Twilight Fan

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Twilight


    Breaking Dawn 39.Bölüm

    Daphne
    Daphne
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 164
    Kayıt tarihi : 15/11/10
    Yaş : 29
    Nerden : Twilight'tan

    Breaking Dawn 39.Bölüm Empty Breaking Dawn 39.Bölüm

    Mesaj tarafından Daphne Salı Kas. 16, 2010 1:41 pm

    “Sonuç olarak birçok şeyin kombinasyonuydu, ama gerçekten işi bitiren … Bella’ydı,” Edward açıklıyordu. Orman uzun pencerelerin ardında kararırken, ailemiz ve bizimle kalan iki misafirimiz Cullen’ların geniş odasında oturuyorduk.
    Vladimir ve Stefan daha biz kutlamayı bitirmeden gözden kaybolmuşlardı. İşlerin gidişatından ötürü tam anlamıyla hayal kırıklığı yaşamışlardı, ama Edward, onların Volturi’nin ödlekliğiyle düş kırıklıklarını yeterince giderecek kadar eğlendiğini söyledi.
    Benjamin ve Tia, Amun ve Kebi’yi takip etmek için acele ettiler, onlara anlaşmazlığın sonucunu anlatmak için hevesliydiler, onları tekrar göreceğimize emindim – Benjamin ve Tia, en azından. Göçebelerin hiçbiri kalmadı. Peter ve Charlotte, Jasper’la kısa bir konuşma yaptılar, ve sonra onlar da gitti.
    Yeniden bir araya gelen Amazon’lar da eve dönmek için bir o kadar hevesliydiler – sevgili yağmur ormanlarından uzakta zor zamanlar geçirmişlerdi – buna rağmen ayrılmak için diğerlerinden daha gönülsüzdüler.
    “Çocuğu beni görmeye getirmelisin,” diye ısrar etti Zafrina. “Söz ver bana, genç.”
    Nessie elini boynuma bastırdı, yerime konuştu.
    “Tabii ki Zafrina,” diyerek kabul ettim.
    “Çok iyi arkadaşlar olacağız, benim Nessie’m,” vahşi kadın kız kardeşleriyle ayrılmadan önce fikrini belirtti.
    Toplu ayrılmalar İrlanda meclisi (coven) ile devam etti.
    “İyi iş, Siobhan,” birbirlerine veda ederken Carlisle ona iltifat etti.
    “Ah, hüsnükuruntunun gücü,” alay ederek cevapladı, gözlerini yuvarladı. Sonra ciddileşti. “Şüphesiz bu bitmedi. Volturi burada olanları affetmeyecek.”
    Edward bunu cevaplayabilecek tek kişiydi. “Çok ciddi şekilde etkilendiler, güvenlikleri sarsıldı. Ama, evet, eminim ki bir gün rüzgarın etkisinden kurtulacaklar. Ve sonra… Bizi ayrı ayrı toplayacaklarını sanıyorım.”
    “Baskına niyetlendiklerinde Alice bizi uyaracaktır,” dedi Siobhan emin bir sesle. “Ve biz tekrar toplanırız. Belki de bizim dünyamızın hep beraber Volturi’den bağımsız olmasının zamanı gelecek.”
    “Onun zamanı gelebilir,” Carlisle cevapladı. “Ve gelirse, bir arada duracağız.”
    “Evet, arkadaşım, duracağız,” Siobhan katıldı. “Ve ben bunu arzuladığım zaman, biz nasıl başarısız olabiliriz? Kocaman bir kahkaha kopardı.
    “Kesinlikle,” dedi Carlisle. O ve Siobhan sarıldılar, sonra Liam’ın elini sıktı. “Alistair’i bulmaya çalış ve ona neler olduğunu anlat. Onu gelecek on yıl boyunca bir hayanın arkasına saklanmış olarak düşünmekten nefret ediyorum.”
    Siobhan tekrar güldü. Maggie Nessie’yi ve beni, ikimizi birden kucakladı. Ve sonra İrlanda meclisi (coven) gitti.
    Denali’liler son ayrılanlardı, Garrett onlarla beraberdi, bu günden itibaren öyle olacaktı, bundan tamamen emindim. Kutlama havası Tanya ve Kate için çok fazlaydı. Kaybettikleri kardeşlerinin yas tutmak için zamana ihtiyaçları vardı.
    Bu son ikisinin Amazon’larla geri gitmiş olmasını umduğum halde, Huilen ve Nahuel kaldılar. Carlisle Huilen ile büyüleyici, derin bir sohbetteydi; Nahuel ona yakın oturuyordu; Edward geri kalanlarımıza anlaşmazlığın sadece kendi bildiği kısmını anlatırken dinliyordu.
