    yapmasına izin vermesi bir zayıflıktı. Bu işin sonu iyiye gitmiyordu.
    Onun bu çılgın planını dene y ecek kadar yaşamasını beklemiyordu diye düşündüm.
    Bir süre için mutlu olsun diye onu sakinleştirme ye çalışıyordu.
    Dört gün kadar daha.
    “Ne olursa olsun başa çıkacağım” diye fısıldadı, başını öne eğdi, böylece y üzünün
    yansımasını göreme y ecektim. “Ona şimdi acı çektirme yeceğim”
    “Dört gün mü?” diye sordu m
    Başını kaldırmadı. “Aşağı y ukarı. ”
    “Peki ya sonra?”
    “Tam olarak neyi kastediyorsun?”
    Belanın söylediklerini düşündüm. O şeyin vampir derisi gibi güçlü bir şe yle güzelce,
    sıkıca sarılıp sarmalanmış olduğundan bahsetmişti. Peki ya nasıl işle y ecekti. O şe y
    nasıl dışarı çıkacaktı.
    “Yaptığımız küçük araştırmadan anlaşıldığı kadarıyla, yaratıklar rahimden çıkmak
    için kendi
    dişlerini kullanıyorlar. ”
    Ağzıma gelen safrayı tekrar y utmak için durdum.
    “Araştırma mı?” dedim zar zor.
    “Jasper veEmmett’i bu y üzden pek ortalarda görmiyorsun. Carlisle da şu anda bunu
    yapıyor. Eski hikay eleri ve mitleri deşifre ediyoruz. Böylece yaratığını davranışlarını
    tahmin edebilmek için işimize yarayacak bir şe yler bulmayı umu yoruz”
    Hikay eler mi? Eğer mitler varsa bu demek olu yor ki …
    “Bu şeyin türünün ilk örneği olmadığı anlamına mı gelir?” diye sordu Edward sorumu
    tahmin ederek. “Belki. Ama kanıtlar y eterli değil. Mitler pekala korku ve
    hayalgücünün ürünü de olabilir. Ama yine de” diye tereddüt etti. “Sizin mitleriniz
    gerçek değil mi?Belki bunlar da doğrudur. Belli bir y eri var, birbirine bağlı şe yler…”
    “Nasıl buldunuz yani…”
    “G üney Amerika’da karşılaştığımız bir kadın vardı. Kendi halkının gelenekleriyle
    bü y ümüş. Kuşaktan kuşağa geçen hikay eler say esinde bu gibi yaratıklar hakkında
    u yarılmıştı.
    “Uyarılar ne ymiş?” diye fısıldadım.
    “O yaratık hemen öldürülmeli. Yeterince güçlenmeden önce ”
    Tıpkı Sam’in düşündüğü gibi. Acaba haklı mıydı?
    “Tabi efsaneler bizim hakkımızda da aynı şeyi söylü yor. Biz de yok edilmeliymişiz.
    Ruhu olmayan katiller olduğumuzu söylü yor. ”
    İkide iki.
    Edward bir kahkaha patlattı.
    “Hikay eler, anneler hakkında ne diyor?” Acı y üzüne kazındı, onun acısını görünce
    ben de irkildim. Bana bir cevap verme y eceğini biliyordum. Konuşacağından da
    şüpheliydim.
    Konuşan Rosalie oldu. Bella u yku ya daldığından beri sessizce öylece duru yordu.
    Önemsemiyormuş gibi bir ses tonu yla “Tabi ki hiç sağ kalan olmamış” dedi. Hiç sağ
    kalan yok! Öylece, du ygusuzca. “Hastalık dolu bir bataklığın ortasında doğum
    yaparken bir tıp adamının y üzüne ağır ağır tükürük sıvaması hiçbir zaman iyi bir
    yöntem olmamıştır. Normal doğumların bile yarısı kötü gidiyordu o zamanlar.
