Tören alayı gibi geldiler, çok fazla yeteneği de yanlarında getirerek.
Katı ve resmi bir şekilde düzenli bir ordu edası ile gelmişlerdi. Sanki bir sınırın içerisinde birlikte haraket ediyorlardı, harika bir senkronizasyon içerisinde karanlık ağaçları takip ediyorlardı, kırılmaz bir şekilde beyaz kardan bir kaç inch yukarıda ilerliyorlar ve bu düzen en büyük avantajları haline geliyordu.Etrafta gri bir renk vardı; Grup içindekilerin kalplerinin ve düşüncelerinin hepsinin en derin siyaha bürünmesiyle birlikte herbir bedenin yansıması ile çevrenin rengi daha da karardı. Hepsinin yüzü gölgeli ve siyah cübbeli idiler. Muntazam biçimde haraket eden ayaklarının sesi sanki bir müzik gibiydi, karmakarışık ayak vuruşlarıyla beraber asla sendeleyemeyecekler gibi.
Ayaklarının şekillerinden ve uyumlarından bahsetmiş...
Yavaş ama emin adımlarla ilerliyordular, aceleleri yoktu,herhangi bir gerilim yada korku da yoktu.
Yenilmez olmanın verdiği rahatlıktan başka bir şey değildi bu.
Bu balayımızda gördüğüm kabusumun aynısıydı. Sadece şeytanca arzularının bir an öcne yerine gelmesini istiyorlardı. Bu yüzleri daha önce kabusumda da görmüştüm, intikam içinde gülümseyen yüzler. Böylece Volturi nin bize hepsinin birden bu hisleri verebilmesi için nasıl disipline edildiklerini de anlamıştım. Aynı zamanda onlar burada onları bekleyen bizim tarafımızda olan vampirler yüzünden de herhangi bir süpriz yada korku belirtisi de göstermediler, organize olmamış ve hazırlıklık bir grupla mukayese edildiğinde. Aynı zamanda ortamızda duran dev gibi kurtlardan dolayıda herhangi bir sürprüzle karşılaşmış gibi görünmüyordular.
Otuz iki kişiydiler.
Bizden 19 kişi savaşabilecek durumdaydı, ve 7 kişi de biz yok edilirken izleyecek olan. Aynı zamanda da 10 adet kurtadam.
Kırmızı cübbeliler geliyor, kırmızı cübbeliler geliyor diye kendi kendine söylendi ve bir kere
sessizce güldü Garrett. Kate nin daha da yakınına yaklaştı.
" Geldiler" Vladimir Stefan a fısıldadı.
" Eşleri" diye Stefan geri cevap verdi. Bütün koruyucular. Hepsi bir aradalar. Bu çok iyi Volterayı yok etmek için tekrar denemek zorunda değiliz.
Daha sonra eğer sayıları yeteri olmazda, Volturi yavaş ve heybetli bir şekilde avantaja sahipti, daha fazla vampir onların arkalarını korumak için yerlerini almaya başlamışmışlardı
Görünürdeki yüzlerinde sadece savaşmak olan bu vampirler, volturinin anlamsız disiplini altında duygu kaleydeskopu gibiydiler. İlk anda kendilerini bekleyen güvü görünce sok oldular ya da biraz endişe duydular belki. Ama çok çabuk bu duyguları atlattılar, karşı konulmaz numaralarını sakladılar, durdurulamaz Volturi nin arkasındaki yerlerini korudurlar. Biz onlara süpriz yapmadan önce büründüleri ifadelerine geri döndüler.
Yüzlerinde ki kesin ifadeden dolayı kafa yapılarını anlamak çok kolaydı. Kızgın bir kalabalık, çılgınca yasaları uygulamak için kamçılanmış ve sadece adalete köle topluluk.
Ben vampirlerinin dünyasının hislerini ölümsüz çocuğa doğru bakan bu yüzleri okumadan önce tamamen anlayamamıştım.
Yanlarında kırk dan fazla birarada organize olmamış çeşitli kişilerden meydana gelmiş bir topluluk daha vardı. Bunlar Volturi nin kendi şahitlerimiydi? Biz öldüğümüzde, onlar dünyaya suçluların tamamen yok olduklarını mı söyleyeceklerdi, volturi için hiçbir şey yapmayan tarafsız bir şahit topluluğu. Çoğunun gözlerinde sadece şahitlik yapmaktan çok gözyaşı ve sonundaki acıya yardım etme isteği daha çok okunuyordu.