    “Alice Aro’ya ihtiyaç duyduğu, savaştan vazgeçme sebebini verdi. Bella’dan bu kadar korkmuş olmasaydı, muhtemelen orijinal planlarına sadık kalacaktı.”
    “Korkmuş?” kuşkuyla sordum “Benden?”
    Tam olarak kavrayamadığım bir bakışla bana baktı – müşfikti ama aynı zamanda korkunç ve daha çok kızgındı. “Ne zaman kendini açıkça göreceksin?” dedi yumuşak bir sesle.sonra daha yüksek sesle konuştu, bana olduğu kadar diğerlerine de. “Volturi yirmi beş yüzyıldır adil bir savaş çıkarmamıştı. Ve onlar asla, asla dezavantajları varken asla bir savaşa girmediler. Özellikle de Jane ve Alec’i edindikten sonra sadece rakipsiz oldukları katliamlarda bulundular.”
    “Onlara nasıl gözüktüğümüzü görmeliydiniz! Genellikle Alec kurbanlarının tüm his ve duygularını yok eder, bir danışmanın maskarası olular. Bu şekilde kimse hüküm verildiğinde kaçamaz. Ama biz orda durduk, hazır, bekler halde, onlardan sayıca üstündük, onların hediyeleri Bella tarafından kullanışsız hale gelmişken bizim kendimize özel hediyelerimiz vardı. Aro biliyordu ki Zafrina bizim tarafımızdayken, savaş başladığında kör olanlar onlar olacaktı. Eminim ki sayımız oldukça ciddi bir şekilde azalacaktı, ama onlar da emindi, onlarınki de azalacaktı. Kaybetmeleri gibi iyi bir ihtimal bile vardı. Daha önce böyle bir ihtimalle asla karşı karşıya kalmamışlardı. Bugün de kalmadılar.”
    “At boyutlarında kurtlarla kuşatılmışken, rahat hissetmek zor,” emmet güldü, Jacop’um kolunu dürtüyordu.
    Jacop ona sırıttı.
    “Onları ilk anda durduran kurtlardı,” dedim.
    “Elbette öyleydi,” Jacop bana katıldı.
    “Kesinlikle,” Edward katıldı. “Onların asla görmediği başka bir görüntüydü. Gerçek ‘Ayın Çocukları’ asla sürüler halinde dolaşmazlar. Grup halindeki kocaman on altı kurtadam hazır olmadıkları bir sürprizdi. Gerçekte Caius kurtadamlardan korkar. Bin yıl kadar önce bir tanesiyle bir savaşı neredeyse kaybediyordu, bunun üstesinden asla gelemedi.”
    “Yani gerçek kurtadamlar var?” diye sordum. “Bütün o dolunay ve gümüş mermilerle ilgili şeyler?”
    Jacop homurdandı.”Gerçek! bu beni hayal ürünü yapmıyor mu?”
    “Ne demek istediğimi biliyorsun.”
    “Dolunay, evet,” dedi Edward. “Gümüş mermiler, hayır – bu sadece insanları kazanma ihtimalleri varmış gibi hissettrmek için ortaya atılan efsanelerden. Onlardan çok fazla kalmadı. Caius onları neredeyse nesilleri tükenene kadar avladı.”
    “Ve sen bundan asla bahsetmedin çünkü…?”
    “Konusu hiç geçmedi.”
    Gözlerimi yuvarladım ve Alice güldü, bana doğru eğildi – Edward’ın diğer kolunun altına kıvrıldı – göz kırptı.
    Ben de ona göz kırptım.
    Onu (Alice) delice seviyordum, tabii ki. Ama şimdi onun gerçekten evde olduğunu fark etme şansım oldu, bize ihanet etme nedeni Edward’ın onun bizi terk ettiğine inanmak zorunda olmasındandı, onun hakkında oldukça rahatsız hissetmeye başlıyordum. Alice’in bir açıklaması vardı.
    Alice içini çekti. “Şunu içinden at Bella.”
    “Bunu bana nasıl yapabildin, Alice?”
    “Gerekliydi.”
    “Gerekli!” diye patladım. “Beni hepimizin öleceğine dair tamamen ikna ettin. Haftalarca bir enkaz gibi dolaştım.”
    “Bu şekilde yapmam gerekiyordu,” dedi sakince. “Ne olursa olsun Nessie’yi kurtarmaya hazırlanmış olmalıydın.”
    İçgüdüsel olarak Nessie’yi kollarımda daha da sıkıca kavradım – şimdi dizleirimde uyuyordu.
    “Ama biliyordum ki başka yollar da vardı.” Onu suçladım. “Biliyordun umut vardı. Bana her şeyi anlatabileceğini düşünmedin mi hiç? Biliyorum Edward Aro’nun yeteneği yüzünden çıkmazda olduğumuzu düşünmek zorundaydı, ama bana anlatabilirdin.”
    Bana bir süre şüpheyle baktı. “Ben öyle düşünmüyorum,” dedi. “Sen, oyunculukta o kadar da iyi değilsin.”
