Twilight Fan

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Twilight


    Twilight 24.Bölüm

    Daphne
    Daphne
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 164
    Kayıt tarihi : 15/11/10
    Yaş : 29
    Nerden : Twilight'tan

    Twilight 24.Bölüm Empty Twilight 24.Bölüm

    Mesaj tarafından Daphne Ptsi Kas. 15, 2010 8:57 pm

    Twilight 24.Bölüm
    Kördüğüm
    Gözlerimi açtığımda gördüğüm şey parlak ve beyaz bir ışıktı.Bilmediğim bir yerdeydim; beyaz bir odaydı burası.Duvarda bir şeyler vardı ve başımın üzerindeki parlak ışıklar gözlerimi alıyordu. Sert ve düz olmayan bir yatakta yatıyordum,kenarlarında parmaklıkları olan bir yataktı bu.Yastıklar düz ve topak topaktı.Yakınlardan bir yerlerden rahatsız edici bir bip sesi geliyordu.Ölüm bu kadar rahatsız bir şey olmamalıydı.
    Ellerimin üzerinden borular geçiyordu ve yüzümde,burnumun altında bantlanmış bir şey vardı.Onu çıkarmak için elimi oraya götürdüm.
    "Hayır,böyle yapamazsın"Soğuk parmaklar elimi yakaladı.
    "Edward?"Yanımda,yanı başımdaydı.Bu sefer büyük bir minnettarlık ve sevinçle hayatta olduğumu anladım."Edward,çok üzgünüm!"
    "Şşşşt,"diyerek susturdu beni."Her şey yolunda,merak etme."
    "Ne oldu?"Tam olarak hatırlamıyordum ve hatırlamaya çalıştığımdaysa beynim bana karşı geliyordu.
    "Çok geç kalabilirdik,"diye fısıldadı,sesi acı çekiyor gibiydi.
    "Çok aptallık yaptım Edward.Annemin onun elinde olduğunu zannettim."
    "Hepimizi kandırdı."
    "Charlie'yi ve annemi aramam lazım."Bir anda aklıma gelmişlerdi.
    "Alica onları aradı.Renee burada;yani hastanede.Yiyecek bir şeyler almaya gitti,gelir birazdan."
    "O burada mı?"Oturmaya çalıştım ama başımın dönmesi arttı ve Edward nazikçe beni yatırdı.
    "Birazdan gelir,"dedi."Ayrıca senin hareket etmeden yatman gerekiyor."
    "Peki ona ne dedin?"diye telaşlandım.Ben teselli edilmek istemiyordum.Annem buradaydı ve bende bir vampir saldırısına uğramıştım."Neden burada olduğum hakkında ne söylediniz?"
    "Merdivenlerden düştün ve camın içinden geçtin."Bir an durdu."Kabul et,bu imkansız bir şey değil."
    Nefes alırken canım yanıyordu.Örtünün altından vücuduma baktım,bacağım da kötü durumdaydı.
    "Durumum nedir?"diye sordum.
    "Bir bacağın ve dört kaburgan kırık,kafatasında çatlaklar var,her yerinde morluklar var ve çok kan kaybettin.Sana kan nakli yaptılar.Bu hoşuma gitmedi;bir süre de olsa kötü koktun."
    "Bu senin için hoş bir değişiklik olmuş olmalı."
    "Hayır, ben senin kokunu seviyorum."
    "Bunu nasıl yaptın?" diye sordum sessizce.Ne demek istediğimi hemen anlamıştı.
    "Bundan pek emin değilim."Başını meraklı gözlerimden öteki tarafa çevirdi,beni monitörlere bağlayan kablolara dikkat ederek gazlı beze sarılmış elimi tuttu.
    Sabırla bekliyordum söyleyeceklerini.
    Bakışlarıma cevap vermeden iç geçirdi."Bunu durdurmam imkansızdı,"dedi."İmkansızdı ama ben başardım."Yüzünde hafif bir gülümsemeyle bana baktı."Seni sevmek zorundayım"
    "Tadım koktuğum kadar lezzetli değil,öyle mi?"dedim gülümseyerek.Gülünce yüzüm acıdı.
    "Daha da iyi,tahmin ettiğimden de güzel."
    "Özür dilerim."
    Gözlerini yukarı kaldırdı."Dileyebileceğin her şey için özür dile."
    "Ne için özür dilemeliyim?"
    "Neredeyse seni benden sonsuza kadar mahrum bırakacaktın."
    "Özür dilerim."
    "Bunu neden yaptığını biliyorum.Tabii bu yinede saçma bir hareketti.Beni beklemen,bana söylemen gerekirdi."
