Bundan sonra bölümler Jacop'tan
“Jezz, Paul,bir eviniz olması konusunda aşırı heyecanlanmıyor musunuz ?”
Paul benim tüm sedirime uzanarak ,benim berbat televizyonumda aptal beyzbol maçını seyrediyordu. Bana gülümsedi ve sonra yavaşça, eline poşetten bir doritos aldı ve ağzına bir parça attı.
“Hadi iyisin. Bunları senin için aldık.”
Çıtırtı çıktı(cipsin) “Hayır” dedi çiğnerken. “Kardeşin gitmemi ve istediğim her şeyde bana yardım edebileceğini söyledi”
Sesimi ona yumruk atmak üzere değilmişim gibi çıkarmaya çalıştım. “Rachel şimdi burada mı?”
İşe yaramadı. Nereye gittiğimi anladı ve poşeti arkasına sokuşturdu. Poşet yastığa sert bir şekilde vurmuş gibi ses çıkardı. Cips parçalara ayrıldı. Paul elini yumruk yaptı, boksör gibi yüzüne yaklaştırdı.
“Git işine, çocuk. Rachel’ı benden korumana ihtiyacım yok.”
Homurdandım. “Haklısın. Sanki ilk fırsatta ağlayarak gitmeyecekmişsin gibi.”
Güldü ve ellerini düşürerek koltukta rahatladı. “Bir kızın dedikodusunu yapmayacağım. Eğer şanslı bir vuruş yapacaksan bu ikimiz arasında olmalı. Karşıklı olarak,tamam mı?”
Bana bir davetiye vermesi hoştu. Vazgeçmişim gibi vücudumu indirdim. “Haklısın” gözleri televizyona kaydı.
Hamle yaptım. Benim ilk hamlemle burnundan tatmin edici bir ses çıkardı. Beni yakalamaya çalıştı. Fakat ben o tutunacak bir yer buluncaya kadar elimdeki ezilmiş doritos paketleriyle etrafında dans etmeye başladım.
“Burnumu kırdın,aptal”
“sadece ikimizin arasında,haksız mıyım,Paul?”
Cipsi uzağa koymaya gittim. Geri döndüğümde Paul eğilmiş burnunu düzeltmeye çalıştı.
Kanama nihayet durdu. Dudaklarında ve çenesinde hiç bir şey yokmuş gibi görünüyordu. Kıkırdağını çekerken çekinerek küfretti.
“Eziyet gibisin, Jacob. Yemin ederim Leah’la takılmayı tercih ederim.”
“Oww. Wooow. Bahse girerim senin onunla daha fazla zaman geçirmek istediğini duyunca çok sevinecektir. Bu onun kalbini yumuşatacaktır.”
“Söylediklerimi unutacaksın.”
“Tabki ki..eminim duyulmayacaktır.”
“off..” homurdandı ve sonra t-shirt ünün yakasında kalan kanı temizleyerek kanepeye çöktü.
“Hızlısın çocuk. Sana bunu vereceğim.” İlgisini oyuna geri verdi.
Bir dakika için orda durdum ve sonra uzaylıların kaçırmaları hakkında fısıldayarak odama geçtim.
Günün geri kalanında Paul güzel bir kavga için, artık ne zaman olursa, geri sayım yaptığını bilirsin. Onun hafifçe onurunu kırdıktan sonra vurmanıza gerek yoktur. Şimdi, elbette, bir kargaşa,ağaçları kırma maçı yapmak gibi bir şey yapmak istediğimde, o olgun olan olmak zorundaydı.
Mühürlenenlerden biri olmak yeterince kötü değil miydi, çünkü bu 10’umuzdan dördüne gerçekten olmuştu. Ne zaman duracaktı? Dışarıda seslice ağlamak için aptal efsanelerin muhteşem olduğunu farz etmek iyiydi. Tüm bu ilk-görüşte- aşık olma olayı mide bulandırıcıydı!
Benim kardeşim olmak zorunda mıydı? Bu Paul mu olmak zorundaydı?
Rachel geçen yaz tatilinin sonunda erken mezun olarak Washington State den geldiği zaman , en büyük endişem onu bu etrafındaki sırlardan korumanın zor olmasıydı. Benim evimdeki şeyleri kapsamamalıydı. Embry ve Collin ailesinin onların kurt adam olduğunu bilmemesi beni gerçekten memnun etmişti. Embry nin annesi onun asi bir evreden geçtiğini düşündü. O sürekli olarak kaytarmanın bir yolunu buldu, ama tabiî ki bu konuda yapabileceği çok bir şey yoktu. Annesi odasını her akşam kontrol ediyordu ve her akşam odası yine boş oluyordu. O Embry’ye bağırdı ve Embry bunu sessizlikle karşıladı. Sonra aynı şeyi diğer günlerde de yaptı. Embry için annesinden kısa süreliğine izin koparması , Embry ‘ye zaman vermesini sağlamak için Sam’ le konuşmaya çalıştık. Ama Embry çok umursamadığını söyledi. Sır daha önemliydi.
Dolayısıyla tüm bu sırları korumak için daha çok mücadele etti. Ve sonra, iki gün sonra Rachel eve geldi, Paul da sahile onun yanına koştu. Bada bing –bada boom! İşte gerçek aşk! Diğer yarınızı bulduğunuzda sırların ve tüm bu kurt adam mühürlenme zımbırtısının hiçbir önemi yoktur.
Rachel tüm hikayeyi öğrendi. Ve Paul’u kayınbiraderim gibi kabul etti. Bunun Billy’yi çok fazla heyecanlandırmadığını biliyordum. Fakat o bunu benden daha iyi karşıladı. Elbette ,Clearwater’a her zaman olduğundan daha fazla kaçamak yapacaktı. Bunun neresinin iyi olduğunu anlamadım. Paul için değildi, Leah için fazlasıyla öyleydi.
Kendimi bir mermiyle öldürmenin ya da tüm bu karışıklıkları düzenlemenin bir yolu olup olmadığını merak ettim.
Kendimi yatağa doğru attım. Yorgundum. Son devriyemden beri yeterince uyuyamamıştım. Fakat uyuyamayacağımı biliyordum. Kafam çok çılgındı. Düşünceler yolunu kaybetmiş bir arı kümesi gibi beynime hücüm etti. Gürültülü. Şimdi ve sonra afalladılar. Arı değil eşek arısı olmalıydı. Arılar bir batmadan sonra ölürdü. Ve aynı düşünceler tekrar ve takrar bana batıyordu.
Bu bekleyiş beni deli ediyordu. Muhtemelen dört hafta olmalıydı. Haberlerin bana ulaşması için bir ya da daha fazla bir yol olabileceğini umdum.geceleri hayallerimin aldığı şekillere saldırdım.
Charlie telefonda hıçkırıyordu. Bella ve kocası bir kazada kayboldu. Bir uçak kazası? Bu bir hile olmalıydı. sülükler bunu belgeleyebilmek için bir avuç seyirciyi öldürmeyi umursamazlardı, ama neden onlar? Belki küçük bir uçak olabilirdi. Muhtemelen onların harcamak için bir tane vardı.
Ya da katil eve tek gelip ,onu onlardan yaparken başarısız mı olmuştu? Ya da o kadar uzağa gitmeye gerek yok. Beklide o arkasındayken,biraz daha alabilmek için onu bir cips gibi ezmişti. Sonuçta onun yaşamı(Bella) onun kendi mutluluğundan(Edward) daha az önemliydi.
Hikaye daha da trajik olabilirdi. Bella korkunç bir kazada kaybolmuştur. Caninin kurbanı yanlış yola gitti. Akşam yemeğinde öldürmek için nefes kesici. Babam gibi araba kazası.. çok normal, her zaman olur.
Onu eve getirecek miydi? Charlie’nin ona cenaze töreni yapması için? Kapalı tabut töreni elbette. Annemin tabutu kapatılarak çivilenmişti…
Sadece onun,ben ona ulaşmadan geri geleceğini umabilirdim.
Belki de ortada bir hikaye yoktur. Belki de Charlie babamı, tüm gün ortalarda görünmeyen Dr. Cullen hakkında bir şey duyup duymadığını sormak için aramıştır. Ev terkedilmişti. Cullen ların telefonlarına cevap verilmiyordu. Gizem, 2.dereceden bir haber programı tarafından toplandı,hileli oyun şüphelendirdi…
Belki büyük beyaz ev yanmıştır. İçeride kısılı kalmışlardır. Eğer bulunmak istemiyorlarsa onları bulmak çok zor. Elbette sonuna kadar bakmaya devam edeceğim. Eğer sonuna kadar bakacaksanız her bir önemsiz gibi görünen parçayı, tek tek bir iğne kadar küçük bile olsa kontrol etmeli, hesaplamalısınız.
Şimdi kuru bir ot yığınını dağıtmayı önemsemiyordum. Sonunda bir şekilde olacaktı bu. Şansımı kaybediyor olduğumu bilmekten nefret ediyordum. Eğer planları buysa,kan emicilere kaçmaları için gerekli zamanı vererek…
Bu akşam gidebiliriz, bizi bulabilecek olan herkesi öldürebiliriz.