Bizim bir temennimiz yoktu. Her nasıl olacaksa Volturi nin avantajlarının etkisini yok etsek bile, yine de hala bizi olduğumuz yere gömebilirlerdi. Eğer Demetri yi öldürürsek, Lacop'un Reneesme ile beraber buradan kaçma şansı olabilirdi.
Aynı bitmiş, gömülmüş olma duygularını etrafımda hissedebiliyordum. Umudunu yitirmiş ağır bir hava, beni aşağılara doğru çok kuvvetli bir basınçla çekiyordu.
Bir vampir, her iki gruptan da ayrı olduğu anlaşılabien biriydi; Irina olduğunu hatırladım ikigrup arasında da kalmaktan dolayı tereddüt içerisinde idi, ifadesi diğerlerine göre çok farklıydı. Irına nın kokrmuş gözleri Tanya'nın ön saflarda olan yerine baktı ve gözlerini ondan alamadı. Edward çok kızgın bir ses tonuyla hırlayarak söyledi.
Alistair haklıydı dedi Edward Carlisle a.
Ben de Caelisle nin Edward ın sorusu karşısındaki ifadesine baktım
Alistair haklıydı dedi Tanya Onlar Caius ve Aro yok etmek ve yakalamak için geldiler. Edward nerede ise sesizce nefes verdi; sadece bizim tarafımızda olanlar duydu. Tamamen hazırlanmış çok fazla stratejileri var. Irına nın suçlaması ispatlanamazsa, taaruza geçmek için başka bir sebep bulacaklar. Şimdi Reneesmeyi görecekler, gidişattan da kesinlikle eminler. Hala bu saçma sapan düşünceleri yüzünden dikkatli olmalıyız, ama onlar mutlaka
duracaklar, Renesme hakkında gerçeği duyacaklar. Her ne kadar yduymaya yada dinlemeye niyetleri olmasa da.
Jacop tuhaf bir kabadayılık gösterisi yaptı.
Bu beklemendik haraketle beraber, 2 saniye sonra durdular. Kısık sesli müzik şeklinde mükemmel senkronize olmuş bu grupta sesszilik hakimdi. Kusursuz disiplinleri hala sağlamdı, Volturi salt bir durgünlukla donmuş gibi durdu. Bizden 100 yard uzaklıktalardı.
Arkamda ve yan tarafımda , büyük kalplerin seslerini duymaya başlamıştım, daha da yakına geldiler.
Gözlerimi sağ ve sol köşeye doğru çevirdim ki Volturi yi ne durdurmuştu nasıl bu kadar avantajlı iken durmuşlardı.
Kurtlar bize katılmışlardı.
Düzensiz hattımızın diğer yanına, kurtlar uzun kaslı kollarıyla dahil olmuşlardı. Kendime bir saniye ayırdığımda, benim bildiğim sadece 10 kurt vardı, kurtlar tekrar bir bakış attığımda hatırladım ki bazılarını hiç görmemiştim ben. 16 kişiydiler Jacop u da eklersek 17 ve kesinlikle yanımızdaydılar.
Kesinlikle anlaşılan oydu ki bu yeni katılan kurtlar çok çok gençlerdi.
Bunu daha önceden tahmin etmem gerekirdi. Etraflarında çok fazla vampir olduğunda, Kurtların nufusu da hızlıca artıyordu.
Daha fazla çocuk ölecek. Neden Sam in buna izin verdiğini merak ettim, Ve hatırladım ki Sam inde başka seçim şansı yoktu. Eğer kurtlardan biri yanımızda durursa, Volturi de diğerlerini mutlaka arayacak ve onları bulacaktı. Bütün sürü burdaydı ve bu bütün sürüyü kaybetmekle ilgili bir kumardı.
Ve biz kaybedecektik.
Birden bire öfkelenmiştim, bu öfkeninde ötesindeydi, katil olabilecek kadar sinirlenmiştim.