    "Gitmeme izin vermezdin."
    "Hayır," dedi büyük bir ciddiyetle."Buna izin vermezdim."
    Hoşuma gitmeyen anılar geldi aklıma.Bir an ürperdim ve olduğum yere sindim.
    Edward endişelenmişti."Bella,ne oldu?"
    "James'e ne oldu?"
    "Onu senin üzerinden çektikten sonra Emmet ve Jasper onunla ilgilendiler."Sesinde pişmanlık vardı.
    Bu aklımı karıştırdı."Emmet ve Jasper!i orada göremedim."
    "Odayı terk etmek zorunda kaldılar;çok fazla kan vardı."
    "Ama sen kaldın."
    "Evet kaldım."
    "Alice,Carlisle..."
    Onlarda seni seviyorlar,bunu biliyorsun."Alice'i en son gördüğüm an aklıma geldi."Alice video kaseti gördü mü?"diye sordum endişeyle.
    "Evet."Sesini gölgeleyen bir şey vardı,nefret.
    "Alice hep karanlıktaydı,işte bu yüzden hiç bir şey hatırlamıyor."
    "Biliyorum.Bunu şimdi anlıyor."Sesi normal geliyordu ama yüzü öfkeyle gölgelenmişti.
    Boşta kalan elimle yüzüne uzanmaya çalıştım ama beni durduran bir şey vardı.Baktığımda,beni elimden çeken şeyi gördüm."Ah,"dedim.
    "Ne oldu?"diye sordu endişeyle.Aklı başka yerdeydi belli ki ve gözlerindeki ifade hala donuktu.
    "İğneler,"dedim başımı çevirerek.Tavana baktım,kaburgalarımdaki acıya rağmen derin derin nefes aldım.
    "İğneden korkar mısın?"diye sordu."Sadist bir vampir işkence yaparak seni öldürmeye çalışıyor,tabii,olabilir,sende onunla buluşmak için koşa koşa gidiyorsun.Diğer taraftan bir iğne..."
    Bakışlarımı üzerine diktim.Bu tepkinin en azından onun canını yakmadığını görmek beni memnun etmişti.Hemen konuyu değiştirmeye karar verdim.
    "Sen neden burdasın?"diye sordum.
    Bana baktı,kafası karışıktı ve gözlerinde acı bir ifade vardı.
    Kaşlarını çatarak;"Gitmemi mi istiyorsun?" diye sordu.
    "Hayır!"Bunu düşünmek bile çok kötüydü."Hayır,yani anneme burada olma sebebin olarak ne söyledin?O dönmeden önce hikayemi iyice bilmeliyim."
    "Hımm,Phoenix'e biraz daha mantıklı düşünmemi sağlamak ve seni Forks'a dönmeye ikna etmek için geldim."
    O kadar dürüst ve içten bakıyordu ki neredeyse ben bile inanacaktım. "Beni görmeyi kabul ettin,Carlisle ve Alice'le birlikte kaldığım otele geldin.Tabii ben anne ve babamın gözetimi altındaydım," diye ekledi.
    "Ama sen odama gelirken merdivenlerden düştün...Sonrasını da biliyorsun zaten.Herhangi bir detayı hatırlamak zorunda değilsin,bazı noktalarda kafanın karışık olması normal."
    Bunu bir süre düşündüm."Bu hikayede bir kaç eksik parça var.Örneğin kırık pencereler?"
    "Aslında tam olarak değil,"dedi."Alice kanıtları yaparken çok eğlendi.Bu,çok ikna edici bir şekilde halledildi,istersen otele dava bile açabilirsin.Merak etmene gerek yok,"dedi yüzümü okşayarak."Senin tek yapman gereken iyileşmek..."
    Onun bu dokunuşuna karşılık vermeyişimin hissetiğim acıyla ya da ilaçların verdiği uyuşuklukla bir ilgisi yoktu.Monitörden gelen bip sesi düzensiz bir şekilde zıplayıp duruyordu;kalbimin yaramazlık yaptığını duyan tek kişi Edward değildi.
    "Bu çok utanç verici,"dedim kendi kendime.Güldü ve düşünceli bir şekilde bakmaya başladı."Hımm,merak ediyorum da..."dedi.
    Bana doğru eğildi;daha dudakları bana dokunmadan monitörden gelen bip sesi korkunç bir hızla yükseldi.Ama dudakları hafifçe bana dokunduğunda bip sesi kesildi.
    Birden bire geri çekildi,monitör tekrar kalp atışlarımı duyurmaya başladığında yüzündeki endişeli ifade kayboldu.