Bu plandan hoşlandım çünkü Edward’ın, eğer onların cadı meclisinden birini öldürürsem, ona karşı şansımı geri alabileceğimi yeterince iyi biliyordum. Rövanş için gelirdi. Ben de ona istediğini verirdim, kardeşlerimi bir paket gibi almasına izin veremezdim. Bu sadece onun ve benim aramda olmalıydı. İyi olan kazansın.
Fakat Sam bunu duymamalıydı. Anlaşmayı bozmayacaktık. Onların ihlal yapmasına izin vermeliyiz. Çünkü Cullenların herhangi bir şeyi yanlış yaptığına dair hiçbir kanıtımız yoktu. Henüz. Henüzü eklemelisin, çünkü hepimiz bunun kaçınılmaz olduğunu biliyoruz. Bella da onlardan biri olmaya doğru gidiyordu, ya da gitmiyordu. Her neyse bir insan yaşamı kaybedilmişti. Bu da oyunun başladığı anlamına gelirdi.
Diğer odada Paul eşek gibi anırdı. Fakat kavga etmek istediğim Paul değildi. Gerçekten.
Diğer sesleri dinleme çalıştım, ağaçlardaki rüzgârı… İnsan kulağına gelmesiyle aynı şekilde değildi. Rüzgarda bu haldeyken duyamayacağım milyonlarca ses vardı.
Fakat bu kulaklar yeterince duyarlıydı. Sizin sadece sahilde görebileceğiniz, ağaçların,yolların geçmişini ,son virajı alan arabaların çıkardığı sesleri duyabiliyordum. Adanın, kayanın ve büyük mavi okyanusun manzarası ufka doğru yayılıyordu. La Push polisleri buranın etrafında takılmak hoşlanıyorlardı. Turistler yolun diğer tarafında hız limitini düşürmeleri gerektiğini hiç fark etmezlerdi.
Sahilde dışarıdaki hatıra dükkanının sesini duyabiliyordum. Kapı açılıp kapandıkça oluşan zilin tıngırtısını duyabiliyordum. Embry nin annesinin kasada,makbuzu yazdırırken çıkardığı sesi duyabiliyordum.
Sahildeki kayalara çarpan gel-git lerin sesini duyabiliyordum. Annelerinin onları dışarı çıkarmaya çalıştığı çocukların cırlamalarını, buz gibi suda çıkardıkları koşuşturmaların seslerini duyabiliyordum. Ve bildik bir sesi duyabiliyordum...
Bunları zorlukla dinliyordum. Sonra birden Paul un eşek gibi gülüşünün patlaması, yataktan yarım metre sıçramama neden oldu.
“Evimden defol” diye söylendim, onun hiç aldırış etmeyeceğini bilerek. Kendi öğüdümü takip ettim. Penceremin camını açtım ve yola çıktım, böylece Paul u tekrar görmeyecektim. Bu çok cazip olabilirdi. Biliyorum,ona bir daha vurmayacaktım ve Rachel şimdiden yeterince sarhoş olacaktı. O t-shirtündeki kanı görecek ve nedenini dinlemeden direk beni suçlayacaktı. Elbette ki haklı olacaktı, hala da.
Ellerimi cebimde yumruk yaparak mağazaya doğru ilerledim. Dirt lot bir şekilde First Beach e giderken kimse bana ikinci bir defa bakmadı. (dirt lot diyerek sanırım üstüne bir şey giymemesini kastediyor.) bu yaz için hoş bir şeydi. Eğer hiçbir şey giymiyor da sadece şort giyiyorsan kimse umursamazdı.
Duyduğum tanıdık sesi takip ettim ve Quil i kolayca buldum. Hilalin son halinin güneyindeydi., kalabalık turist topluluğundan saklanıyordu. Bir yığın uyarıya devam etti.
“Sudan uzak dur Claire. Hadi ama,hayır, yapma. Oh! Tamam,çocuk. Gerçekten Emily nin bana bağırmasını mı istiyorsun? Eğer çımazsan bir daha seni sahile getirmeyeceğim. Tamam mı? Aa yapma. Bunun eğlenceli olduğunu düşünüyorsun değil mi? Hah! Şimdi kim gülüyor?”
Yanına vardığımda ayaklarının üzerinde emekleyerek kıkırdıyordu. Bir eline kovayı ve ıslanmış üstün almıştı. T-shirtünün önünde kocaman ıslak bir işaret olmuştu.
“Beş puan benim bebeğime” dedim.
“Hey Jake”
Claire cırladı ve kovasını Quil in dizine doğru attı. “Aşağı,aşağı”
Onu dikkatle ayaklarının üzerine bıraktı. Ve o bana koştu. Kollarıyla bacağıma sarıldı.
“Jay amca”
“Nasıl gidiyor Claire?”
Kıkırdadı. “Quil şimdi ıslak”
“Görebiliyorum, annen nerde?”
“Gitti,gitti” dedi Claire şarkı söyleyerek. “Tüm gün Quil le oyun oynadı. Claire eve hiç gitmedi.” Benden uzaklaştı ve Quil e koştu. Onu kaldırdı ve omzuna yerleştirdi.
“Birisi korkunç ikiliyi kovmuş gibi geliyor.”
“Aslında üçlüyü” diye düzeltti Quil. “Partiyi kaçırdın. Konu prenses. Bana taç giydirdi ve sonra Emily onlara benim üzerimde makyaj denemeleri yapmalarını önerdi.”
“Woow. Orada olup da bunu göremediğim için gerçekten üzgünüm.”
“Endişelenme. Emily resim çekti. Aslında hoş görünüyordum.”
“Çok rezilsin.”
Omuz silkti. “Claire harika zaman geçirdi. Önemli olan da bu.”
Gözlerimi devirdim. Mühürlenmiş insanların etrafında olmak zor olmaya başlamıştı. Hangi safhada olduklarının bir önemi yoktu. Bu bir dügümle bağlamış gib olan Sam ya da daha kötüsü bebek bakızılığı yapan Quil gibi. Onlardan yayılan barış ve kesinlik mide bulandırıcıydı.
Claire omuzlarında cırladı ve bir yeri gözterdi.
“Zavallı wock” (Claire ce anlamadım J ) “Benim için,benim için.”
“Hangisi, küçük? Kırmızı olan mı?”
“Hayır, değil!”
Quil dizlerini kırdı ve Claire çığırdı ve saçlarını(Quilin) bir atın yelesiymiş gibi çekmeye başladı.
“Bu mavi olan mı?”
“Hayır,hayır,hayır…”dedi küçük kız şarkı söyleyerek., yeni oyunuyla birlikte heyecanlanmıştı.
Tuhaf olan ise, Quil de çocuk kadar eğleniyordu. Onda bir çok turist anne ve babada olan ‘mola-ne-zaman?’ yüz ifadesi yoktu.gerçek bir ebeveyni çocuklarının aptal oyunlarını onların istediği gibi oynarken göremezsin. Bugün Quil i bir saat boyunca hiç sıkılmadan oynarken gördüm.
Ve ben hiç onun kadar eğlenemedim. Ona çok fazla gıpta ettim.
Claire onun yaşına geldiğinde Quil in iyi ki 14 yaşında kalacağını düşündüm. Sonuçta kurt adamların yaşlanmaması hoş bir şeydi. Fakat o bunu hiçbir zaman dert etmiyor gibi görünüyordu.
“Quil hiç çıkma konusunu düşünüyor musun?”
“Huh?”
“Hayır,hayıırr….” Claire çığlık attı.
“Bilirsin gerçek bir kız. Kastettiğim şimdi yani. Bebek bakıcılığı yapmadığın gecelerde?”
Quil bana baktı. Ağzı açık kalmıştı.
"Zavallı kurt! Zavallı kurt!" ona başka bir seçenek sunmadan Claire bağırmaya başladı. Küçük yumruklarıyla kafasını tokatlamaya başladı.
“Üzgünüm Claire cik. Bu sevimli mor olana ne dersin?”
“Hayıırr” diye kıkırdadı. “moyy değil.”
“Bir ipucu ver, yalvarıyorum çocuk”.
Claire düşündü. “Gyii” dedi nihayet.
Quil kayaları inceleyerek onlara baktı. Grinin farklı tonlarından 4 kaya seçerek onları ona verdi.
“Alayım mı?”
“Evet”
“Hangisini?”
“Vlaaaaw/obdem!!”
Avucunu açtı ve Quil kaya parçalarını onun avucuna koydu. Güldü ve hızlıca onlarla kafasına vurmaya başladı. Quil yapmacık bir şekilde ürktü ve sonra parka doğru yürümeye başladı. Muhtemelen onun ıslak kıyafetler içerisinde üşütmesinden endişelenmişti. Bir paranoyaktan daha kötü,aşırı koruyucu anneler gibiydi.