Ümitsiz acılarım tamamen yok olmuştu. Kızılımsı parlaklık Önümde duran siyah figürlerin yerini almıştı, şimdi bütün istediğim dişlerimi onlara geçirmek, vucutlarını parçalara ayırmak ve onları parçalayarak yakmak.. o kadar delirmiştim ki onları tamamen yandığı odun yığınlarının etrafında dans etmeyi bile düşünüyordum, külleştiklerinde de kahkahalarla gülecektim. Dudaklarım yeniden büzüldüler, düşük vahşi birhırıltı karnımdan boğazıma kadar gelerek dışarıya çıktı. Dudağımın kenarlarında bir gülümseme belirdiğini fark ettim.
Benim yanımda duran, Zafrina ve Selana sesiz homurdanmamı duymuşlardı. Edward ellerini ellerime daha sıkı bastıdı, beni uyarırcasına.
Volturi nun yüzlerinin büyük bir bölümü hala anlamsızca bakıyorlardı. Sadece iki tanesi bütün grubun görüntüsünden ve duygusundan farklı duruyorlardı. Ortadadaydılae, elleri ile birbirlerine dokunuyordu, Aro ve Caius değerlendirme işin durmuşlardı, ve bütün muhafızlarda onlarla beraber durmuşlar ve öldürme emrini bekliyorlardı. Bu ikisi birbirlerine hiç bakmadılar, ama açık olarak bellidiki birbirleri ile bağlantı kuruyorlardı. Marcus, Aro nun diğer eline dokunmayı düşündü, sanki konuşmanın bir parçası değil gibiydi. İfadesi gardiyanlarınınki kadar sersem değildi, fakat nerede ise bomboş bakıyordu. Onu daha önceden de gördüğüm gibi, tamamen sıkılmış gibi görünüyordu.
Volturi nin tanıkları gözlerini bize doğru çevirdiler, gözleri Renesme ve bana odaklanmıştı, ama oramana yakın bir yerde kalmayı tercih ettiler ve volturi askeri ve kendileri arasında mesafeyi koruyorlardı. Sadece İrina çok fazla haraket etmeden Volturi ye yakın duruyordu, eski zamanlardan kalma kadınlara bir kaç adım uzaklıkta idi, harika saçlı pudra gibi tenli ve film gibi gözler ve onların iki iri bodygardı.
Aro nun tam arkasında daha koyu renk pelerin giymiş bir kadın duruyordu. Arkasına dokunup dokunmadığından tam oalrak emin olamıyorum. Bu başka bir kalkanmıydı, Renata? Merak etmiştim.Eleazar ın dediği uzaklaştırıcı mıydı?
Fakat ben hayatımı Caius yada Aro yu öldürmek için tehlikeye atamazdım, daha hayati hedeflerim vardı.
Aro ve Caius un kırmızı parlayan gözleri bize doğru bakmaya başladı. Aro nun yüzündeki hayal kırıklığını okumuştum ve gözleriyle yeniden ve yeniden herhangi bir şey kaçırmamak için bize doğru bakıyordu. Üzütüyle dudaklarını sıkıştırdı.
Bu dakikada, Ben hiç bir şeydim ama neyseki harika olan Alice kaçmış olmasıydı.
Ara uzamıştı, Edward ın nefesinin hızını duydum.
Carlisle sessiz ve endişeli bir şekilde "Edward" diye seslendi
" Nasıl ilerleyecekleri konusunda emin değiller. Seçenekleri tartıyorlar, önemli hederfleri
belirliyorlar ilk hedefleri ben, sen, Eleaze ve Tanya. Marcus bizim aramızdaki bağları okumaya çalışıyor ve bizim zayıf noklarımıza odaklanmış durumda. Romanyalılarında aramızda olması onları sinirlendirdi. Bilmedikleri yüzleri burada görmekten dolayı endişeliler, Zafrina ve Senna gibi ve tabikide kurtlat, doğal olarak. Hiç bir zaman sayıcı azınlıkta kalmamışlardı. Onları durduran da buydu.
"Sayıca az almak" Tanya kuşkuyla söyledi
" Tanıklarını saymıyorlar" Edward dedi. Onları yok sayıyorlar, korunmalarının anlamsız olduğunu düşünüyorlar. Aro seyircilerinin yanına gitti.
Carlisle "Şimdi Konuşmalımıyım" diye sordu.
Edward terredüt etti, sonra " bu sahip olabileceğin tek şans" dedi.