    "Öyle görünüyor ki sana eskisinden çok daha fazla dikkat etmem gerekecek,"dedi kaşlarını çatarak.
    "Seni öpmeyi daha bitirmedim ki," diye söylendim."Bak beni oraya getirtme."
    Tekrar öpmek için eğildi.Monitör çıldırmıştı.
    Sonra bir anda dudakları gerildi ve geri çekildi.
    "Sanırım annen geliyor,"dedi gülerek.
    "Beni bırakma," diye mızlandım.Paniklemiştim;gitmesine izin veremezdim,yine ortadan kaybolabilirdi.
    Gözlerimdeki korkunun farkına vardı."Bırakmayacağım," diye söz verdi ve güldü."Ben biraz kestireyim."
    Yanımdan kalkarak ayakucumdaki koltuğa geçti.İyice arkasına yaslandı ve gözlerini kapattı.Hiç hareket etmeden duruyordu.
    "Nefes almayı unutma,"dedim dalga geçerek.Gözleri hala kapalı bir şekilde ferin bir nefes aldı.
    Annemin geldiğini duyabiliyordum.Biriyle konuşuyordu,belki de hemşireyle,sesi yorgun ve üzgün geliyordu.Yataktan atlayıp ona koşmak,onu yatıştırmak,her şeyin yoluna gireceğini söylemek istedim.Ama atlayıp zıplayacak bir durumda değildim,bu yüzden sabırla beklemeye başladım.
    Kapı tık diye açıldı ve annem meraklı bir şekilde başını içeriye uzattı.
    "Anne!" diye fısıldadım.Sesim sevgi ve huzur doluydu.
    "Edward'ın koltuğa yattığını gördü ve parmak ucuna basarak yanıma geldi.
    "Yanından hiç gitmiyor öyle değil mi?"diye söylendi kendi kendine.
    "Anne,seni gördüğüme çok sevindim!"
    Bana sarılmak için eğildi ve sıcak gözyaşlarının yanaklarımdan aktığını hissettim.
    "Bella,o kadar üzüldüm ki!"
    "Özür dilerim anne.Ama şimdi her şey yolunda,"diyerek onu rahatlatmaya çalıştım.
    "Sonunda gözlerini açmana çok sevindim,"dedi yatağanın kenarına oturarak.
    Birden bire bütün bunların ne zaman gerçekleştiğinin farkında olmadığımı anladım."Ne zamandan beri yatıyorum?"
    "Bugün cuma tatlım,bir süredir uyuorsun."
    "Cuma mı?"Çok şaşırmıştım.Şey olduğunda günlerden acaba neydi?Neyse bunu hatırlamak istemiyordum.
    "Seni bir süre saninleştiricilerle uyutmak zorunda kaldılar,çok fazla yaran vardı."
    "Biliyorum."Onları hissedebiliyordum.
    "Doktor Cullen burada olduğu için çok şanslısın.O kadar iyi bir adam ki çok genç.Bir doktordan çok mankene benziyor..."
    "Carlisle'la tanıştın mı?"
    "Ve Edward'ın kız kardeşi Alice'le de.O çok tatlı bir kız."
    "Evet,öyledir,"dedim bütün kalbimle.
    Edward'a baktı."Bana Forks'ta bu kadar iyi arkdaşların olduğundan bahsetmemiştin."
    İki büklüm oldum ve inledim.
    "Neren acıyor?" diye sordu annem endişeyle bana dönerek.Edward hemen gözlerini açtı.
    "Önemli değil,"dedim. "Hareket etmemem gerektiğini unutmamalıyım."Edward sahte uykusuna geri döndü.
    Konuyu tekrar benim pek içten olmayan davranışıma getirmemek için,annemin dikkatinin bir anlık dağılmasından faydalandım."Phil nerede?"diye sordum hemen.
    "Florida'da Bella!Tahmin edemeyeceğin kadar güzel haberler aldık."
    "Phil sözleşmemi imzaladı?" dedim.
    "Evet! Nerden bildin?The Suns takımına katıldı.Buna inanabiliyor musun?"
    "Bu harika anne!"Aslında bunun anlamının tam olarak bilmiyordum ama heyecanlı bir ifade takındım.
    "Jacksonville'yi çok seveceksin,"dedi aniden ben ona boş boş bakarken."Phil Akron'dan bahsetmeye başladığında biraz endişeliydim.Kar,soğuk;biliyorsun soğuktan nefret ederim ama Jacksonville'yi bir görsen!Her zaman güneşli ve nem oranı gayet iyi;iyi bir evde bulduk.Tıpkı eski filmlerdeki gibi bir verandası ve önünde bir kavak ağacı olan bir ev;üstelik okyanusa bir kaç dakika uzaklıkta.Kendi banyona sahip ola..."
