Arabadan inmeden müziği duydum. Edward Alice’in gittiği geceden beri piyanoya hiç dokunmamıştı. Şimdi,arabayı durdurduğum an,şarkının bir köprüyle değişip benim ninnimin başladığını duydum. Edward eve gelişimi karşılıyordu.
Renesmee’yi arabadan kaldırdığım gibi –çabucak uyumuştu,tüm gün arabayla yol almıştık-yavaşça ilerledim. Jacob’ı Charlie’ye bırakmıştık.Sue ile beraber onu bir ev gezmesi için yakalayacaklarını söylemişti. Charlie’nin kapısına doğru yürürken kafasını arkadaş grubuyla ilgili yeterince önemsiz şeyle doldurmayı denerse yüzümün nasıl göründüğünü fark etmeyeceğini merak etmiştim.
Şimdi Cullen’ların evine doğru yavaşça yürüyordum. Bu sabah bana tanıdık bir umut ve gözle görülür moral yükselten bir enerji veren bu büyük beyaz ev henüz bu sabah benimdi de. Şimdiyse bana tamamen yabancı hissettiriyordu.
Tekrar ağlamak istedim,Edward benim için çalıyordu. Ama geri ittim.(ağlama isteğinden bahsediyor sanırım) Onun kuşkulanmasını istemiyordum. Eğer yardım etmek istiyorsam onun aklında Aro için hiçbir ipucu bırakmamalıydım.
Kapıya geldiğimde Edward başını çevirdi ve gülümsedi,çalmaya devam ediyordu.
‘’Eve hoşgeldin’’ dedi,sanki bu normal bir günmüş gibi. Sanki odada karmaşık takiplerine dalmış ve etrafına yayılmış olan başka on iki vampir yokmuş gibi. ’’ Charlie ile iyi bir gün geçirdin mi? ’’
’’Evet.Çok uzun süre dışarda olduğum için üzgünüm.Dışarıya Renesmee için küçük bir Noel alışverişi yapmak için çıkmıştım.Bunun böyle kapsamlı bir olay olmadığını biliyordum.Ama... ’’. Omuz silktim.
Edward’ın dudakları aşağı kıvrıldı.Çalmayı kesti ve bankın etrafında tüm vücuduyla döndü. Böylece benimle yüz yüzeydi. Tek elini belime koydu ve beni yavaşça daha yakınına çekti. ’’Bu konu hakkında çok fazla düşünmemiştim. Eğer bunun için bir eğlence yapmak istersen-’’
’’Hayır ’’ diye sözünü kestim. İçten içe bu yapmacık coşkumu şu anki minimum durumdan biraz daha arttırmayı denemek konusunda biraz çekiniyordum. ‘’Sadece bunun ona bir hediye vermeden geçip gitmesini istemedim. ‘’
‘’Onu (hediyeni) görebilir miyim? ‘’
‘’İstersen görebilirsin.Küçük bir şey.’’
Renesmee tamamen şuursuzca,boynuma dayanıp zarif bir şekilde horladı. Ona imrendim. Gerçeklikten güzel bir kaçış olabilirdi, sadece birkaç saatliğine de olsa.
Dikkatlice,çantamı Edward’ın hala taşıdığım paraları görmesi için yetecek kadar çok açmayarak küçük takı kesesini aradım.
‘’Araba kullanırken bir antikacıda gözüme çarptı.’’
Küçük altın madalyonu avucunun içine bıraktım. Dairenin uçları ince,üzüm asması oymasıyla çeviriliydi. Edward çekti ve içine baktı. Küçük bir resim için bir alan ve karşısında Fransızca bir yazı vardı.
‘’Burada ne yazdığını biliyor musun? ‘’ diye sordu farklı bir tonda,daha durgun gibiydi.
‘’Mağazanın sahibi bu doğrultuda ‘Kendi hayatımdan daha çok’ dendiğini söyledi.Doğru mu?’’
‘’Evet,doğru söylemiş.’’
Bana baktı,altın rengi gözleri soru sorar gibiydi.Bir an bu bakışını tanıdım,bu yüzden televizyonda bir şey ilgimi çekmiş gibi davrandım.
‘’Umarım beğenir’’ diye fısıldadım.
‘’Elbette beğenecek’’ düşünmeden,sıradan bir şekilde söyledi ve ben o saniyede ondan bir şeyler sakladığımı bildiğine emindim.Ayrıca onun belli bir fikri olmadığından da emindim.
‘’Hadi onu eve götürelim’’ diye önerdi,durdu ve kolunu omzuna koydu.
Duraksadım.
‘’Ne?’’ diye sordu.
‘’Ben Emmett’la biraz pratik yapmak...’’ Tüm günümü gereksiz işler için harcamıştım,bu bana gerideymişim gibi hissettirdi.
Emmett –Rose’la kanepedeydi ve çok uzaktı,tabi ki- baktı ve sezmiş gibi sırıttı. ’’Mükemmel.Ormanın güçsüzleşmesi gerekiyor.’’
Edward önce Emmett’a sonra bana kaşlarını çatarak baktı.
‘’Yarın bunu yapmak için yeterince vakit var’’ dedi.
‘’Saçmalama’’ diye söylendim, ‘’Artık yeterince vakit yok.Bu düşünce gerçek değil.Öğrenmem gereken çok şey var ve-‘’
Sözümü kesti. ‘’Yarın’’
Ve ifadesi Emmett’ın bile itiraz edebileceği gibi değildi.