    Onlardan hiçbirinin yanında bebeğe bakacak onun ne y e ihtiyacı olduğu hakkında bir
    fikri olan ve bu ihtiyaçlarını karşılamayı dene y ecek birisi olmamış. Vampir doğası
    hakkında eşiz bir bilgi birikimine sahip bir doktor. Bebeği en güvenli şekilde
    doğurtmak için bir plan. Kötü giden ne olursa olsun bunu düzeltebilecek bir zehir.
    Bebek iyi olacak. G erçekten böyle anneler varsa bunlara sahip olsalardı onlar da
    hayatta kalırlardı. Ki var olduklarına da ikna olmadım. ”
    Bebek, bebek. Sanki tek önemli olan şe y oymuş gibi. Bella’nın hayatı onun için küçük
    bir ayrıntıydı, kolayca göz ardı edilebilecek bir şe y.
    Edward’ın y üzü bembe yaz oldu. Elleri pençe şeklini aldı. Rosalie kendini beğenmiş ve
    umursamaz bir tavırla koltuğunda döndü, Edward’a sırtını çevirdi. Edward ileri atıldı,
    saldırmaya hazırlandı.
    Bana izin ver diye öneride bulundum.
    Durakladı, tek kaşını kaldırdı.
    Sessiz bir şekilde, mama kabımı y erden kaldırdım, sonra bileğimin hızlı ve güçlü bir
    hareketiyle sertçe Sarışının kafasına fırlattım. Kulak tırmalayıcı bir ses çıkararak oda
    boy unca sekerek ilerledi, sonra merdiven tutamaklarının sonuncusuna çarptı
    Bella kıpırdandı ama u yanmadı.
    “Aptal sarışın” diye mırıldandım.
    Rosalie kafasını yavaşça çevirdi, gözlerinden ateş saçıyordu.
    “Saçıma……Yemek……Bulaştırdın!”
    İşte oldu.
    Yakalandım.
    Bella’yı sarsmamak için ondan uzaklaştım. O kadar güldüm ki gözümden yaş geldi.
    Kanepenin arkasından Alice’in kahkahaların da eşlik ettiğini du ydum.
    Rosalie neden atılmadı merak ettim. Bunu bekliyordum yani. Sonra kahkahamı n
    Bella’yı u yandırdığını fark ettim. Ama asıl gürültü koparken hala u y uyordu.
    “N e ymiş bu kadar komik olan” diye mırıldandı.
    “Saçına y i y ecek bulaştırdım” dedim, tekrar kıkırdamaya başladım.
    “Bunu unutmam, köpek” diye tısladı Rosalie.
    “Bir sarışının hafızasını silmek çok da zor değil” diye karşı çıktım. “Sadece kulağına
    ü flemen y eterli”
    “G it de y eni şakalar bul” diye atladı.
    “Hadi ama Jake. Rosalie’ye rahat ve. . ” C ümleyi bitiremedi, birden nefes aldı. Hemen
    o anda Edward benim üzerimden sarktı, battani y e yi çekti. Nöbet geçiriyor gibiydi,
    vücudu kanepenin üzerinde kavis yaptı.
    “Sadece” dedi nefes nefese “geriniyor”
    Dudakları be yazlamıştı, ve çığlık atmamak için dişlerini birbirine sıkıca kenetlemişti.
    Edward y üzünü ellerinin arasına aldı.
    “Carlisle?” diye seslendi, gergin ama alçak bir sesle.
    “G eldim” dedi doktor. İçeri geldiğini du ymamıştım.
    “Tamam” dedi Bella, zar zor ve y üze ysel nefes alıyordu. “Sanırım bitti. Zavallı
    çocuğun y eri dar, hepsi bu. Çok bü y ü yor”
    Onu parçalayan o şe y hakkında bu kadar sevgi dolu bir tonda konuşabiliyor olmasını
    anlamak güçtü. Özellikle de Rosalie’nin taş kalpli tavırlarından sonra. Keşke Bella’ya
    da bir şe yler atabilse ydim dedim.