“Eğer kız konusunda saldırgan olmaya başladıysam , özür dilerim” dedim.
“Önemli değil” dedi Quil. “Beni biraz şaşırttı o kadar. Bunu hiç düşünmemiştim.”
“Bahse girerim anlayışla karşılar. Biliyorsun, büyüdüğü zaman. Hala bezleniyorken senin bir hayatının olması onu çıldırtmaz.”
“Hayır biliyorum. Eminim bunu anlayışla karşılar.”
Başka bir şey söylemedi.
“Ama bumu yapmayacaksın değil mi?” diye tahminde bulundum.
“Bunu göremiyorum” dedi alçak bir sesle. “Bunu hayal edemiyorum. Ben sadece…başka birini düşünemiyorum. Artık kızları fark etmiyorum, biliyorsun. Onların yüzlerini görmüyorum”.
“Bunu da tacınla ve makyajınla birlikte koy, belki Claire endişenilecek yeni bir yarışma türü bulur.”
Quil güldü ve bana sesli öpücükler attı. “Cuma müsaitsin, Jacob?”
“Keşke” dedim,sonra ifademi değiştirdim. “Evet, sanırım öyleyim”
Bir dakika için duraksadı ve sonra “sen çıkmayı hiç düşünmüyor musun?” dedi.
İç çektim. Sanırım kendimi bunun için bir kere açmıştım.
“Biliyorsun, Jake, belki de bir hayat kurmayı düşünmelisin”
Bunu bir şaka gibi söylemedi. Sesi yumuşaktı. Bu daha da kötü oldu.
“Ben de onları görmüyorum, Quil. Diğer yüzleri görmüyorum.”
Quil de iç çekti.
Uzaklarda, ormandan,bir başkası için çok alçak,fakat sadece ikimizin duyabileceği bir uğultu geldi.
“Dong! Bu Sam” dedi. Claire’in hala orda olduğuna emin olmak ister gibi, ellerini ona dokunmak için yukarı kaldırdı. “Annesinin nerde olduğunu bilmiyorum!”
“Ne olduğunu göreceğiz. Eğer sana ihtiyacımız olursa,bilirsin.” Ağzımdan hepsi bir anda çıktı. “Hey! Niye onu Clearwaters a götürmüyorsun?Billy ve Sue ona gözü gibi bakabilirler. Her neyse onlar ne olduğunu bilirler.”
“Tamam, burada olacağım,Jake!”
Koşmaya başladım. Kirli patikadan değil de temizlenmiş yolu tercih ederdim, fakat ormana giden en kısa yol buradandı. Denizden dalgaların fırlattığı parçaların üstesinden geldim ve sonra dikenli yola doğru girdim. Hala koşuyordum. Dikenler derimi keserken küçük gözyaşlarımı hissettim ama önemsemedim. Ağaçlara varmadan kesikleri iyileştirdi.
Mağazanın arkasına vardım ve otoyolun karşısına fırladım. Eğer açık alanda olsaydım insanlar hayret edebilirdi. Normal insanlar bu şekilde koşmazlar. Bazen bir yarışa katılmanın eğlenceli olacağını düşünürdüm. Bilirsiniz olimpiyat yarışları ya da onun gibi bir şey. Bütün o yıldız atletleri geçtiğim zaman onların yüzlerindeki ifadeleri, açıklamaları izlemek hoş olurdu. Sadece, onların kanımda doping yapıcı madde olup olmadığına emin olmak için test yaptıklarında, herhangi bir streoide rastlamayacaklarından oldukça eminim.
Yolu ve evleri arkamda bırakınca, doğruca ormana varır varmaz ,durmak için fren yaptım ve kıyafetlerimi çıkardım. Hızlıca ,pratik hareketlerle ,onları çıkardım ve bacağımın etrafına deri bir kordonla bağladım. Hala sıkılaştırmayı yaparken, değişmeye başladım. Sırtımda ateş ,kollarıma ve bacaklarıma doğru sert pırıltılar fırlatarak titredi. Sadece bir dakika aldı. Sıcaklık bastırdı ve beni başka bir şey yapan sakin parıltıyı hissettim. Patilerimi kısırlaşmış dünyaya karşı fırlattım ve geriye doğru kıvrılır gibi gerindim.
Bu şekilde konsantre olduğumda dönüşüm çok kolaydı. Ruh halimle ilgili bir sorunum yoktu artık. Yolda gittiğim zaman hariç.
Yarım dakika sonra, bir düğünün ağza alınmayacak kadar kötü şakası olan, korkunç bir anı hatırladım. Öfkeden o kadar çılgına döndüm ki vücudumu kontrol edemedim. Kapana kısılmıştım, titriyordum ve yanıyordum, benden sadece birkaç adım uzakta olan canavarı öldürmek ve bir değişiklik yapmak için acizdim. Onu- Bella - incitmekten korkuyordum. Arkadaşlarım yoldaydı. Ve sonra nihayet istediğim şekle geldiğim zaman, liderimden emirler almak. Alfadan bildiriler. O gece Sam olmadan, sadece Quil ve Embry olsaydı…. O zaman katili öldürmeye gücüm yeter miydi?
Sam in bize kuralları bu şekilde koymasından nefret ettim. Başka bir şansımın olmamasından nefret ettim. İtaat etmek zorunda olmaktan.
Ve sonra bir dinleyiciyi fark ettim. Düşüncelerimde yalnız değildim.
“Her zaman kendini düşünür” diye düşündü Leah.
“Evet, ikiyüzlülük var burada Leahé diye düşündüm.
“Başlayabilir miyiz erkekler” dedi Sam bize.
Sessizlik oldu, ve Leah’ın erkekler kelimesinden ürktüğünü hissettim. Alıngan, her zaman olduğu gibi.
Sam fark etmemiş gibi davrandı. “Quil ve Jared nerde?”
“Quil Claireı aldı. Onu Clearwater lara götürüyor.”
“İyi. Sue ona bakar.”
“Jared kimlere gidiyordu.”diye düşündü Embry. “Seni duymuyor olması iyi şans.”
Sürüde alçak bir homurdanma vardı. Onlarla birlikte inledim. Jared nihayet gelebildiğinde, onun hala Kim’i düşündüğüne hiç şüphe yoktu. Ve kimse yapmak üzere oldukları şeyi tekrar yapmak istemedi.
Sürü bulunduğum yerin birkaç mil batısında toplandı. Onlara, sık ormanlara doğru uzun adımlarla koştum. Leah, Embry ve Paul da onlara doğru koşuyordu. Leah yakındaydı. Ormanda, ayak seslerinin çok da uzakta olmadığını duyabiliyordum. Birlikte koşmamayı tercih ederek, paralel bir çizgide devam ettik.
“Ee, tüm gün onu bekleyemeyiz, daha sonra bize yetişir.”
“Ne oldu patron?” Paul bilmek istedi.
“Konuşmamız gerek. Bir şeyler ldu.”
Sam’in düşünceleri bende bir tütreme hissettirdi. Ve sadece Sam inkiler değil, aynı şekilde Seth, Collin ve Brady ninkilerde. Collin ve Brady yeni çocuklardı. Bugün Samle birlikte devriyedeydiler, dolayısıyla onun ne bildiğini bilirlerdi. .sethin henüz niye burada olmadığını bilmiyordum, ve bilmek istiyordum. Bu onun davranışı değildi.
“Seth, onlara ne duyduğunu söyle.”
Hızlandım. Orada olmak istiyordum. Leah ın da hızlandığını duydum. Geçilmekten nefret eder. Hızlı olmanın onun tek üstünlüğü olduğunu iddia eder.
“İddia etmek, aptal”diya tısladı ve sonra vites artırdı. Tırnaklarımı toprağa gömdüm ve kendimi ileriye fırlattım.
Sam bizim her zamanki zırvalıklarımızı çekecek halde değil gibiydi. “Jake, Leah, mola verin.”
İkimiz de yavaşlamadık.
Sam homurdandı ama devam etmemize izin verdi. “Seth?”
“Charlie, Billy i bizim evde bulur bulmaz çağırdı.”
“Evet, onunla konuştum” diye ekledi Paul.
Seth Charlie’nin ismini düşününce bir sarsıntı geldiğini hissettim. Bu oydu. Beklenen gelmişti. Zorlukla nefes alarak, daha hızlı koştum, birden ciğerlerimin çok fazla zorlandığını hissettim.
Bu hangi hikaye olabilirdi?
“Sanki aklını kaçırmış gibiydi. Tahmin et, Bella ve Edward geçen hafta eve geldi ve…”
İçim rahatladı.
Hayattaydı. Ya da ölü falan değildi, sonunda.
Bunun bana yapabileceği değişikliğin ne kadar olduğunun farkına varamamıştım. Tüm bu zaman boyunca onu bir ölü gibi hatırlıyordum, ve şimdi sadece bunu gördüm. Onun, Bella’yı canlı getirebileceğine hiç inanmamış olduğumu gördüm. Bu sorun olmamalıydı, çünkü geleceğin ne getirdiğini bilmiyordum.