Carlisle omuzlarını kaldırdı ve biraz defansif çizgimizden bir kaç adım ileriye gitti. Onu korumasız ve yalnız görmekten nefret ettim
Kollarını açtı, avuş içlerini birleştirir şekilde sanki tebrik eder gibi " Aro, benim eski arkadaşım, yuzyıllar olmuş"
Kocaman bir dakika boyunca bembeyaz bir ölüm sessizliği oldu. Edward'ın Aro nun Carlisle nin sözlerinini değerlendirmesinin gerilimini hissettim. Gerginlik gitgide artıyordu.
Daha sonra Aro Volturi formasyonunun ortasından bize doğru bir adım attı. Kalkanı, Renata da onunla beraber haraket etti. Parmakları sanki cübbesine dikilmiş gibi. İlk seferinde, Volturi safları tepki gösterdi, dişlerinin arasından şikayet eden sesler çıkmaya başladı. Bazı savaşçı gardiyanlar öne doğru eğildi.
Aro onlara elini kaldırdı ve " barış" dedi.
Sadece bir kaç adım daha yürüdü, ve başını bizim tarafa doğru merakla kaldırdı.
" Harika kelimeler" Carlisle, Zayıf, ince sesi ile nefes alarak söyledi" " Öyle görünüyorki,
topladığın ordu, beni ve benim değerli yandaşlarımı öldürmek için buradalar"
Carlisle kafasını salladı ve 100 metreden uzağında olmayan bize doğru bir bakış attı.
" Elime dokunabilir ve amacımın ne olduğunu anlayabilirsin" dedi
Aro nun zeki gözleri kısıldı. " Fakat, senin amacının bir önemi olduğunu da nereden çıkardın, Carlisle, bu yaptığınla yüzleşmeden" kaşlarını çattı, üzgün bir yüz ifadesine büründü. Gerçek miydi değilmi bu ifade bunu söylemeyemem.
" Bana yapılan bu suçlama sonucunda beni cezalandırmanızı kabül etmiyorum"
Daha sonra kenarda durdu ve" bunu cezalandırmak bizim sorumluluğumuzda. Gerçekten Carlisle, bu gün seni hayatını korumaktan başka hiçbir şey beni memnun etmezdi. "
" Kimse kuralları çiğnemedi, Aro. Bırak da açıklayayım." Carlisle yine bir umutla ellerini Aro ya doğru uzattı.
Aro Cevap vermeden önce, Caius Aro nun yanına hızlıca süzüldü.
" Çok fazla anlamsız kurallar, gereksiz kanunlar ürettin kendine Carlisle" bu beyaz saçlı eski zamanlardan kalma adam. " Bu doğruluğu kesinlik kazanmış hatalarını nasıl bize karşı koruyacaksın"
" Kural yıkılmadı, Eğer dinlerseniz?"
" Çocuğu gördük, Carlisle" Caius dedi. " Bize aptalmışız gibi davranma"
" O ölümsüz çocuklardan değil. Vampir de değil. Size bunu çok kolay bir şekilde bir kaç dakikada kanıtlayabilirim".
Caius Carlisle nin sözünü kesti. " Eğer o yasaklılardan biri değilse, neden onu korumak için böyle bir tabur oluşturdunuz?
" Şahitler, Caius, sizin getirdiğiniz gibi" Carlisle sinirli bir ses tonu ile izah etmeye çalıştı;
" Burada bulunan arkadaşlarımız size çocuk hakkındaki gerçekleri anlatmak için buradalar, yada sadece siz ona kendiniz bakabilirsiniz. Yanaklarındaki insan kanının aktığını kendi gözlerinizle göreceksiniz Caius dedi.
" Kesinlikle bir hile" dedi Caius. " Bize bunu anlatan itirafçı nerede? Hemen onu buraya getirin."
Ayağını Irına nın olduğu yere doğru çevirerek eşlerin arkasında duran Irına ya seslendi, Buraya gel"Irına, gözlerini ayırmaksınız ona baktı, yüzü sanki korkunç kabusundan henüz uyanmış gibi duruyordu.
Caius sabırsızlıkla parmaklarını sıktı. Eşlerden birinin büyük korumalarından birisi İrina nın yanına geldi ve onu Caius a doğru itekledi. İrina yavaş adımlarla Caius a doğru yürüdü. Bir kaç metre sorna durdu, gözü hala kızkardeşlerindeydi.
Caius aralarındaki mesafeyi kaadı, ve direk olarak yüzüne baktı.
İncinmemiştim, fakat bu yapılan şeyde korkunç bir alçatma söz konusu idi. Sanki birinin bir köpeği tekmelemesi gibi. Tanya ve Kate aynı anda tısladılar.