Şaşırmıştım,tüm bu zorluklardan sonra nasıl rutine geri döndüğümüze. Ama içimde her şeyin mümkün olduğuna dair küçük bir umut besliyordum.
Renesmee’yi arabadan kaldırdığım gibi –çabucak uyumuştu,tüm gün arabayla yol almıştık-yavaşça ilerledim. Jacob’ı Charlie’ye bırakmıştık.Sue ile beraber onu bir ev gezmesi için yakalayacaklarını söylemişti. Charlie’nin kapısına doğru yürürken kafasını arkadaş grubuyla ilgili yeterince önemsiz şeyle doldurmayı denerse yüzümün nasıl göründüğünü fark etmeyeceğini merak etmiştim.
Şimdi Cullen’ların evine doğru yavaşça yürüyordum. Bu sabah bana tanıdık bir umut ve gözle görülür moral yükselten bir enerji veren bu büyük beyaz ev henüz bu sabah benimdi de. Şimdiyse bana tamamen yabancı hissettiriyordu.
Tekrar ağlamak istedim,Edward benim için çalıyordu. Ama geri ittim.(ağlama isteğinden bahsediyor sanırım) Onun kuşkulanmasını istemiyordum. Eğer yardım etmek istiyorsam onun aklında Aro için hiçbir ipucu bırakmamalıydım.
Kapıya geldiğimde Edward başını çevirdi ve gülümsedi,çalmaya devam ediyordu.
‘’Eve hoşgeldin’’ dedi,sanki bu normal bir günmüş gibi. Sanki odada karmaşık takiplerine dalmış ve etrafına yayılmış olan başka on iki vampir yokmuş gibi. ’’ Charlie ile iyi bir gün geçirdin mi? ’’
’’Evet.Çok uzun süre dışarda olduğum için üzgünüm.Dışarıya Renesmee için küçük bir Noel alışverişi yapmak için çıkmıştım.Bunun böyle kapsamlı bir olay olmadığını biliyordum.Ama... ’’. Omuz silktim.
Edward’ın dudakları aşağı kıvrıldı.Çalmayı kesti ve bankın etrafında tüm vücuduyla döndü. Böylece benimle yüz yüzeydi. Tek elini belime koydu ve beni yavaşça daha yakınına çekti. ’’Bu konu hakkında çok fazla düşünmemiştim. Eğer bunun için bir eğlence yapmak istersen-’’
’’Hayır ’’ diye sözünü kestim. İçten içe bu yapmacık coşkumu şu anki minimum durumdan biraz daha arttırmayı denemek konusunda biraz çekiniyordum. ‘’Sadece bunun ona bir hediye vermeden geçip gitmesini istemedim. ‘’
‘’Onu (hediyeni) görebilir miyim? ‘’
‘’İstersen görebilirsin.Küçük bir şey.’’
Renesmee tamamen şuursuzca,boynuma dayanıp zarif bir şekilde horladı. Ona imrendim. Gerçeklikten güzel bir kaçış olabilirdi, sadece birkaç saatliğine de olsa.
Dikkatlice,çantamı Edward’ın hala taşıdığım paraları görmesi için yetecek kadar çok açmayarak küçük takı kesesini aradım.
‘’Araba kullanırken bir antikacıda gözüme çarptı.’’
Küçük altın madalyonu avucunun içine bıraktım. Dairenin uçları ince,üzüm asması oymasıyla çeviriliydi. Edward çekti ve içine baktı. Küçük bir resim için bir alan ve karşısında Fransızca bir yazı vardı.
‘’Burada ne yazdığını biliyor musun? ‘’ diye sordu farklı bir tonda,daha durgun gibiydi.
‘’Mağazanın sahibi bu doğrultuda ‘Kendi hayatımdan daha çok’ dendiğini söyledi.Doğru mu?’’
‘’Evet,doğru söylemiş.’’
Bana baktı,altın rengi gözleri soru sorar gibiydi.Bir an bu bakışını tanıdım,bu yüzden televizyonda bir şey ilgimi çekmiş gibi davrandım.
‘’Umarım beğenir’’ diye fısıldadım.
‘’Elbette beğenecek’’ düşünmeden,sıradan bir şekilde söyledi ve ben o saniyede ondan bir şeyler sakladığımı bildiğine emindim.Ayrıca onun belli bir fikri olmadığından da emindim.
‘’Hadi onu eve götürelim’’ diye önerdi,durdu ve kolunu omzuna koydu.
Duraksadım.
‘’Ne?’’ diye sordu.
‘’Ben Emmett’la biraz pratik yapmak...’’ Tüm günümü gereksiz işler için harcamıştım,bu bana gerideymişim gibi hissettirdi.
Emmett –Rose’la kanepedeydi ve çok uzaktı,tabi ki- baktı ve sezmiş gibi sırıttı. ’’Mükemmel.Ormanın güçsüzleşmesi gerekiyor.’’
Edward önce Emmett’a sonra bana kaşlarını çatarak baktı.
‘’Yarın bunu yapmak için yeterince vakit var’’ dedi.
‘’Saçmalama’’ diye söylendim, ‘’Artık yeterince vakit yok.Bu düşünce gerçek değil.Öğrenmem gereken çok şey var ve-‘’
Sözümü kesti. ‘’Yarın’’
Ve ifadesi Emmett’ın bile itiraz edebileceği gibi değildi.
Şaşırmıştım,tüm bu zorluklardan sonra nasıl rutine geri döndüğümüze. Ama içimde her şeyin mümkün olduğuna dair küçük bir umut besliyordum.