“Evet, kardeşlerim, işte kötü haberler. Charlie onunla konuştuğunu ve sesinin kötü geldiğini söyledi. Ona hasta olduğunu söyledi. Carlisle aldı ve Charlie’ye Bella’nın Güney Afrika’da çok nadir rastlanan bir hastalığın bulaştığını söyledi. Karantinada olduğunu söyledi. Charlie delirmeye başlıyor, çünkü onu görmesine izin verilmedi. Hastalığı kapıp kapmamayı umursamayacağını söyledi, ama Carlisle bunu onaylamadı. Ziyaretçi yok. Charlie’ye bunun gerçekten ciddi olduğunu fakat elinden gelen her şeyi yapıyor olduğunu söyledi. Charlie günlerdir endişeleniyor, fakat şimdi sadece Billy’ i aradı. Bella’nın sesinin bugün kötü çıktığını söyledi.”
Seth detaylı anlatmasını bitirdiğinde zihinler sessizleşti. Hepimiz anladık.
Eninde sonunda onun bu hastalıktan öleceğini Charlie biliyordu. Ölüyü görmesine izin verecekler miydi? Rengi solmuş, hala mükemmel, nefes almayan bedenini? Onun soğuk tenine dokunmasına izin vermezlerdi. Bunun ne kadar zor olduğunu anlayabilirdi.
Charlie ve diğer yaslı kişileri ölüden uzaklaştırana kadar beklemek zorundalardı. Bu ne kadar sürecekti?
Onu gömerler miydi? Kendi çukurunu kazar mıydı? Ya da kan emiciler onun için gelirler miydi?
Diğerleri benim tahminlerimi sessizlik içinde dinledi. Bunlardan daha fazla tahminde bulundum.
Leah ve ben hemen hemen aynı zamanda geldik. O burun farkıyla beni geçtiğine emindi. Ben Sam’in sağ tarafına geçmek için acele ederken, o da erkek kardeşinin yanına çökerek oturdu. Paul döndü ve benim için bir yer açtı.
“beatcha(anlamadım), tekrar” idye düşündü Leah, ama onu sadece ben duydum.
Niye sadece benim ayakta olduğumu merak ettim. Sabırsızlıktan, omzumdaki tüylerim diken diken oldu.
“Ee, neyi bekliyoruz?” diye sordum.
Kimse bir şey söylemedi ama onların tereddüt içindeki duygularını duydum.
“Hadi ama! Anlaşma bozuldu!”
“Hiçbir kanıtımız yok. Belki de hastadır…”
“OH! LÜTFEN!”
“Tamam, detaylı bir kanıt toplamak oldukça güç. Hala….Jacob” Sam’in düşünceleri yavaşça, tereddütlü olarak geldi. “Bunu istediğine emin misin? Bu gerçekten doğru şey mi? Bella’nın bunu istediğini hepimiz biliyoruz.”
“Anlaşmada kurbanların tercihleri hakkında hiçbir şeyden bahsetmiyor, Sam!”
“O gerçekten bir kurban mı? Onu bu sınıfa mı sokuyorsun?”
“Jake”, diye düşündü Seth.
““Evet.
”onlar bizim düşmanımız değil.”
“Kapa çeneni çocuk. Sadece bir çeşit kahramanlık yaptın diye kan emicilere aşırı saygı duymaya devam ediyorsun, bu kuralları değiştirmez. Onlar bizim düşmanımız. Onlar bizim topraklarımızda. Onları biz aldık. Bir kere Edward Cullen ın yanında dövüşüp de eğlenmeni önemsemem.”
“O zaman Bella onlarla savaştığında ne yapaksın, Jacob? Hıh?” diye sordu Seth.
“O zaman artık Bella değildir.”
“onu mahvetmeye çalışanlardan biri mi olacaksın?”
Kendimi çekişmekten alamadım.
“Hayır, olmayacaksın. O zaman bunu bizden birinin yapmasını isteyeceksin. Ve sonra her kim olursa o (öldüren), ona sonsuza kadar kin duyacaksın.”
“Duymam…”
“Elbette duymazsın. Dövüşmeye hazır değilsin, Jacob.”
Sezgilerim öne çıktı ve çemberin karşısındaki kurtlara homurdanarak ileriye doğru uzandım.
“Jacob!” Sam uyardı. “Seth, bir dakika için kapa çeneni.”
Seth’in başı öne düştü.
“dong,neyi kaçırdım?”diye düşündü Quil. Toplantı yerine doğru koşuyordu. Charlie’nin aramasıyla ilgili olanları duydu.
“Gitmeye hazırlanıyoruz” dedim ona. Niye Kim’i ikna etmiyorsun ve Jared’in ağzını yoklamıyorsun? Herkese ihtiyacımız var.”
“Buraya gel, Quil” diye emretti Sam. Henüz hiçbir şeye karar vermedik.
Homurdandım.
“Jacob, sürü için en iyisinin ne olacağını düşünmek zorundayım. Hepinizi en iyi şekilde koruyacak yolu seçmeliyim. Atalarımızın anlaşmayı yaptığı zaman değişti. Ben…şey, açıkçası Cullen ların bizim için tehlikeli olduğunu düşünmüyorum. Ve biliyoruz ki burada çok fazla kalmayacaklar. Eminim ki bir an önce bize hikayelerini anlatıp, gözden kaybolacaklar. Hayatımız normal akışına dönecek.”
“Normal?”
“Eğer onlara meydan okursak, Jacob, kendilerini gayet iyi savunacaklardır.”
“Korkuyor musun?”
“Bir erkek kardeşini kaybetmeye çok mu isteklisin?”durdu. “Ya da kız kardeşini?” bunu bir an düşündükten sonra ekledi.
“Ben ölmekten korkmuyorum.”
“Biliyorum, Jacob. Senin fikrini sormamın nedenlerinden biri de bu.”
Gözlerinin içine baktım. “Atalarımızın anlaşmasını onurlandırmaya niyetin var mı yok mu?
“Ben sürümü onurlandırırım. Onlar için en iyisini yaparım.”
“Ödlek”
Dişlerini geri çekerken hayvan burnu gerildi.
“Yeter, Jacob. Haddini aştın.” Sam’in zihin sesi değişti ve tuhaf bir tını halini aldı, itaatsizlik edemezdik. Alfanın sesi. Çemberdeki her bir kurdun üzerinde bakışlarını gezdirdi.
“Sürü kışkırtılmadıkça Cullenlara saldırılmayacak. Anlaşma ruhu sürüyor. Onlar bizim halkımız için tehlikeli değiller. Forks hakli için de tehlikeli değiller. Bella Swan bilinçli bir tercih yaptı ve onun seçiminden dolayı eski müttefiklerimizi cezalandırmayacağız.”
“Duy, duy” dedi Seth coşkulu bir şekilde.
“Sanırım sana susmanı söylemiştim, Seth”
“Oopps. Üzgünüm, Sam.”
“Jacob, nereye gittiğini düşünüyorsun?”
Batıya doğru hareket ederek çemberden ayrıldım, yani ona arkamı dönebilirdim. Babama hoşça kal diyecektim. Anlaşılan buna daha fazla katlanmama gerek yoktu.
“Aww, Jake, bunu tekrar yapmanı istemiyorum!”
“Kapa çeneni, Seth” bir çok kişi aynı anda düşündü.
“Ayrılmanı istemiyoruz” dedi Sam, düşüncesi öncekinden daha yumuşaktı.
“Kalmam çok zor, Sam. Kendi yoluma gideceğim. Beni bir köle yaptın.”
“Öyle yapmadığımı biliyorsun.”
Artık söylenecek başka bir şey yoktu.
Onlardan uzağa koştum. Ne yapacağımı düşünmemeye çalışmak çok zordu. Bunun yerine, uzun süren kurt aylarımla ilgili anılarıma konsantre olmaya çalıştım, insandan çok bir hayvanken ki anılarımı. Anı yaşamak, acıktığında yemek, yorulunca uyumak, susadığında içmek ve sadece koşmak istediğinde koşmak. Basit istekler, bu basit isteklere kolay cevaplar. Acı çok kolay şekillerde geldi. Açlığın acısı. Patilerin altındaki soğuk buzun acısı. Akşam yemeğini almak için yapılan kapışmalarda oluşan kesiklerin acısı. Her acının kolay bir cevabı var, acıyı bitirmek için net bir olay.
İnsan gibi olmamak.
Henüz, evime doğru koşarken, insan vücuduma geri döndüm. Özel olarak düşünmeye ihtiyacım vardı. Hala eve koşarken kıyafetlerimi çözdüm ve onları giydim.
Sam çok açık bir kural koymuştu. Sürü Cullenlara saldırmayacak. Tamam.
Tek başımıza şahsi bir oyundan bahsetmemişti.
Hayır, sürü bugün kimseye saldırmayacaktı.