    “Bu benim oyunculuk yeteneğimle mi ilgiliydi?”
    “Ah lütfen biraz alttan al, Bella. Bunları yapmanın ne kadar zor olduğu hakkında bir fikrin var mı?Nahuel diye birinin var olduğundan bile emin değildim. Tek bildiğim göremediğim bir şeyleri aramam gerektiğiydi. Göremiyordum. Kör bir nokta aradığımı düşün, yaptığım en kolay şey diyemem. Üstüne üstlük anahtar tanıkları geri göndermemiz gerekiyordu, sanki yeterince acelemiz yokmuş gibi. Sonra gözlerimi bana yeni bir emir verecek olursan diye sürekli açık tutmam gerekiyordu. Bir noktada bana Rio’da tam olarak ne olduğunu söylemen gerekecek. Bütün bunları geçtim, bir de Volturi’nin bütün hilelerini önceden görmeye çalışmam gerekiyordu, elimdeki azıcık ipucunu sana verecektim ki sen de onların stratejisine hazır olasın. Ve tüm bu olasılıkları takip etmek için sadece bir saatim vardı. Her şeyden öte, hepinizi sizi terk ettiğime inandırmam gerekiyordu ki Aro da bir sürprizin daha olmadığına emin olacaktı. Kendimi pislik gibi hissetmediğimi düşünüyorsan…
    “Tamam tamam” diye araya girdim. “Üzgünüm. Tüm bunların senin için zor olduğunu biliyorum. Sadece …şeyy. . seni deli gibi özledim, Alice. Bunu bana bir daha yapma. ”
    Alice’in heyecan verici kahkası odada çınladı, hepimiz bu müziği bir kez daha duyabildiğimiz için gülümsedik.
    “Ben de seni özledim Bella. Yani beni affet ve küften günün süper kahramanı olmakla yetin”
    Şimdi benim dışımda herkes gülüyordu, ben de utancımdan başımı Nessie’nin saçlarına gömdüm.
    Edward , bugün çayırlıkta olup biten bütün amaç ve kontrol değişimlerini tekrar analiz etti ve Volturi’nin kuyruğunu kıstırıp kaçmasına benim kalkanımın neden olduğunu açıkladı. Herkesin bana öyle bakması beni tedirgin etti. Edward’ın bakması bile. Sanki sabahtan beri boyum 30 metre uzamış gibi. Bana bakan etkilenmiş yüzleri görmezden gelmeye çalıştım, bakışlarımı daha çok şu anda uyuyan Nessie’nin yüzüne ve Jacob’ın değişmeyen ifadesine odakladım. Onun her zaman sadece Bella olarak kalabilirdim. Bu rahatlatıcı bir şeydi.
    Görmezden gelmesi en zor olan bakışlar aynı zamanda en kafa karıştıcı olandı.
    Bu yarı vampir yarı insan Nahule benim hakkımda bir şekilde düşünmeye alışkın değildi. Bütün bildiği bu olduğu için her gün çayırlıkta vampirlere saldırmam, onları bozguna uğratmam sıra dışı bir şey gibi gelmiyordu. Ama çocuk gözlerini benden hiç ayırmadı. Ya da belki de Nessie’ye bakıyordu ki bu da beni tedirgin ediyordu.
    Yarı yarıya kız kardeşi olan o kız dışında kendi türünün tek dişisi olduğunu gözden kaçırması olanaksızdı.
    Jacob’ın bu durumu henüz anlamadığını düşünüyorum. Ve bunun pek yakında olmamasını umut ediyordum. Bana uzun zaman yetecek kadar kavga görmüştüm.
    Sonunda insanların Edward’a soracakları sorular tükendi ve tartışma birkaç küçük diyaloga dönüştü.
    Tuhaf bir şekilde yorgun hissediyordum. Tabi uykum gelmemişti ama sanki gün yeterince uzamış gibi geliyordu. Biraz huzur istiyordum, ve biraz normale dönmek. Nessie’nin kendi yatağında yatmasını istiyordum. Küçük evimin duvarları arasında olmak istiyordum.
    Bir an için Edward’a baktım ve sanki zihnini okuyabiliyormuş gibi hissettim. Onun da benimle aynı şeyleri hissettiğini görebiliyordum. Biraz huzur için hazırdı.
    “Nessie’yi götürsek mi?”
    “Bu iyi bir fikir “ diye katıldı hemen. “Eminim dün gece bütün o horlamaların arasında pek derin uyuyamadığına eminim”
    Jacob’a bakıp sırıttı.
    Jacob gözlerini devirdi sonra da esnedi. “Yatakta uyumayalı epey oluyor. Eminim babam ben tekrar çatısının altına girince pek keyiflenecektir. ”