Irina nın bedeli katılaştı ve gözleri Caius a doğru odaklandı. Arkama yapışmış halde duran Renesme ye doğru elini kaldırdı, parmakları Jacop'un kürkünden ötürü hala karmakarışıktı. Caius benim tamamen kırmızı hale gelmiş gözlerimi ve kızgın görüntümü fark etti. Jacop un göğsünden bir homurdama sesi yükseldi.
" Bu senin gördüğün çocuk mu" Caius sordu. " Bu açıkça insandan daha farklı olduğu belli olan"
Irına bize tekrar baktı ve kafasında oturtturmaya çalıştı, Renesme yi ilk gördüğü zaman ve şimdiki zaman arasındaki farkı anlamaya çalışıyordu, kafa karışıklığı bütün benliğini sarmıştı.
"Evet" Caius hırladı.
" Ben şey ben tam emin değilim" dedi aklı karışmış bir şekilde.
Caius ona tekrar vurmak istercesine ellerini çekti. çelik gibi bir sesle " Ne demek istiyorsun" dedi.
" O aynı değil, ama sanıyorum ki bu aynı çocuk. Demek istediğim şu ki, o değişmiş. Bu çocuk benim gördüğüm çocuktan daha büyük.
Caius'un kızgın nefesi dişlerinin arasından duyuluyordu, ve Irına bitirmeden önce sesini kesti. Aro Caius un yanına geldi ve llerini onun omzuna koydu.
" Sakin ol kardeşim. Bu olayı çözecek zamanız var. Aceleci olmaya gerek yok"
Somurtkan bir ifade ile, Caius Irina ya arkasını döndü.
"Şimdi tatlı elmam" Güçlü ama şeker bir ifade ile Aro dedi. "Bana ne demek istediğini gösterirmisin" Elini şaşkın vampirin eline koydu. Irına da belirsizlik içerisinde elini koydu. Sadece ir kaç dakika için onun ellerini ellerinde tuttu.
" Gördün mü, Caius" dedi. " ihtiyacımız olan şeyi almamız ne kadar basit"
Caius onu cevaplamadı. Gözlerinin kenarından, Aro onu seyredenlere bir göz attı, ve sonra Carlisle a doğru döndü.
" Yani şimdi elimizde bir gizem var, görünen o ki. Görünen o kü bu çocuk büyüyor. Evet İrina nın ilk hatırladığı şey bu çocuğun bir ölümsüz çocuk olduğu
" Bu da benim kesinlikle açıklamaya çalıştığım şey" dedi Carlisle, Sesi değişmiş şekilde, onun içininde rahatladığını tahmin edebiliyordum. Bu umutsuz ve diken üstünde bekleyişimizi bir süre için durdurdu.
Ben herhangi bir iç rahatlaması hissedemedim, Bekledim, sadece uyuşmuş bir öfke ile , Edward ın söz verdiği strateji katmanlarının oturması için.
Carlisle elinin yeniden Aro ya doğru uzattı.
Aro bir saniye için tereddüt etti. " Bu hikayenin ortasında olan başka birinden açıklama almayı tercih ederim dostum Bu kural ihlalini senin yapmadığını da biliyorum yanlışmıyım? "
" Ortada herhangi bir ihlal yok"
" Olması gerektiği gibi olmalı, Ben doğruya bütün haliyle sahip olmalıyım" Aro nun yumuşak sesi sertleşti. " Ve bunun en iyi yolu, doğruyu bütün hikaye ile birlikte senin yetenekli oğlundan öğrenmem" Kafasını Edward'a doğru döndü. " Çocuk onun yeni doğan eşine yapışmış, Edward ın bu sorumluluğu üstleneceğini düşünüyorum."
Tabiki de o Edward ı isteyecekti. Edward'ın beyninden, bütün düşüncelerimizi duyabilirdi.
Sadece benimkisi hariç.
Edward hızlıca döndü, gözlerime bakmadan benim ve Renesme nin alnımıza öpücük kondurdu. Uzun adımlarla karlı alana doğru ilerledi, Carlisle nin omzuna dokunup onu geçerek. Arkamda sesiz bir hıçkırık sesi duydum, Esme içinden gelerek korkunç bir şekilde sessizce ağlıyordu.