Ama ben saldıracaktım.
“Jezz, Paul,bir eviniz olması konusunda aşırı heyecanlanmıyor musunuz ?”
Paul benim tüm sedirime uzanarak ,benim berbat televizyonumda aptal beyzbol maçını seyrediyordu. Bana gülümsedi ve sonra yavaşça, eline poşetten bir doritos aldı ve ağzına bir parça attı.
“Hadi iyisin. Bunları senin için aldık.”
Çıtırtı çıktı(cipsin) “Hayır” dedi çiğnerken. “Kardeşin gitmemi ve istediğim her şeyde bana yardım edebileceğini söyledi”
Sesimi ona yumruk atmak üzere değilmişim gibi çıkarmaya çalıştım. “Rachel şimdi burada mı?”
İşe yaramadı. Nereye gittiğimi anladı ve poşeti arkasına sokuşturdu. Poşet yastığa sert bir şekilde vurmuş gibi ses çıkardı. Cips parçalara ayrıldı. Paul elini yumruk yaptı, boksör gibi yüzüne yaklaştırdı.
“Git işine, çocuk. Rachel’ı benden korumana ihtiyacım yok.”
Homurdandım. “Haklısın. Sanki ilk fırsatta ağlayarak gitmeyecekmişsin gibi.”
Güldü ve ellerini düşürerek koltukta rahatladı. “Bir kızın dedikodusunu yapmayacağım. Eğer şanslı bir vuruş yapacaksan bu ikimiz arasında olmalı. Karşıklı olarak,tamam mı?”
Bana bir davetiye vermesi hoştu. Vazgeçmişim gibi vücudumu indirdim. “Haklısın” gözleri televizyona kaydı.
Hamle yaptım. Benim ilk hamlemle burnundan tatmin edici bir ses çıkardı. Beni yakalamaya çalıştı. Fakat ben o tutunacak bir yer buluncaya kadar elimdeki ezilmiş doritos paketleriyle etrafında dans etmeye başladım.
“Burnumu kırdın,aptal”
“sadece ikimizin arasında,haksız mıyım,Paul?”
Cipsi uzağa koymaya gittim. Geri döndüğümde Paul eğilmiş burnunu düzeltmeye çalıştı.
Kanama nihayet durdu. Dudaklarında ve çenesinde hiç bir şey yokmuş gibi görünüyordu. Kıkırdağını çekerken çekinerek küfretti.
“Eziyet gibisin, Jacob. Yemin ederim Leah’la takılmayı tercih ederim.”
“Oww. Wooow. Bahse girerim senin onunla daha fazla zaman geçirmek istediğini duyunca çok sevinecektir. Bu onun kalbini yumuşatacaktır.”
“Söylediklerimi unutacaksın.”
“Tabki ki..eminim duyulmayacaktır.”
“off..” homurdandı ve sonra t-shirt ünün yakasında kalan kanı temizleyerek kanepeye çöktü.
“Hızlısın çocuk. Sana bunu vereceğim.” İlgisini oyuna geri verdi.
Bir dakika için orda durdum ve sonra uzaylıların kaçırmaları hakkında fısıldayarak odama geçtim.
Günün geri kalanında Paul güzel bir kavga için, artık ne zaman olursa, geri sayım yaptığını bilirsin. Onun hafifçe onurunu kırdıktan sonra vurmanıza gerek yoktur. Şimdi, elbette, bir kargaşa,ağaçları kırma maçı yapmak gibi bir şey yapmak istediğimde, o olgun olan olmak zorundaydı.
Mühürlenenlerden biri olmak yeterince kötü değil miydi, çünkü bu 10’umuzdan dördüne gerçekten olmuştu. Ne zaman duracaktı? Dışarıda seslice ağlamak için aptal efsanelerin muhteşem olduğunu farz etmek iyiydi. Tüm bu ilk-görüşte- aşık olma olayı mide bulandırıcıydı!
Benim kardeşim olmak zorunda mıydı? Bu Paul mu olmak zorundaydı?
Rachel geçen yaz tatilinin sonunda erken mezun olarak Washington State den geldiği zaman , en büyük endişem onu bu etrafındaki sırlardan korumanın zor olmasıydı. Benim evimdeki şeyleri kapsamamalıydı. Embry ve Collin ailesinin onların kurt adam olduğunu bilmemesi beni gerçekten memnun etmişti. Embry nin annesi onun asi bir evreden geçtiğini düşündü. O sürekli olarak kaytarmanın bir yolunu buldu, ama tabiî ki bu konuda yapabileceği çok bir şey yoktu. Annesi odasını her akşam kontrol ediyordu ve her akşam odası yine boş oluyordu. O Embry’ye bağırdı ve Embry bunu sessizlikle karşıladı. Sonra aynı şeyi diğer günlerde de yaptı. Embry için annesinden kısa süreliğine izin koparması , Embry ‘ye zaman vermesini sağlamak için Sam’ le konuşmaya çalıştık. Ama Embry çok umursamadığını söyledi. Sır daha önemliydi.
Dolayısıyla tüm bu sırları korumak için daha çok mücadele etti. Ve sonra, iki gün sonra Rachel eve geldi, Paul da sahile onun yanına koştu. Bada bing –bada boom! İşte gerçek aşk! Diğer yarınızı bulduğunuzda sırların ve tüm bu kurt adam mühürlenme zımbırtısının hiçbir önemi yoktur.
Rachel tüm hikayeyi öğrendi. Ve Paul’u kayınbiraderim gibi kabul etti. Bunun Billy’yi çok fazla heyecanlandırmadığını biliyordum. Fakat o bunu benden daha iyi karşıladı. Elbette ,Clearwater’a her zaman olduğundan daha fazla kaçamak yapacaktı. Bunun neresinin iyi olduğunu anlamadım. Paul için değildi, Leah için fazlasıyla öyleydi.
Kendimi bir mermiyle öldürmenin ya da tüm bu karışıklıkları düzenlemenin bir yolu olup olmadığını merak ettim.
Kendimi yatağa doğru attım. Yorgundum. Son devriyemden beri yeterince uyuyamamıştım. Fakat uyuyamayacağımı biliyordum. Kafam çok çılgındı. Düşünceler yolunu kaybetmiş bir arı kümesi gibi beynime hücüm etti. Gürültülü. Şimdi ve sonra afalladılar. Arı değil eşek arısı olmalıydı. Arılar bir batmadan sonra ölürdü. Ve aynı düşünceler tekrar ve takrar bana batıyordu.
Bu bekleyiş beni deli ediyordu. Muhtemelen dört hafta olmalıydı. Haberlerin bana ulaşması için bir ya da daha fazla bir yol olabileceğini umdum.geceleri hayallerimin aldığı şekillere saldırdım.
Charlie telefonda hıçkırıyordu. Bella ve kocası bir kazada kayboldu. Bir uçak kazası? Bu bir hile olmalıydı. sülükler bunu belgeleyebilmek için bir avuç seyirciyi öldürmeyi umursamazlardı, ama neden onlar? Belki küçük bir uçak olabilirdi. Muhtemelen onların harcamak için bir tane vardı.
Ya da katil eve tek gelip ,onu onlardan yaparken başarısız mı olmuştu? Ya da o kadar uzağa gitmeye gerek yok. Beklide o arkasındayken,biraz daha alabilmek için onu bir cips gibi ezmişti. Sonuçta onun yaşamı(Bella) onun kendi mutluluğundan(Edward) daha az önemliydi.
Hikaye daha da trajik olabilirdi. Bella korkunç bir kazada kaybolmuştur. Caninin kurbanı yanlış yola gitti. Akşam yemeğinde öldürmek için nefes kesici. Babam gibi araba kazası.. çok normal, her zaman olur.
Onu eve getirecek miydi? Charlie’nin ona cenaze töreni yapması için? Kapalı tabut töreni elbette. Annemin tabutu kapatılarak çivilenmişti…
Sadece onun,ben ona ulaşmadan geri geleceğini umabilirdim.
Belki de ortada bir hikaye yoktur. Belki de Charlie babamı, tüm gün ortalarda görünmeyen Dr. Cullen hakkında bir şey duyup duymadığını sormak için aramıştır. Ev terkedilmişti. Cullen ların telefonlarına cevap verilmiyordu. Gizem, 2.dereceden bir haber programı tarafından toplandı,hileli oyun şüphelendirdi…
Belki büyük beyaz ev yanmıştır. İçeride kısılı kalmışlardır. Eğer bulunmak istemiyorlarsa onları bulmak çok zor. Elbette sonuna kadar bakmaya devam edeceğim. Eğer sonuna kadar bakacaksanız her bir önemsiz gibi görünen parçayı, tek tek bir iğne kadar küçük bile olsa kontrol etmeli, hesaplamalısınız.
Şimdi kuru bir ot yığınını dağıtmayı önemsemiyordum. Sonunda bir şekilde olacaktı bu. Şansımı kaybediyor olduğumu bilmekten nefret ediyordum. Eğer planları buysa,kan emicilere kaçmaları için gerekli zamanı vererek…
Bu akşam gidebiliriz, bizi bulabilecek olan herkesi öldürebiliriz.