    Yanağına dokundum. “Sağ ol Jacob”
    “Ne zaman istersen Bella. Ama bunu zaten biliyorsun. ”
    Ayağa kaldı, gerindi, Nessie’nin başına bir öpücük kondurdu, sonra da benimkine. Son olarak Edward’ın omzuna da bir yumruk attı.
    “Yarın görüşürüz ahali. Şimdi artık her şey sıkıcı olacak değil mi”
    “Bunu o kadar çok istiyorum ki” dedi Edward
    O gittiğinde biz de kalktık, Nessie’yi sarsmamak için yavaşça hareket ettim. Onun derin bir uyku çekecek olmasından çok memnundum. Küçücük omuzlarında çok fazla yük vardı. Tekrar çocuk olmasının zamanı gelmişti-Korunan ve güvende olan. Bir kaç yıl daha sürecek bir çocukluk.
    Huzur ve güvenlik fikri bana şu anda bunlara sahip olmayan birini hatırlattı.
    “Ah, Jasper?” diye sordum kapıya yönelirken.
    Alice ve Esme, Jasper’ı sandviç yapar gibi sarmışlardı. Bir şekilde ailede her zaman olduğundan daha fazla merkeze yerleşmiş gibiydi.
    “Efendim Bella?”
    “Merak ettim. Acaba neden J. Jenks sırf senin adını duyar duymaz korkudan kaskatı kesildi?”
    Jasper gülmeye başladı. “Tecrübelerime göre bazı iş ilişkilerinde korku insanları, paradan daha fazla motive ediyor”
    Kaşlarımı çattım, bundan böyle bu iş ilişkilerine başlayacağıma dair kendime söz verdim ve J’ye zaten yolda olan kalp krizi yaşatmaya”
    Öpüştük, sarıldık ve ailemize iyi geceler diledik. Yine tek sorun Nahuel’di, kararlı bir şekilde arkamızdan bakıyordu ve bizi takip edebilmeyi umuyordu.
    Nehri geçtiğimizde, el ele tutuşarak insan hızından birazcık daha hızlı acele etmeden yürüdük. Sürekli bir şeyleri yetiştirmekten bıkmıştım artık ağırdan almak istiyordum. Edward da aynı şekilde hissediyor olmalıydı.
    “Jacob’dan çok etkilendiğimi söylemeliyim” dedi Edward.
    “Kurtlar fena etki bırakmıyorlar değil mi ama?”
    “Kastettiğim bu değildi. Bugün bir kere bile Nessie’nin 6, 5 yıl sonra tamamen gelişimini tamamlayacağını aklından geçirmemiş Nahuel’e bakılırsa. ”
    Bunun üzerine bir süre düşündüm. “O, Nessie’ye bu gözle bakmıyor. Onun büyümesi için acelesi yok. Sadece mutlu olmasını istiyor”
    “Biliyorum dediğim gibi çok etkilendim. Bunu söylemek belki meyvemize haksızlık olacak ama sanırım o bu kadar iyi olamayacak. ”
    Kaşlarımı çattım. “Bir 6-6, 5 yıl daha bunu düşünmeye niyetim yok”
    Edward güldü ve sonra iç geçirdi. “Tabi, görünen o ki zamanı geldiğinde rekabet de olacak”
    Kaşlarımı iyice çattım. “fark ettim. Bugün için Nahuel’e minnettarım ama gözünü dikip bakması biraz tuhafıma gitti. Onun akrabası olmayan tek yarı vampir olması umrumda değil. ”
    “Ah, o Nessie’ye bakmıyordu sana bakıyordu. ”
    Zaten bana da öyle gelmişti ama bir anlam verememiştim.
    “Bunu neden yapsın ki”
    “Çünkü hayattasın” dedi sessizce
    “Seni anlayamıyorum”
    “Bütün hayatı boyunca” diye açıkladı. “Ki benden 50 yaş daha büyük”
    “İyice yaşlı desene” diye araya girdim.
    Beni duymazdan geldi.
    "Hep kötü bir yaratık olduğunu düşündü, doğada var olan bir katil. Kız kardeşleri annelerini öldürdüler ve bunu umursamadılar bile. Joham onları yetiştirirken kendilerinin tanrı insanların da hayvan olduğuna inandırmış. Ama Nahuel'i Huilen yetiştirmiş ve Huilen kız kardeşini diğer herkesten daha çok seviyormuş. Bütün bakış açısını bu şekillendirmiş. Ve bazı yönlerden kendisinden gerçekten nefret etmiş. "
    “Bu çok acı" diye mırıldandım.
    ’Ve ardından üçümüzü gördü-ve bu ilk kez gerçekleşiyordu-yarı ölümsüz olması,onun doğuştan kötü olduğu anlamına gelmez.O bana baktı ve ...babasının nasıl olması gerektiğini gördü.’’