Volturi nin ordusunda gördüğüm kırmızı sis tabakası, daha açık renk almaya başlamıştı, Edward'ı bu boş beyaz alanda yalnız başına görmeye katlanamıyordum, fakat aynı zamanda karşı tarafa da Reneesme den bir adım bile uzakta olmak fikri daha katlanılmaz geliyordu. Zıtlıklar içerisinde kalmıştım. Donmuştum, sanki kemiklerim bu basınca daha fazla dayanamayacak ve kırılacaktı.
Jane i Edward tam iki tarafında ortasında olan bir açıya yani onlara bizden daha yakın olduğunda ona doğru gülerken gördüm.
Bu kendini beğenmiş bir gülümsemeydi. Hiddetim zayıflıyordu, bu öfkeli kana susamadan daha yüksek olduğu kesindi. O dakikada kurtların bu kararı baştan verilmiş savaşa bağlı oldukalarını hissettim.
Dilimdeki deliliğin tadını alabilirmiyim? İçimde geldit dalgalanmaları gibi bu hislerin aktığını hşissetmiştim. Kaslarım sıkıştı, otomatik olarak tepki verdim. Bütün gücümü kullanarak kalkanımı genişletmeye başladım, kalkanın genişlemesi bu kadar geniş alan için mümkün müydü? On kere benim en iyi
uzaklığım neydi? Cirit gibi. Nefesim parlamaya hazır olarak gayretle acele ediyordu.
Kalkan parıldayarak kabarcık şeklinde çok ince bir perde gibi enerji yayıyordu, likit çelik misali mantarımsı bir bulut gibi.
Bu elastik kumaş için artık geri çekilmek yoktu, bir anlığına sadece ham gücümle, hissettiğim boşluğu sadece benim yarattığımı gördüm. Bu benim parçam olan görünmeyen boşluğa kendi defansım için tutunuyordum, bilinç altımda gitmesini istemiyordum. Şimdi onu serbest bırakmıştım ve kalkanım
kolaylıkla benden 55 metre öteye gitmişti, sadece konsantrasyonumun belli bir kısmı ile, kablo gibi sadece benim emrilerime uyan bir parçaydı bu kalkan. Kalkanı ittim, uzun ve sivri bir oval oluşturdum.
Şu anda kalkanın içerisinde olan herkes sanki benim bir parçamdı. Bu parlak ısının altında,beni çevreleyen hayran bakışlarında hepsinin hayat belirtilerini hissedebiliyordum. Kalkanı gerken uzunluğa doğru ittim ve Edward'ın parlak ışığını kalkanımın içerisinde hissettiğimde rahat bir nefes aldım.
Kalkanı orada tuttum, Edward'ı ince ama düşmanlarımız tarafından asla kırılamayacak bu kalkanın tamamen içine almıştım.
Hemen hemen bir dakika geçmişti. Edward hala Aro'ya doğru yürüyordu. Artık herşey değişmişti, ama kimse
bu kalkan patlamasını benden başka fark etmemişti. Dudaklarımla kokunç bir gülünç belirdi. Diğerlerinin bana baktığını hissettim, Jacop'un kocaman siyah gözleri sanki ben aklımı kaybetmişim gibi bana bakıyordu.
Edward bir kaç adım sonra Aro'ya yakın bir yerde durdu, ben üzüntüyle bu kalkanı onun üzerinde daha
fazla tutmamam gerektiğini fark ettim, bu değişimi kısmen önlemem gerekiyordu. Bizim bütün hazırlığımızın noktası buydu, Aro nun bizim bütün hikayemizi dinlemesi. Fiziksel olarak bu kalkan var oldukça Edward 'a dokunması bile mümkün değildi, kalkanımı geriye aldım ve Edward'ı açıkta bıraktım.
Gülen yüzüm tamamen ortadan yok oldu. Tamamen Edward ı fokuslandım, kalkanı herhangi bir şey yanlış giderse die hazır tutuyordum.
Edward'ın çenesi küstahça açıldı ve elini Aro'ya doğru sanki çok büyük bir onur bahşediyormş gibi uzattı. Aro onun bu tutumundan hoşlanmıştı, ama bu hoşlanma genel bir hoşlanma değildi. Renata Aro nun gölgesinde sinirlice titredi. Caius un kaşları çok derin bir kızgınlık içerisinde ve o sanki transparan
olan derisi ve yüzü buruşuktu. Küçük Jane dişlerini gösterdi, arkasında duran Alec'in gözleri de konsantrasyon için hazırdı. Onun hazır olduğunu düşündüm, benim gibi, herhangi bir durumda saldırmaya hazır.