Bu plandan hoşlandım çünkü Edward’ın, eğer onların cadı meclisinden birini öldürürsem, ona karşı şansımı geri alabileceğimi yeterince iyi biliyordum. Rövanş için gelirdi. Ben de ona istediğini verirdim, kardeşlerimi bir paket gibi almasına izin veremezdim. Bu sadece onun ve benim aramda olmalıydı. İyi olan kazansın.
Fakat Sam bunu duymamalıydı. Anlaşmayı bozmayacaktık. Onların ihlal yapmasına izin vermeliyiz. Çünkü Cullenların herhangi bir şeyi yanlış yaptığına dair hiçbir kanıtımız yoktu. Henüz. Henüzü eklemelisin, çünkü hepimiz bunun kaçınılmaz olduğunu biliyoruz. Bella da onlardan biri olmaya doğru gidiyordu, ya da gitmiyordu. Her neyse bir insan yaşamı kaybedilmişti. Bu da oyunun başladığı anlamına gelirdi.
Diğer odada Paul eşek gibi anırdı. Fakat kavga etmek istediğim Paul değildi. Gerçekten.
Diğer sesleri dinleme çalıştım, ağaçlardaki rüzgârı… İnsan kulağına gelmesiyle aynı şekilde değildi. Rüzgarda bu haldeyken duyamayacağım milyonlarca ses vardı.
Fakat bu kulaklar yeterince duyarlıydı. Sizin sadece sahilde görebileceğiniz, ağaçların,yolların geçmişini ,son virajı alan arabaların çıkardığı sesleri duyabiliyordum. Adanın, kayanın ve büyük mavi okyanusun manzarası ufka doğru yayılıyordu. La Push polisleri buranın etrafında takılmak hoşlanıyorlardı. Turistler yolun diğer tarafında hız limitini düşürmeleri gerektiğini hiç fark etmezlerdi.
Sahilde dışarıdaki hatıra dükkanının sesini duyabiliyordum. Kapı açılıp kapandıkça oluşan zilin tıngırtısını duyabiliyordum. Embry nin annesinin kasada,makbuzu yazdırırken çıkardığı sesi duyabiliyordum.
Sahildeki kayalara çarpan gel-git lerin sesini duyabiliyordum. Annelerinin onları dışarı çıkarmaya çalıştığı çocukların cırlamalarını, buz gibi suda çıkardıkları koşuşturmaların seslerini duyabiliyordum. Ve bildik bir sesi duyabiliyordum...
Bunları zorlukla dinliyordum. Sonra birden Paul un eşek gibi gülüşünün patlaması, yataktan yarım metre sıçramama neden oldu.
“Evimden defol” diye söylendim, onun hiç aldırış etmeyeceğini bilerek. Kendi öğüdümü takip ettim. Penceremin camını açtım ve yola çıktım, böylece Paul u tekrar görmeyecektim. Bu çok cazip olabilirdi. Biliyorum,ona bir daha vurmayacaktım ve Rachel şimdiden yeterince sarhoş olacaktı. O t-shirtündeki kanı görecek ve nedenini dinlemeden direk beni suçlayacaktı. Elbette ki haklı olacaktı, hala da.
Ellerimi cebimde yumruk yaparak mağazaya doğru ilerledim. Dirt lot bir şekilde First Beach e giderken kimse bana ikinci bir defa bakmadı. (dirt lot diyerek sanırım üstüne bir şey giymemesini kastediyor.) bu yaz için hoş bir şeydi. Eğer hiçbir şey giymiyor da sadece şort giyiyorsan kimse umursamazdı.
Duyduğum tanıdık sesi takip ettim ve Quil i kolayca buldum. Hilalin son halinin güneyindeydi., kalabalık turist topluluğundan saklanıyordu. Bir yığın uyarıya devam etti.
“Sudan uzak dur Claire. Hadi ama,hayır, yapma. Oh! Tamam,çocuk. Gerçekten Emily nin bana bağırmasını mı istiyorsun? Eğer çımazsan bir daha seni sahile getirmeyeceğim. Tamam mı? Aa yapma. Bunun eğlenceli olduğunu düşünüyorsun değil mi? Hah! Şimdi kim gülüyor?”
Yanına vardığımda ayaklarının üzerinde emekleyerek kıkırdıyordu. Bir eline kovayı ve ıslanmış üstün almıştı. T-shirtünün önünde kocaman ıslak bir işaret olmuştu.
“Beş puan benim bebeğime” dedim.
“Hey Jake”
Claire cırladı ve kovasını Quil in dizine doğru attı. “Aşağı,aşağı”
Onu dikkatle ayaklarının üzerine bıraktı. Ve o bana koştu. Kollarıyla bacağıma sarıldı.
“Jay amca”
“Nasıl gidiyor Claire?”
Kıkırdadı. “Quil şimdi ıslak”
“Görebiliyorum, annen nerde?”
“Gitti,gitti” dedi Claire şarkı söyleyerek. “Tüm gün Quil le oyun oynadı. Claire eve hiç gitmedi.” Benden uzaklaştı ve Quil e koştu. Onu kaldırdı ve omzuna yerleştirdi.
“Birisi korkunç ikiliyi kovmuş gibi geliyor.”
“Aslında üçlüyü” diye düzeltti Quil. “Partiyi kaçırdın. Konu prenses. Bana taç giydirdi ve sonra Emily onlara benim üzerimde makyaj denemeleri yapmalarını önerdi.”
“Woow. Orada olup da bunu göremediğim için gerçekten üzgünüm.”
“Endişelenme. Emily resim çekti. Aslında hoş görünüyordum.”
“Çok rezilsin.”
Omuz silkti. “Claire harika zaman geçirdi. Önemli olan da bu.”
Gözlerimi devirdim. Mühürlenmiş insanların etrafında olmak zor olmaya başlamıştı. Hangi safhada olduklarının bir önemi yoktu. Bu bir dügümle bağlamış gib olan Sam ya da daha kötüsü bebek bakızılığı yapan Quil gibi. Onlardan yayılan barış ve kesinlik mide bulandırıcıydı.
Claire omuzlarında cırladı ve bir yeri gözterdi.
“Zavallı wock” (Claire ce anlamadım J ) “Benim için,benim için.”
“Hangisi, küçük? Kırmızı olan mı?”
“Hayır, değil!”
Quil dizlerini kırdı ve Claire çığırdı ve saçlarını(Quilin) bir atın yelesiymiş gibi çekmeye başladı.
“Bu mavi olan mı?”
“Hayır,hayır,hayır…”dedi küçük kız şarkı söyleyerek., yeni oyunuyla birlikte heyecanlanmıştı.
Tuhaf olan ise, Quil de çocuk kadar eğleniyordu. Onda bir çok turist anne ve babada olan ‘mola-ne-zaman?’ yüz ifadesi yoktu.gerçek bir ebeveyni çocuklarının aptal oyunlarını onların istediği gibi oynarken göremezsin. Bugün Quil i bir saat boyunca hiç sıkılmadan oynarken gördüm.
Ve ben hiç onun kadar eğlenemedim. Ona çok fazla gıpta ettim.
Claire onun yaşına geldiğinde Quil in iyi ki 14 yaşında kalacağını düşündüm. Sonuçta kurt adamların yaşlanmaması hoş bir şeydi. Fakat o bunu hiçbir zaman dert etmiyor gibi görünüyordu.
“Quil hiç çıkma konusunu düşünüyor musun?”
“Huh?”
“Hayır,hayıırr….” Claire çığlık attı.
“Bilirsin gerçek bir kız. Kastettiğim şimdi yani. Bebek bakıcılığı yapmadığın gecelerde?”
Quil bana baktı. Ağzı açık kalmıştı.
"Zavallı kurt! Zavallı kurt!" ona başka bir seçenek sunmadan Claire bağırmaya başladı. Küçük yumruklarıyla kafasını tokatlamaya başladı.
“Üzgünüm Claire cik. Bu sevimli mor olana ne dersin?”
“Hayıırr” diye kıkırdadı. “moyy değil.”
“Bir ipucu ver, yalvarıyorum çocuk”.
Claire düşündü. “Gyii” dedi nihayet.
Quil kayaları inceleyerek onlara baktı. Grinin farklı tonlarından 4 kaya seçerek onları ona verdi.
“Alayım mı?”
“Evet”
“Hangisini?”
“Vlaaaaw/obdem!!”
Avucunu açtı ve Quil kaya parçalarını onun avucuna koydu. Güldü ve hızlıca onlarla kafasına vurmaya başladı. Quil yapmacık bir şekilde ürktü ve sonra parka doğru yürümeye başladı. Muhtemelen onun ıslak kıyafetler içerisinde üşütmesinden endişelenmişti. Bir paranoyaktan daha kötü,aşırı koruyucu anneler gibiydi.