    "Bir saniye anne!" dedim sözünü keserek.Edward'ın gözleri kapalıydı ama uyuyor olamayacak kadar gergindi."Sen neden bahsediyorsun?Ben Florida'ya gitmiyorum.Ben Forks'ta yaşıyorum."
    "Artık orda yaşamak zorunda kalmayacaksın tatlım,"dedi gülerek."Phil artık daha fazla yanımızda olacak.Uzun uzun konuştuk bu konuyu,bende karar verdim,kimi zaman onunla,kimi zaman seninle olacağım."
    "Anne,"dedim çekinerek,bu konuda nasıl bir ara yol bulacağımı düşünüyordum."Ben Forks'ta yaşamak istiyorum.Okula alıştım,bir kaç tane kız arkadaşım var..."Annem arkadaşlarımdan bahsettiğimde Edward'a baktı,bu yüzden başka bir yoldan anlatmayı denedim."Charlie'nin bana ihtiyacı var.O çok yalnız ve yemek pişirmeyi de bilmiyor."
    "Forks'ta mı kalmak istiyorsun?"diye sordu yeniden ama çok şaşırmıştı bu kararıma.Bu fikir onun anlayamayacağı bir şeydi.Sonra tekrar Edward'a baktı."Neden?"
    "Dediğim gibi,okul,Charlie,ah!"diye bağırdım.İyi bir fikir değildi.
    Elleriyle bana dokunabileceği bir yer aradı.Sonunda alnıma dokundu,orada bandaj yoktu.
    "Bella,hayatım, sen Forks'tan nefret ederdin,"dedi.
    "O kadar kötü olmadığını düşünüyorum artık."
    Kaşlarını çatmıştı;Bir Edward'a, bir bana bakıyordu.
    "Bu çocuk yüzünden mi yoksa?"diye fısıldadı.
    Tam yalan söylemek için ağzımı açıyordum ki annemin dikkatle bana baktığını farkettim,yalan söylediğimi anlayacaktı.
    "Biraz da onun yüzünden,"diye itiraf ettim.Bu birazın ne kadar olduğunu anlatmaya gerek yoktu."Edward'la konuşma fırsatın oldu mu hiç?"diye sordum.
    "Evet,"dedi hareketsiz duran Edward'a bakarak."Bende seninle bu konuyu konuşmak istiyordum."
    Eyvah!"Neyi konuşmak istiyordun?"diye sordum.
    "Bence bu çocuk sana aşık,"dedi.
    "Bence de,"dedim sır verir gibi.
    "Peki,sen ona karşı ne hissediyorsun?"Sesindeki merakı saklayamıyordu.
    Uzaklara bakarak iç geçirdim.Annemi çok seviyordum ama aşk meşk gibi konular onunla konuşacağım konular değildi."Onun için deliriyorum."Bu küçük bir genç kızın ilk erkek arkadaşı için söyleyebileceği türden bir şeydi.
    "Çok iyi birine benziyor canım ve çok yakışıklı,ama sen daha çok küçüksün...."Sesi kararsızdı;hatırladığım kadarıyla sekiz yaşımdan beri bu şekilde otoriter olmaya çalışmamıştı.Erkeklerle ilgili "ama"yla başlayan mantıklı konuşmalarımızı hatırladım.
    "Biliyorum anne.Merak etme.Bu sadece geçici bir heves,"diyerek onu sakinleştirdim.
    "Evet,haklısın."dedi söylediklerimi doğrulayarak.Onu mutlu etmek ne kadar da kolaydı.
    Sonra bir an duvarda ki saate baktı;suçlanmış gibi duruyordu.
    "Gitmen mi gerekiyor?"
    Dudağını ısırdı."Biraz sonra Phil arayacak...Senin uyanacağını tahmin etmemiştim."
    "Sorun değil anne,"dedim kısık sesle,böyleliklekalbini kırmamış oalcaktım."Yalnız değilim nasıl olsa."
    "Hemen dönerim.Ben de burada kalıyorum."
    "Annecim bunu yapmana gerek yok!Evde de kalabilirsin benim için farketmez."Ağrı kesicilerin beynimde yaptığı etkiyle bir şeylere odaklanmam gittikçe zorlaşıyordu.Günlerdir uyuyordum.
    "Çok endişelendim senin için.Hem bizim civarda garip olaylar olmuş,suç işlenmiş orda yalnız kalmak istemiyorum."
    "Suç mu?"diye sordum heyecanla.