Aro aradaki mesafeyi durmadan tamamladı ve gerçekten onun korkması gereken ne vardı? Ağır gölgeler halindeki gri cübbeliler Felix gibi bir kaç metre uzaktaydılar. Jane ve onun yakma yeteneği Edward'ı şiddetli ıstırap içerisinde bırakabilirdi. Alec Aro nun yanına bir adım bile yaklaşsa Edward'ı sağır edebilirdi. Kimse benim onları durduracak gücüm olduğunu bilmiyordu, Edward da dahil.
Tehlikeli olmayan bir gülümseme ile, Aro Edward'ın elini aldı. Gözleri bir kere parladı, ve bütün bilgileri almak için omuzları tamamen kamburlaştı.
Bütün düşünülen sırlar, bütün stratejiler, herşey Edward'ın geçen bir ay boyunca herkesin zihinlerinde duyduğu herley artık Aronundu. Aynı zamanda Alice'nin görüleri, ailemizin bütün sessiz kalması gereken özel anları, Reneesme nin bütün resimleri, bütün öpüşmeler, Edward la benim aramdaki bütün dokunuşlar. Hepsi hepsini şimdi Aro da biliyordu.
Hayal kırıklığı içerisinde homurdandım, kalkan öfkeme bulandı, şeklini değiştirdim ve bizim bulunduğumuz tarafa doğru kaydırdım.
" Rahat ol, Bella" Zafrina bana fısıldadı.
Dişlerimi birbirlerine sıkıştırdım.
Aro Edward'ın hafızasında olanlara konsantre olmaya devam ediyordu, Edward'ın başı yana doğru eğildi.
Aro nun onu aklından aldıklarını geri okuduğundan dolayı boynundaki kasları daha gergin bir şekilde kilitlenmişti ve bu Aro nun hepimize cevabıydı.
Bu çift taraflı ama eşit olmayan bağlantı muhafızlaarın gergin bir şekilde gelişine kadar yeterince
uzun devam etmişti. Kısık mırıltılar Caius kesin emirleri ile sessizliğe bağırdığında kesildi. Jane kenarda sanki kendisine yardım edemiyormuş gibi duruyordu, ve Renera nın yüzü stresten semsert olmuştu.
Bir dakika için, Bu mükemmel kalkanın onları paniğe süreklediğini ve zayıf hissettirdiğini anladım, şu anda Aro için gereksizdi, savaşçı olduğunu söylemezdim. Onun işi savaşmak değildi sadece korumaktı.
Kana susamışlığı yoktu. Benim olduğum gibi, yalnız eğer bu benim ve onun arasında olsa idi, onu yok edebilirdim. Yeniden Aro nun kendini düzelttiğini gördüö. Gözleri parlıyordu, ifadesi korkmuş ama
temkinliydi. Edward ın elini bırakmamıştı.
Edward ın kasları yavaşça gevşemişti.
" Gördün mü" diye sordu, kadifemsi sesi yumuşacıktı.
"Evet, Gördüm, gerçekten" Aro Edwar'a katıldı, ve şaşırtıcı bir şekilde sesi eğlenceli çıkıyordu. "
" Tanrıların ve hatta ölümsüzlerin bile göremeyeceği bir şey gördüm"
Disiplin halindeki yüzler de benim de hissettiğim gibi inanmıyor şekilde baktılar.
" Bana çok fazla düşünce verdim, benim genç arkadaşım" Aro devam etti "Beklediğimden de fazlası"
Edward ın elini hala bırakmıyordu, ve Edward'ın birinin onu dinlemesinden dolayı oluşan gergin duruşu hala devam ediyordu.
Edward cevap vermedi.
" Onunla tanışabilir miyim?" İstekli bir ilgiyle rica eder bir biçimde sordu. " Bunca yüzyıldır yaşıyorum. böyle bir varlığı hayal bile edememiştim. Hikayelerimize eklenecek birşey"
" Bu neyle ilgili, Aro" Caius Edward in cevap vermesinden önce sordu. .Soru benim Reneesmeyi kollarımla daha sıkı sarmama sebep olmuştu, göğsümde korunduğundan emin olarak.