“Eğer kız konusunda saldırgan olmaya başladıysam , özür dilerim” dedim.
“Önemli değil” dedi Quil. “Beni biraz şaşırttı o kadar. Bunu hiç düşünmemiştim.”
“Bahse girerim anlayışla karşılar. Biliyorsun, büyüdüğü zaman. Hala bezleniyorken senin bir hayatının olması onu çıldırtmaz.”
“Hayır biliyorum. Eminim bunu anlayışla karşılar.”
Başka bir şey söylemedi.
“Ama bumu yapmayacaksın değil mi?” diye tahminde bulundum.
“Bunu göremiyorum” dedi alçak bir sesle. “Bunu hayal edemiyorum. Ben sadece…başka birini düşünemiyorum. Artık kızları fark etmiyorum, biliyorsun. Onların yüzlerini görmüyorum”.
“Bunu da tacınla ve makyajınla birlikte koy, belki Claire endişenilecek yeni bir yarışma türü bulur.”
Quil güldü ve bana sesli öpücükler attı. “Cuma müsaitsin, Jacob?”
“Keşke” dedim,sonra ifademi değiştirdim. “Evet, sanırım öyleyim”
Bir dakika için duraksadı ve sonra “sen çıkmayı hiç düşünmüyor musun?” dedi.
İç çektim. Sanırım kendimi bunun için bir kere açmıştım.
“Biliyorsun, Jake, belki de bir hayat kurmayı düşünmelisin”
Bunu bir şaka gibi söylemedi. Sesi yumuşaktı. Bu daha da kötü oldu.
“Ben de onları görmüyorum, Quil. Diğer yüzleri görmüyorum.”
Quil de iç çekti.
Uzaklarda, ormandan,bir başkası için çok alçak,fakat sadece ikimizin duyabileceği bir uğultu geldi.
“Dong! Bu Sam” dedi. Claire’in hala orda olduğuna emin olmak ister gibi, ellerini ona dokunmak için yukarı kaldırdı. “Annesinin nerde olduğunu bilmiyorum!”
“Ne olduğunu göreceğiz. Eğer sana ihtiyacımız olursa,bilirsin.” Ağzımdan hepsi bir anda çıktı. “Hey! Niye onu Clearwaters a götürmüyorsun?Billy ve Sue ona gözü gibi bakabilirler. Her neyse onlar ne olduğunu bilirler.”
“Tamam, burada olacağım,Jake!”
Koşmaya başladım. Kirli patikadan değil de temizlenmiş yolu tercih ederdim, fakat ormana giden en kısa yol buradandı. Denizden dalgaların fırlattığı parçaların üstesinden geldim ve sonra dikenli yola doğru girdim. Hala koşuyordum. Dikenler derimi keserken küçük gözyaşlarımı hissettim ama önemsemedim. Ağaçlara varmadan kesikleri iyileştirdi.
Mağazanın arkasına vardım ve otoyolun karşısına fırladım. Eğer açık alanda olsaydım insanlar hayret edebilirdi. Normal insanlar bu şekilde koşmazlar. Bazen bir yarışa katılmanın eğlenceli olacağını düşünürdüm. Bilirsiniz olimpiyat yarışları ya da onun gibi bir şey. Bütün o yıldız atletleri geçtiğim zaman onların yüzlerindeki ifadeleri, açıklamaları izlemek hoş olurdu. Sadece, onların kanımda doping yapıcı madde olup olmadığına emin olmak için test yaptıklarında, herhangi bir streoide rastlamayacaklarından oldukça eminim.
Yolu ve evleri arkamda bırakınca, doğruca ormana varır varmaz ,durmak için fren yaptım ve kıyafetlerimi çıkardım. Hızlıca ,pratik hareketlerle ,onları çıkardım ve bacağımın etrafına deri bir kordonla bağladım. Hala sıkılaştırmayı yaparken, değişmeye başladım. Sırtımda ateş ,kollarıma ve bacaklarıma doğru sert pırıltılar fırlatarak titredi. Sadece bir dakika aldı. Sıcaklık bastırdı ve beni başka bir şey yapan sakin parıltıyı hissettim. Patilerimi kısırlaşmış dünyaya karşı fırlattım ve geriye doğru kıvrılır gibi gerindim.
Bu şekilde konsantre olduğumda dönüşüm çok kolaydı. Ruh halimle ilgili bir sorunum yoktu artık. Yolda gittiğim zaman hariç.
Yarım dakika sonra, bir düğünün ağza alınmayacak kadar kötü şakası olan, korkunç bir anı hatırladım. Öfkeden o kadar çılgına döndüm ki vücudumu kontrol edemedim. Kapana kısılmıştım, titriyordum ve yanıyordum, benden sadece birkaç adım uzakta olan canavarı öldürmek ve bir değişiklik yapmak için acizdim. Onu- Bella - incitmekten korkuyordum. Arkadaşlarım yoldaydı. Ve sonra nihayet istediğim şekle geldiğim zaman, liderimden emirler almak. Alfadan bildiriler. O gece Sam olmadan, sadece Quil ve Embry olsaydı…. O zaman katili öldürmeye gücüm yeter miydi?
Sam in bize kuralları bu şekilde koymasından nefret ettim. Başka bir şansımın olmamasından nefret ettim. İtaat etmek zorunda olmaktan.
Ve sonra bir dinleyiciyi fark ettim. Düşüncelerimde yalnız değildim.
“Her zaman kendini düşünür” diye düşündü Leah.
“Evet, ikiyüzlülük var burada Leahé diye düşündüm.
“Başlayabilir miyiz erkekler” dedi Sam bize.
Sessizlik oldu, ve Leah’ın erkekler kelimesinden ürktüğünü hissettim. Alıngan, her zaman olduğu gibi.
Sam fark etmemiş gibi davrandı. “Quil ve Jared nerde?”
“Quil Claireı aldı. Onu Clearwater lara götürüyor.”
“İyi. Sue ona bakar.”
“Jared kimlere gidiyordu.”diye düşündü Embry. “Seni duymuyor olması iyi şans.”
Sürüde alçak bir homurdanma vardı. Onlarla birlikte inledim. Jared nihayet gelebildiğinde, onun hala Kim’i düşündüğüne hiç şüphe yoktu. Ve kimse yapmak üzere oldukları şeyi tekrar yapmak istemedi.
Sürü bulunduğum yerin birkaç mil batısında toplandı. Onlara, sık ormanlara doğru uzun adımlarla koştum. Leah, Embry ve Paul da onlara doğru koşuyordu. Leah yakındaydı. Ormanda, ayak seslerinin çok da uzakta olmadığını duyabiliyordum. Birlikte koşmamayı tercih ederek, paralel bir çizgide devam ettik.
“Ee, tüm gün onu bekleyemeyiz, daha sonra bize yetişir.”
“Ne oldu patron?” Paul bilmek istedi.
“Konuşmamız gerek. Bir şeyler ldu.”
Sam’in düşünceleri bende bir tütreme hissettirdi. Ve sadece Sam inkiler değil, aynı şekilde Seth, Collin ve Brady ninkilerde. Collin ve Brady yeni çocuklardı. Bugün Samle birlikte devriyedeydiler, dolayısıyla onun ne bildiğini bilirlerdi. .sethin henüz niye burada olmadığını bilmiyordum, ve bilmek istiyordum. Bu onun davranışı değildi.
“Seth, onlara ne duyduğunu söyle.”
Hızlandım. Orada olmak istiyordum. Leah ın da hızlandığını duydum. Geçilmekten nefret eder. Hızlı olmanın onun tek üstünlüğü olduğunu iddia eder.
“İddia etmek, aptal”diya tısladı ve sonra vites artırdı. Tırnaklarımı toprağa gömdüm ve kendimi ileriye fırlattım.
Sam bizim her zamanki zırvalıklarımızı çekecek halde değil gibiydi. “Jake, Leah, mola verin.”
İkimiz de yavaşlamadık.
Sam homurdandı ama devam etmemize izin verdi. “Seth?”
“Charlie, Billy i bizim evde bulur bulmaz çağırdı.”
“Evet, onunla konuştum” diye ekledi Paul.
Seth Charlie’nin ismini düşününce bir sarsıntı geldiğini hissettim. Bu oydu. Beklenen gelmişti. Zorlukla nefes alarak, daha hızlı koştum, birden ciğerlerimin çok fazla zorlandığını hissettim.
Bu hangi hikaye olabilirdi?
“Sanki aklını kaçırmış gibiydi. Tahmin et, Bella ve Edward geçen hafta eve geldi ve…”
İçim rahatladı.
Hayattaydı. Ya da ölü falan değildi, sonunda.
Bunun bana yapabileceği değişikliğin ne kadar olduğunun farkına varamamıştım. Tüm bu zaman boyunca onu bir ölü gibi hatırlıyordum, ve şimdi sadece bunu gördüm. Onun, Bella’yı canlı getirebileceğine hiç inanmamış olduğumu gördüm. Bu sorun olmamalıydı, çünkü geleceğin ne getirdiğini bilmiyordum.