    "Biri bizim evin oradaki dans stüdyosuna girmiş ve binayı yakmış;geriyede hiç bir şey kalmamış!Ve binanın önüne bir çalıntı araba bırakılmış.Eskide orada dans ederdin hatırlıyor musun tatlım?"
    "Hatırlıyorum."Tüylerim diken diken olmuştu."Bana ihtiyacın olursa burada kalabilirim bebeğim."
    "Hayır anne,ben iyiyim.Edward benimle zaten."
    "Zaten o yüzden kalmak istiyorum." der gibi bir bakış vardı yüzünde."Gece dönerim."Bu,verilmiş bir sözden çok bir çeşit uyarıydı ve bunu söylerken Edward'a bakmıştı.
    "Seni seviyorum anne."
    "Bende seni seviyorum Bella.Yürürken biraz daha dikkatli ol tatlım.Seni kaybetmek istemiyorum."
    Edward'ın gözleri kapalıydı ama yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
    Bu sırada hemşire geldi odama gerekli kontrolleri yapmak için.Annem alnımdan öptü,gazlı bezle sarılmış elime hafifçe dokundu ve gitti.
    Hemşire kalıp monitörden çıkan kağıtlarıma bakıyordu.
    "Tedirgin misin canım?Kalp atışların burada biraz artmış."
    "İyiyim,"dedim.
    "Hemşirenize uyandığınızı söyleyeceğim.Hemen sizi görmeye gelecektir."
    Kapıyı kapatır kapatmaz Edward yanıma gelmişti.
    "Arabamı çaldın?"dedim kaşlarımı kaldırarak.
    Gülümsedi,hiç de pişman görünmüyordu."Çok iyi bir arabaydı."
    "Uyku nasıldı?" diye sordum.
    "İlginç,"dedi gözlerini kısarak.
    "İlginç olan ne?"
    Cevap verirken başını öne eğdi."Şaşırdım.Düşünmüştüm ki Florida...annen...yani istediklerinin bunlar olduğunu düşünmüştüm."
    Anlamayan gözlerle ona bakıyordum."Biliyorsun Flordia'da bütün gün içeride tıkılıp kalmak zorundasın.Dışarıya sadece gece çıkabileceksin,gerçek bir vampir gibi."
    Hafifçe gülümsedi,sonra yüzü birden ciddileşti."Ben Forks'ta kalmayı tercih ederim Bella ya da onun gibi bir yerde,"dedi."Artık sana zarar vermeyeceğim bir yerde."
    İlk önce ne demek istediğini anlayamadım.Söyledikleri aklımda korkunç yapboz parçaları gibi yerine otururken ona boş boş bakmaya devam ettim.Kalp atışlarım hızlanıyor,hızlı hızlı nefes alıyordum ve kaburgalarım göğsüme baskı yapıyordu.
    Hiç bir şey söylemedi;her yerim kırıktı ama beni ezen başka acılar vardı şu an.
    Sonra odaya diğer hemşire girdi.Hemşire monitöre dönmeden önce bana baktı,bu sırada Edward taş gibi hareketsiz duruyordu.
    "Ağrı kesicilerin vakti gelmiş canım,"dedi iğne kutusunu göstererek.
    İğneyi duyunca söylendim;"Hayır,hayır,"acımı yansıtmamaya çalıştım."Benim bir şeye ihtiyacım yok."Artık gözlerimi açık tutamıyordum.
    "Kahramanlık yapmana gerek yok tatlım.Çok strese girmesen iyi olur,dinlenmen lazım."Bekledi ama ben sadece kafamı salladım.
    "Pekala,"dedi."Hazır olduğunda çağrı düğmesine bas.
    Gitmeden önce Edward'a sert bir bakış attı,sonra monitöre endişeli bir şekilde baktı.
    Soğuk elleri yüzümdeydi,ona öfkeli gözlerle bakıyordum.
    "Şşş,Bella,sakin ol."
    "Beni bırakma."diye yalvardım.
    "Bırakmayacağım,"diye söz verdi."Ben hemşireyi çağırmadan önce biraz sakinleş."
    Ama kalp atışlarım yavaşlamıyordu.
    "Bella hiç bir yere gitmiyorum.Bana ihtiyacın olduğu sürece burada yanında olacağım."
    "Beni bırakmayacağına dair yemin eder misin?"Nefesimi kontrol etmeye çalışıyordum.Kaburgalarım ağrıyordu.
    Yüzüme dokundu ve yaklaştı;gözlerini açarak ciddi bir şekilde;"Yemin ediyorum,"dedi.
    Kokusunu hissettim,huzur doldu içime.Çektiğim acıyı azaltmıştı.Vücudum yavaş yavaş gevşeyip monitörden gelen bip sesi normal temposuna kavuşana kadar gözlerini benden ayırmadı.Gözleri bugün kehribahar renginden çok siyaha yakındı.