    ‘’Sen her şekilde tamamen idealsin.’’ diye kabullendim.

    Homurdandı ve ardından yine ciddileşti. ‘’Sana bakıyor ve hayatında annesinin olması gerektiğini görüyor.’’

    ‘’Zavallı Nahuel,’’ diye mırıldandım,ardından iç çektim.Çünkü biliyordum ki,bundan sonra onun hakkında kötü düşünemezdim,bana gözlerini ne kadar rahatsız edici bir biçimde dikmiş olsa da.

    ‘’Onun için üzülme.O artık mutlu.Bugün,sonunda kendini affetmeye başladı.’’

    Nahuel’in mutluluğuna gülümsedim ve bugünün mutluluğa ait olduğunu düşündüm.Irina’nın beyaz ışıkta karanlık gölgelerce kurban edilmesine rağmen,bu anın mükemmelliği devam ediyordu,sevinç inkar edilemezdi.Ailem yeniden bir araya gelmişti.Kızımın önünde uzanan güzel bir gelecek vardı.Yarın babamı görmeye gitmeliydim;gözlerimdeki korkunun sevinçle yer değiştirdiğini görebilirdi,ve o da mutlu olurdu.Aniden,onu orada yalnız başına görmeyeceğimden emindim.Hiç son bir kaç haftadır olabildiğim kadar dikkatli olamamıştım,ama şu anda en başından beri biliyormuşum gibiydi.Sue Charlie’yle birlikte olabilirdi-kurtadamın annesi vampirin babasıyla- ve böylece Charlie artık yalnız olmayacaktı.Bu yeni kavradığım duruma genişçe gülümsedim.

    Ama bu medcezirle gelen mutluluk dalgasında tüm gerçeklerden daha mühim olan bir şey vardı:Edward’laydım.Sonsuza kadar.

    Bu son birkaç haftadır tekrar etmek istediğim bir şey değildi,ama kabul etmeliydim ki bu sahip olduklarımla hiç olmadığım kadar takdir etmemi sağlamışlardı.

    Gümüş-mavi gecede kulübemiz mükemmel huzurlu bir yerdi.Nessie’yi yavaşça yatağına taşıyıp usulca yerleştirdik.Uykusunda gülümsedi.

    Aro’nu hediyesini boynumdan çıkardım ve onun odasının bir köşesine hafifçe fırlattım.Eğer isterse onunla oynayabilirdi;parlak şeylerden hoşlanıyordu.

    Edward ve ben kollarımızı aramızda sallayarak,yavaşça odamıza doğru yürüdük.

    ‘’Bir kutlamalar gecesi,’’ diye mırıldandı,ve elini çenemin altına koyup dudaklarımı kendisininkilere yaklaştırdı.

    ‘’Bekle,’’ diye duraksayıp,geri çekildim.

    Kafası karışarak bana baktı.Genel olarak,ben geri çekilmezdim.Tamam,bu genel olmaktan daha farklıydı.Bu bir ilkti.