“Evet, kardeşlerim, işte kötü haberler. Charlie onunla konuştuğunu ve sesinin kötü geldiğini söyledi. Ona hasta olduğunu söyledi. Carlisle aldı ve Charlie’ye Bella’nın Güney Afrika’da çok nadir rastlanan bir hastalığın bulaştığını söyledi. Karantinada olduğunu söyledi. Charlie delirmeye başlıyor, çünkü onu görmesine izin verilmedi. Hastalığı kapıp kapmamayı umursamayacağını söyledi, ama Carlisle bunu onaylamadı. Ziyaretçi yok. Charlie’ye bunun gerçekten ciddi olduğunu fakat elinden gelen her şeyi yapıyor olduğunu söyledi. Charlie günlerdir endişeleniyor, fakat şimdi sadece Billy’ i aradı. Bella’nın sesinin bugün kötü çıktığını söyledi.”
Seth detaylı anlatmasını bitirdiğinde zihinler sessizleşti. Hepimiz anladık.
Eninde sonunda onun bu hastalıktan öleceğini Charlie biliyordu. Ölüyü görmesine izin verecekler miydi? Rengi solmuş, hala mükemmel, nefes almayan bedenini? Onun soğuk tenine dokunmasına izin vermezlerdi. Bunun ne kadar zor olduğunu anlayabilirdi.
Charlie ve diğer yaslı kişileri ölüden uzaklaştırana kadar beklemek zorundalardı. Bu ne kadar sürecekti?
Onu gömerler miydi? Kendi çukurunu kazar mıydı? Ya da kan emiciler onun için gelirler miydi?
Diğerleri benim tahminlerimi sessizlik içinde dinledi. Bunlardan daha fazla tahminde bulundum.
Leah ve ben hemen hemen aynı zamanda geldik. O burun farkıyla beni geçtiğine emindi. Ben Sam’in sağ tarafına geçmek için acele ederken, o da erkek kardeşinin yanına çökerek oturdu. Paul döndü ve benim için bir yer açtı.
“beatcha(anlamadım), tekrar” idye düşündü Leah, ama onu sadece ben duydum.
Niye sadece benim ayakta olduğumu merak ettim. Sabırsızlıktan, omzumdaki tüylerim diken diken oldu.
“Ee, neyi bekliyoruz?” diye sordum.
Kimse bir şey söylemedi ama onların tereddüt içindeki duygularını duydum.
“Hadi ama! Anlaşma bozuldu!”
“Hiçbir kanıtımız yok. Belki de hastadır…”
“OH! LÜTFEN!”
“Tamam, detaylı bir kanıt toplamak oldukça güç. Hala….Jacob” Sam’in düşünceleri yavaşça, tereddütlü olarak geldi. “Bunu istediğine emin misin? Bu gerçekten doğru şey mi? Bella’nın bunu istediğini hepimiz biliyoruz.”
“Anlaşmada kurbanların tercihleri hakkında hiçbir şeyden bahsetmiyor, Sam!”
“O gerçekten bir kurban mı? Onu bu sınıfa mı sokuyorsun?”
“Jake”, diye düşündü Seth.
““Evet.
”onlar bizim düşmanımız değil.”
“Kapa çeneni çocuk. Sadece bir çeşit kahramanlık yaptın diye kan emicilere aşırı saygı duymaya devam ediyorsun, bu kuralları değiştirmez. Onlar bizim düşmanımız. Onlar bizim topraklarımızda. Onları biz aldık. Bir kere Edward Cullen ın yanında dövüşüp de eğlenmeni önemsemem.”
“O zaman Bella onlarla savaştığında ne yapaksın, Jacob? Hıh?” diye sordu Seth.
“O zaman artık Bella değildir.”
“onu mahvetmeye çalışanlardan biri mi olacaksın?”
Kendimi çekişmekten alamadım.
“Hayır, olmayacaksın. O zaman bunu bizden birinin yapmasını isteyeceksin. Ve sonra her kim olursa o (öldüren), ona sonsuza kadar kin duyacaksın.”
“Duymam…”
“Elbette duymazsın. Dövüşmeye hazır değilsin, Jacob.”
Sezgilerim öne çıktı ve çemberin karşısındaki kurtlara homurdanarak ileriye doğru uzandım.
“Jacob!” Sam uyardı. “Seth, bir dakika için kapa çeneni.”
Seth’in başı öne düştü.
“dong,neyi kaçırdım?”diye düşündü Quil. Toplantı yerine doğru koşuyordu. Charlie’nin aramasıyla ilgili olanları duydu.
“Gitmeye hazırlanıyoruz” dedim ona. Niye Kim’i ikna etmiyorsun ve Jared’in ağzını yoklamıyorsun? Herkese ihtiyacımız var.”
“Buraya gel, Quil” diye emretti Sam. Henüz hiçbir şeye karar vermedik.
Homurdandım.
“Jacob, sürü için en iyisinin ne olacağını düşünmek zorundayım. Hepinizi en iyi şekilde koruyacak yolu seçmeliyim. Atalarımızın anlaşmayı yaptığı zaman değişti. Ben…şey, açıkçası Cullen ların bizim için tehlikeli olduğunu düşünmüyorum. Ve biliyoruz ki burada çok fazla kalmayacaklar. Eminim ki bir an önce bize hikayelerini anlatıp, gözden kaybolacaklar. Hayatımız normal akışına dönecek.”
“Normal?”
“Eğer onlara meydan okursak, Jacob, kendilerini gayet iyi savunacaklardır.”
“Korkuyor musun?”
“Bir erkek kardeşini kaybetmeye çok mu isteklisin?”durdu. “Ya da kız kardeşini?” bunu bir an düşündükten sonra ekledi.
“Ben ölmekten korkmuyorum.”
“Biliyorum, Jacob. Senin fikrini sormamın nedenlerinden biri de bu.”
Gözlerinin içine baktım. “Atalarımızın anlaşmasını onurlandırmaya niyetin var mı yok mu?
“Ben sürümü onurlandırırım. Onlar için en iyisini yaparım.”
“Ödlek”
Dişlerini geri çekerken hayvan burnu gerildi.
“Yeter, Jacob. Haddini aştın.” Sam’in zihin sesi değişti ve tuhaf bir tını halini aldı, itaatsizlik edemezdik. Alfanın sesi. Çemberdeki her bir kurdun üzerinde bakışlarını gezdirdi.
“Sürü kışkırtılmadıkça Cullenlara saldırılmayacak. Anlaşma ruhu sürüyor. Onlar bizim halkımız için tehlikeli değiller. Forks hakli için de tehlikeli değiller. Bella Swan bilinçli bir tercih yaptı ve onun seçiminden dolayı eski müttefiklerimizi cezalandırmayacağız.”
“Duy, duy” dedi Seth coşkulu bir şekilde.
“Sanırım sana susmanı söylemiştim, Seth”
“Oopps. Üzgünüm, Sam.”
“Jacob, nereye gittiğini düşünüyorsun?”
Batıya doğru hareket ederek çemberden ayrıldım, yani ona arkamı dönebilirdim. Babama hoşça kal diyecektim. Anlaşılan buna daha fazla katlanmama gerek yoktu.
“Aww, Jake, bunu tekrar yapmanı istemiyorum!”
“Kapa çeneni, Seth” bir çok kişi aynı anda düşündü.
“Ayrılmanı istemiyoruz” dedi Sam, düşüncesi öncekinden daha yumuşaktı.
“Kalmam çok zor, Sam. Kendi yoluma gideceğim. Beni bir köle yaptın.”
“Öyle yapmadığımı biliyorsun.”
Artık söylenecek başka bir şey yoktu.
Onlardan uzağa koştum. Ne yapacağımı düşünmemeye çalışmak çok zordu. Bunun yerine, uzun süren kurt aylarımla ilgili anılarıma konsantre olmaya çalıştım, insandan çok bir hayvanken ki anılarımı. Anı yaşamak, acıktığında yemek, yorulunca uyumak, susadığında içmek ve sadece koşmak istediğinde koşmak. Basit istekler, bu basit isteklere kolay cevaplar. Acı çok kolay şekillerde geldi. Açlığın acısı. Patilerin altındaki soğuk buzun acısı. Akşam yemeğini almak için yapılan kapışmalarda oluşan kesiklerin acısı. Her acının kolay bir cevabı var, acıyı bitirmek için net bir olay.
İnsan gibi olmamak.
Henüz, evime doğru koşarken, insan vücuduma geri döndüm. Özel olarak düşünmeye ihtiyacım vardı. Hala eve koşarken kıyafetlerimi çözdüm ve onları giydim.
Sam çok açık bir kural koymuştu. Sürü Cullenlara saldırmayacak. Tamam.
Tek başımıza şahsi bir oyundan bahsetmemişti.
Hayır, sürü bugün kimseye saldırmayacaktı.
Ama ben saldıracaktım.