    "İyi misin?"diye sordu.
    "Evet,"dedim.
    Başını salladı ve anlaşılmaz bir şey söyledi.Söylediklerinin arasından bir tek 'fazla tepki göstermek' lafını duydum.
    "Neden bunu söyledin?Sürekli beni kurtarmaktan sıkılıdın mı?Gitmemi mi istiyorsun?"
    "Hayır,sensiz olmak istemiyorum Bella,tabii ki hayır.Mantıklı ol.Seni kurtarmakla ilgili de bir sorunum yok;zaten seni tehlikeye atan benim,senin burda olmanı sağlayan da."
    "Evet,senin sayende,"dedim kaşlarımı çatarak."Burada olmamı,yaşıyor olmamı sana borçluyum."
    "Ya tabii.Şu haline bak.Gazlı bezler,bandajlar içinde hareket etmeden yatıyorsun."
    Ben ölümden dönmekten bahsetmiyorum,"dedim rahatsız olarak."Ben diğerlerini düşünüyordum.İstediğini seçebilirsin.Sen olmasaydın şimdi Forks mezarlığında çürüyor olurdum."
    Söylediklerim karşısında irkildi ama gözlerindeki ifade hala aynıydı.
    "En kötü kısmı bu değil aslında,"dedi.Sanki ben konuşuymuyormuşum gibi davranıyordu."Seni orada yerde,yara bere içinde,sakatlanmış görmek...Çok geç kaldığımı düşünmek.Sen acı içinde bağrırken duymak...Bütün bu dayanılmaz anılar benimle birlikte sonsuza kadar yaşayacak.Ama en kötüsü neydi biliyor musun?Buna engel olamayacağımı biliyordum.Seni öldüreceğime inanıyordum."
    "Ama öldürmedin."
    "Bunu yapabilirdim.Hem de çok kolay bir şekilde."
    Sakin olmam gerektiğini biliyordum ama kendini,beni bırakmaya ikna etmeye çalışıyordu.
    "Söz ver ,"dedim.
    "Neye?"
    "Ne olduğunu biliyorsun."Artık sinirlenmeye başlıyordum.İnatla olumsuz düşünüyordu.
    Ses tonumun değiştiğini farketmişti."Ben senden uzak duracak kadar güçlü değilim,bu seni öldürür mü öldürmez mi bilemem ama sanırım sende kendi yoluna devam edeceksin...Seni öldürse de öldürmese de..."dedi sertçe...
    "İyi."Söz vermemişti,bu gözümden kaçmadı.Biraz olsun rahatlamış gibiydim ama öfkemi kontrol etmeye gücüm kalmamıştı."Şimdi bunun neden olduğunu öğrenmek istiyorum,"diye sordum.
    "Neden?"dedi tedirgin bir şekilde.
    "Neden bunu yaptın?Neden zehrin yayılmasına izin vermedin?Bende şimdi senin gibi olurdum."
    Edward'ın gözleri simsiyah olmuştu ve bu onun,benim bilmemi istemediği bir şeydi.Alice kendisiyle ilgili öğrendiği şeylerle meşgul olmalıydı da Edward etraftayken düşüncelerini kontrol altında tutmaya çalışıyordu çünkü Edward Alice'in bana vampirliğe dönüşümle ilgili bir şeyler anlattığını bilmiyordu.Çok şaşkın ve öfkeliydi.
    Cevap vermeyeceği çok açıktı.
    "İlk önce şunu itiraf etmeliyim ki benim ilişkiler konusunda tecrübem yok.Sadece bir kadınla bir erkeğin bir şekilde eşit olması bana mantıklı geliyor.Her zaman sadece bir taraf atlayıp diğerini kurtaramaz ki.Birbirlerini eşit bir şekilde kurtarmalıdırlar."
    Yatağımın yanında kollarını göğsüne kavuşturdu ve çenesini koluna dayadı.Yüzü sakindi,öfkesini dizginlemişti.Umarım Edward Alice'i yakalamadan önce onu uyarabilirdim.
    "Sen beni kurtardın,"dedi sessizce.
    "Her zaman Louis Lane olamayabilirim.Bazen de Superman olmak istiyorum."
    "Benden ne istediğinin farkında değilsin."Sesi yumuşaktı,yastık kılıfının ucuna bakıyordu.
    "Bence biliyorum."
    "Bella,bilmiyorsun.Bunu düşünmek için doksan yılım oldu ve hala emin değilim."
    "Carlisle'in seni kurtarmamış olmasını mı diledin?"