    Benim ruh halimi anlayamadı. “Biliyor musun bana seni hatırlatıyor Jake” dedi, o
    du ygu y üklü sesiyle, hala nefesi kesilerek konuşu yordu.
    “Beni o şe yle kıyaslama. ” Diye çemkirdim.
    “Sadece bu bü y üme patlamanı kastetmiştim. ” Dedi, du ygularını incinmiş gibiydi. G
    üzel. “Boy un her dakika daha da uzu yor görebiliyorum. O da böyle. Çok hızlı
    bü y ü yor. ”
    Dilimin ucuna gelen şe yleri söylememek için dilimi öyle sert ısırdım ki ağzıma kan
    tadı geldi. Tabi ben y utkunana kadar o da iyileşmiş olurdu. Bella da bunu istiyordu.
    Benim gibi güçlü olmak, kendiliğinden iyileşebilmek.
    Daha rahat bir nefes aldı, sonra kanepe y e yayıldı, vücudu gevşedi.
    “Hmmm” diye mırıldandı Carlisle. Başımı kaldırdım. Gözleri benim üzerimde ydi.
    “N e” dedim cevap bekle y erek.
    Edward da Carlisle’ın kafasından geçenleri du ydu, kafasını bir yana çevirdi.
    “Bildiğin gibi fetüsün genetik yapısını merak ediyordum. Kromozomlarını. . ”
    “Evet ne ymiş”
    “Sizin benzerliklerini dikkate alırsak. . ”
    “Benzerlikler mi?” diye kükredim, Çoğul eki kullanması hoşuma gitmemişti.
    “Hızlı bü y ümeniz ve Alice’in ikinizi de görememesi. . ”
    Yüzümde boş bir ifade belirdi. Diğerini unutmuştum.
    “Bu bize gereken cevabı bulduğumuz anlamına mı gelir acaba. Benzerlikleriniz temeli
    genlerinize mi dayanıyor?”
    “24 çift” diye mırıldandı Edward.
    “Bunu bilemezsiniz”
    “Hayır ama spekülasyona açık. ” Dedi Carlisle yatıştıran bir sesle.
    “Evet. Bü y ülecii!”
    Bella’nın yavaş horlaması benim alaycılığıma yanıt olarak daha da hızlandı.
    Sonra bu konu ya daldılar, bu genetik muhabbetini öyle bir y ere vardırdılar ki sadece
    “o” ları ve “ve” leri anlayabiliyordum. Ve tabi bir de kendi adımı. Alice de arada
    sohbete katıldı, kuş gibi sesiyle yorumlar yaptı.
    Benim hakkımda konuşmalarına rağmen sohbeti nere y e vardırdıklarını
    anlayamıyordum. Aklımda başka bir şe yler vardı, aralarında ilişki kurmaya çalıştığım
    bazı gerçekler.
    Birinci gerçek: Bella yaratığını vampir derisi kadar güçlü, ultrasonun geçeme y eceği,
    iğne girme y ecek bir şey tarafından korunduğunu söylemişti.
    İkinci gerçek:Rosalie onu güvenli bir şekilde doğurtmak için bir planlarının olduğunu
    söylemişti.
    Üçüncü gerçek:Edward mitlerde geçen diğer canavarların annelerinden çıkmak için
    dişleriyle yol açtıklarını söylemişti.
    İrkildim.
    Ve birden sağlıksız bir hisse kapıldım. Dördüncü gerçek, bir vampirin derisini
    kesecek çok fazla şe y yoktu. O melez yaratığın dişleri, mitlere göre y eterince
    güçlü ydü. Benim dişlerim y eterince güçlü ydü.
    Ve vampir dişleri de y eterince güçlü ydü.
    Bu bariz şeyi göz ardı edemezdim, ne kadar istesem de. Ç ünkü Rosalie’nin o şe yi
    güvenli bir şekilde nasıl dışarı çıkarmayı planladığı hakkında epe y fikrim vardı.

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 5:52 am