    ‘’Bir şey denemek istiyorum,’’diyerek onu bilgilendirdim,onun şaşkın ifadesine hafifçe gülümsedim.

    Ellerimi yüzünün iki yanına yasladım ve konsantrasyon için gözlerimi kapadım.

    Zafrina önceden bunu bana öğretmeyi denediğinde pek iyi değildim,ama kalkanımın şimdi daha iyi olduğunu biliyordum.Bende ayrılmasına karşı savaştığı kısmı anlamıştım,kendini her şeyden korumak için gelişmiş otomatik bir içgüdüydü.

    Hala kendimle beraber yakınımdaki diğerlerini de korumak kadar kolay değildi.Kalkanımın tekrar beni koruyabilmek için esneyip geri geldiğini hissettim.Onu kendimden bütünüyle uzaklaştırabilmek için gerildim;tamamen odaklandım.

    ‘’Bella!’’ Edward şok olmuş bir halde fısıldadı.

    Artık çalıştığını biliyordum,daha fazla konsantre oldum,kişisel hafızamın bu an için sakladığı hatıraları taradım,onların zihnime hücum etmesine izin verdim,onun için yeterince iyi olduğunu umarak.

    Bazı hatıralarım çok net değildi-bulanık insan hatıraları,zayıf gözlerle görülmüş ve zayıf kulaklarla duyulmuş: onun yüzünü ilk gördüğüm an...çayırda beni sardığında hissettirdikleri... beni James’den kurtardığı zaman sarsılmış bilincimle sesini duymam...çiçeklerle dolu mihrabın altında benimle evlenmek için beklerkenki yüzü...adadaki değerli anların her biri...benim tenimin aracılığıyla soğuk elleriyle bebeğimize dokunması...

    Ve kusursuzca anımsadığım,net hatıralar: gözlerimi yeni hayatıma açtığımda,ölümsüzlüğümün ebedi şafağında yüzündeki ifade...ilk öpücük...ilk gece...

    Dudakları,aniden ve sertçe benimkilerle birleşip,konsantrasyonumu böldü.

    Bir solukla,onu kendimden uzak tutmak için verdiğim mücadelenin ağırlığını kaybettim.Bir kez daha düşüncelerimi korumak için,gergin esneklik aniden döndü.

    ‘’Ooh,onu kaybettim!’’iç çektim.

    ‘’Seni duydum,’’ nefes aldı, ‘’Nasıl?Bunu nasıl yaptın?’’

    ‘’Zafrina’nın fikri.Bir kaç kere denemiştik.’’

    Sersemlemişti.İki kere gözlerini kırptı ve kafasını salladı.

    ‘’Şimdi biliyorsun,’’ dedim hafifçe,ve omuz silktim. ‘’Hiç kimse hiç kimseyi benim seni sevdiğim kadar sevmedi.’’

    ‘’Neredeyse haklısın,’’ Gülümsedi,gözleri hala normalden biraz genişti. ‘’Bir istisna biliyorum.’’

    ‘’Yalancı.’’

    Beni tekrar öpmeye başladı,ama beklenmedik bir şekilde durdu.

    ‘’Tekrar yapabilir misin?’’ merak etti.

    Yüzümü ekşittim. ‘’Çok zor.’’

    Bekledi,ifadesi hevesliydi.

    ‘’Eğer birazcık bile kendimden geçersem devam edemem.’’diye onu uyardım.

    ‘’İyi olacak,’’diye söz verdi.

    Dudaklarımı büzdüm,gözlerim daraldı.Ve ardından gülümsedim.

    Ellerimi tekrar yüzüne bastırdım,kalkanımı zihnimden dışarı ittim,ve sonra bıraktığım yerden başladı,yeni hayatımın ilk gecesinin -berrak-net hatıralarıyla...detaylarda oyalanarak...

    Onun çabamı bölen ısrarlı öpücüğüyle nefessiz kalarak güldüm.

    ‘’Kahretsin,’’ gürledi,ağzımın aşağı ucunu büyük bir arzuyla öperken.

    ‘’Üzerinde çalışmak için yeterince zamanımız var,’’ diye hatırlattım ona.

    ‘’Sonsuza kadar ve sonsuza kadar ve sonsuza kadar,’’ diye mırıldandı.

    ‘’Bu bana kesinlikle doğru geliyor.’’

    Ve ardından sonsuzluğumuzun bu küçük ama mükemmel anına coşkulu bir biçimde devam ettik.

    SON

      Forum Saati Paz Nis. 28, 2024 4:38 pm