    "Hayır,bunu istemezdim."Devam etmeden önce durdu."Ama benim hayatım bitmişti.Ben hiçbir şeyden vazgeçmiyordum."
    "Benim hayatım sensin.Kaybetmekten korktuğum tek şey sensin."Bu işte artık daha iyiydim.Ona ne kadar ihtiyacım olduğunu itiraf etmek artık daha kolaydı.
    Ama o çok sakindi.Kararını vermişti.
    "Bunu yapamam Bella.Bunu sana yapamam."
    "Neden?"Sesim dilediğim gibi yüksek çıkmamıştı."Bana bunun çok zor olduğunu söyleme!Bugünden sonra ya da sanırım bir kaç gün önceydi her neyse ondan saonra bunun hiç bir şey olmaması lazım."
    Bana bakıyordu.
    "Peki ya çekeceğin acı?"diye sordu dalga geçercesine.
    Bembeyaz oldum.Bunu engelleyememiştim.Ama bende,damarlarımdaki o ateşi nasıl hatırladığımı belirten bir yüz ifadesi vardı.
    "Bu benim sorunum," dedim."Bununla başa çıkabilirim."
    "Cesareti çılgınlık noktasına geldiğinde kullanmak mümkün değil tabii."
    "O kadar da büyük bir şey değil.Üç gün.Aman ne önemli."
    Edward bu konuda bilmemi istediğinden daha fazla şey biliyordum.Öfkesini bastırdı ve düşünceli düşünceli baktı.
    "Charlie?" diye sordu kısaca."Renee?"
    Sessizlik içinde dakikalar geçiyordu ve ben bu sorusunu cevaplamak için savaşıyordum ama sesim çıkmadı.Bekledi ve yüzündeki ifade bir zafer kazanmış gibiydi çünkü buna verecek gerçek bir cevabım olmadığını biliyordu.
    "Bak aslında bu o kadar önemli bir sorun değil,"diye mırıldandım,sesim yalan söylediğimdeki gibi hiç de ikna edici değildi."Renee her zaman kendi yararına kararlar verir,benimde aynısını yapmamı ister.Ben sonsuza kadar onlara göz kulak olamam ki.Benimde bir hayatım var."
    "Kesinlikle,"dedi hemen."Ve bunu sonlandırmana izin vermeyeceğim."
    "Eğer ölüm döşeğinde olmamı bekliyorsan sana bir haberim var!Ben zaten oradaydım!"
    "İyileşeceksin,"dedi.
    Sakinleşmek için derin bir nefes aldım,bana verdiği acıyı duymazdan geliyordum.Ona baktım ve oda bana baktı.Yüzünde uzlaşmadan eser yoktu.
    "Hayır,"dedim yavaşça."İyileşmiyorum."
    "Tabii ki iyileşeceksin.Sadece bir kaç iz..."
    "Yanılıyorsun,"dedim ısrarla."Öleceğim."
    "Bella!Bir kaç gün içinde vuradan çıkacaksın.En fazla iki hafta."
    Ona baktım."Belki şu anda değil ama bir gün öleceğim.Her geçen dakika ölüme daha çok yaklaşacağım ve tabii ki yaşlanacağım."
    Söylediklerimi iyice anladığında kaşlarını çattı,uzun parmaklarını şakaklarına dayadı ve gözlerini kapattı."Böyle olması gerekiyor.Böyle olmalı.Eğer ben olmasaydım nasıl olacaktı?"
    Somurttum.Şaşkınlıkla gözlerini açtı."Bu çok saçma.Bu piyangoyu kazanmış birine gidip,elinden parasını alıp,'Bak hadi eskisine dönelim.Öylesi daha güzeldi' demek gibi bir şey ve bu bana sökmez."
    "Ben piyangodan çıkan para değilim ki."diye homurdandım.
    "Doğru.Sen bundan çok daha iyisisin."
    "Bella bu konuyu daha fazla tartışmayalım.Seni sonsuz bir geceye mahkum etmeyi reddediyorum.Konu burada kapanmıştır."
    "Eğer bu konunun burada kapandığını düşünüyorsan,o zaman beni iyi tanımamışsın."diye uyardım onu."Tanıdığım tek vampir sen değilsin."
    Gözleri tekrar karardı."Alice buna cesaret edemez."
    Bir an o kadar korkutucu göründü ki ona gerçekten inandım.Ona karşı gelmeye cesaret edecek birini hayal bile edemiyordum.
    "Alice zaten gördü değil mi?"dedim."İşte bu yüzden söylediği şeyler seni üzüyor.Bir gün senin gibi olacağımı biliyor değil mi?"
    "Yanılıyor.Senin öldüğünü görmüştü ama öyle olmadı."
    " Beni hiç bir zaman Alice'e karşı iddiaya girerken göremeyeceksin."
    Uzun uzun birbirimize baktık.Makinelerden gelen sesler dışında oda çok sessizdi.Sonunda yüz ifadesi yumuşadı.
    "Peki,bu bizi nereye getiriyor?"diye sordum."Sanırım buna kısırdöngü diyoarlar."
    İç geçirdim."Ay!"diye bağırdım.
    "Nasılsın?" diye sordu çağrı düğmesine göz ucuyla bakarken.
    "İyiyim"diye yalan söyledim.
    "Sana inanmıyorum,"dedi nazikçe.
    "Tekrar uyumayacağım."
    "Dinlenmen gerekiyor.Bütün bu tartışmalar senin için iyi değil."
    "O zaman kabul et,"dedim.
    "İyi deneme,"dedi düğmeye uzanarak.
    "Hayır!"
    Beni duymazdan geldi.
    "Evet?"diye bir ses geldi duvardaki hoparlörden.
    "Sanırım ağrı kesiciler için hazırız,"dedi sakince,öfkeli bakışlarımı görmezlikten geliyordu.
    "Hemen hemşireyi yolluyorum."Sesi sıkılmışa benziyordu.
    "Almayacağım,"dedim.
    Yatağımın yanında asılı duran sıvılara baktı."Senden bir şey yutmanı isteyeceklerini sanmıyorum"
    Kalp atışlarım hızlanmaya başlamıştı.Gözlerimdeki korkuyu okumuştu ve endişeli bir şekilde iç geçirdi.
    "Bella ağrın var.İyileşmek için rahatlaman lazım.Neden zorluk çıkarıyorsun?Sana tekrar iğne yapmayacaklar."
    "Ben iğnelerden korkmuyorum,"diye mırıldandım."Gözlerimi kapatmaktan korkuyorum."
    Yüzünde o çarpık gülüş belirdi ve yüzümü ellerinin arasına aldı."Sana söyledim,hiç bir yere gitmiyorum.Korkma.Seni mutlu ettiği sürece burda olacağım."
    yanaklarımdaki ağrıyı umursamadan bende ona gülümsedim."Yani sonsuza kadar."
    "Atlatırsın;bu sadece geçici bir heves."
    İnanmayarak başımı salladım;bu başımı döndürmüştü."Renee bu söylediğimi yuttuğunda çok şaşırdım.Eminim bu sen daha iyi biliyosundur."
    "İşte insan olmanın güzel yanlarından bir tanesi,"dedi."bazı şeyler değişir."
    "Nefesini tutma."
    Hemşire içeri girdiğinde elinde bir şırıngayı sallayarak hala gülüyordu.
    "Affedersiniz,"dedi kadın sertçe Edward'a.
    Ayağa kalktı,küçük odanın diğer tarafına geçti ve duvara yaslandı.Kollarını bağlayarak beklemeye başladı.Endişeyle gözlerimi hala ondan ayırmıyordum.O da bana sakin sakin bakıyordu.
    "İşte böyle tatlım."İğneyi tüpe enjekte ederken gülümsedi."Şimdi kendini daha iyi hissedeceksin."
    "Teşekkürler,"diye mırıldandım.İlacın uyuşukluğu kan dolaşımımda hemen kendini hissettirmişti.
    "Sanırım bu işe yarar,"dedi gözlerim kapanırken.
    "Kal."Bu sözcük ağzımdan kayıyordu.
    "Kalacağım.Dediğim gibi,seti mutlu ettiği sürece,senin için en iyisi oluğu sürece."
    Başımı sallamaya çalıştım ama her şey çok ağırdı."Bu aynı şey değil,"diye mırıldandım.
    "Merak etme Bella.Uyanınca benimle tartışırsın,"dedi gülerek.
    Sanırım ben de güldüm."Tamam."
    Dudaklarını kulaklarımda hissediyordum.
    "Seni seviyorum."dedi.
    "Ben de."
    "Biliyorum,"diyerek güldü sessizce.
    Ona bakmak için başımı çevirdim.Ne yapmaya çalıştığımı anlamıştı.Dudakları hafiçe dudaklarıma değdi.
    "Teşekkürler,"dedim içimi çekerek geçirerek.
    "Her zaman."
    Ona söylemek istediğim son bir şey daha vardı."Edward?"
    Adını net bir şekilde söylemeye çalıştım.
    "Evet?"
    "bence Alice'in dediği olacak."
    Ve uyuyakaldım.

      Forum Saati Cuma Mayıs 03, 2024 3:24 am