" Senin hayalini bile kurmadığın bişeyü benim tecrübeli arkadaşım. Bir dakika düşün,artık bizim adaletimizin daha uzun süre uygulanabilirliği kalmadı"
Caius onun bu süpriz kelimelerinden ötürü homurdandı.
"Barış, kardeşim," Aro yatıştırıcı bir biçimde uyardı.
Bunun bizim için iyi haber olması gerekiyordu, bizim duymayı istediğimiz kelimeler, olabileceğini gerçekten düşünemediğimiz. Aro doğruyu dinlemişti. Aro kuralın yıkılmadığına inanmıştı. Fakat benim
gözlerim Edward ın üzerindeydi, arka tarafında duran kolları gördüm. Kafamda Aro nun Caius zihninde tartmasını istediği açıklamaları tekrar ediyordum, iki anlam çıktığını fark ettim.
" Beni kızınla tanıştırmayacakmısın" Aro yeniden Edward'a sordu.
Yeni keşfini ortaya çıkaran sadece Caius değildi.
Edward isteksizce başını öne eğdi. ve artık Reneesme bir çocuğunu kazanmıştı. Aro her zaman bu eski zamandan kalmaların lideri gibi duruyordu. Eğer o bizim tarafımızda ise, yine de diğerleri bize saldırırlarmıydı?
Aro hala Edward'ın elini sıkıca tutuyordu, bazılarımızın duyamacağı bir şekilde sorusuna cevap veriyordu.
" Bu noktada kesinlikle kabül edilebilir bir uzlaşma düşünüyorum, bu şarlar altında ortda buluşabiliriz.
Aro elini serbest bıraktı. Edward bize doğru döndü, Aro da ona katıldı. Edward'a sanki en iyi
arkadaşıymış gibi omzuna dokunarak durdu. Onlar alanın bizim tarafımıza olan kısmına doğru ilerlemeye başladılar.
Gardiyanlar arkalarındaydılar, Aro onlaran bakmadan ellerini kaldırdı.
" Kendinizi tutan benim değerlilerim, eğer barışsever davranırsak bize hiçbir şekilde zarar vermeyecekler."
Gardiyanlar biraz daha açığa çekildiler ve pozisyonlarını korudular. Renata Aro nun daha da yakınına gelerek,
"Efendim" diye fısıldadı.
" Üzülme, aşkım" " Herşey yolunda" diye cevap verdi.
" Belki korumalarınızdan birkaçı bizimle beraber gelebilir" Edward önerdi " Sanırım bu kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacaktır"
Aro kabül etti ve eğer bu bir gözlem olacaksa kendini de düşünmesi gerekiyordu. Parmağını iki kere şıklattı. " Felix, Demetri."
İki vampirde yanında belirdi, onlarla daha önceden tanıştığımda da oldukları gibi keskin bakışları vardı. İkiside uzun ve koyu renk saçlı idiler, Demetri katı ve kılıç gibi çok zayıfdı, Felix ağır ve demirle kaplanmış gibi tehditkardı.
Beş tanesi karlı alanın ortasında durdular.
Edward " Bella, Reneesme yi bir kaç arkadaşıda yanına alarak getir" dedi
Derin bir nefes aldım. Bedenim gerginliğime karşı geliyordu. Reneesme yi bu karmaşanın ortasına götürmek.. Fakat Edward güvendim. Eğer Aro herhangi bir ihanet planlıyorsa Edward bunu kesinlikle bilirdi.
Aro nu kendi tarafında 3 koruyucusu vardı, bende yanımda iki kişi götürecektim. Karar vermem sadece bir saniyemi aldı.
"Jacob? Emmett?" hızlıca sordum. Emmett, çünkü gitmek için ölüyordu. Jacob, çünkü o asla arkada kalmaya dayanamayacak gibi görünüyordu.
İkiside onayladu. Emmett sırıttı.
Yanımda onlarla alana doğru ilerledim. Seçimimi gördüklerinde gardiyanlardan başka bir gürleme sesi daha duydu. Kesinlikle onlar kurtadamlara güvenmiyorlardı. Aro adamlarına yine ellerini kaldırarak durmaları konusunda işaret verdi.
Demetri Edward'a ilginç bir grubunuz var dedi
Edward cevap bile vermedi, ama Jacop'un dişlerinin arasından hafif bir hırlama çıktı.
Aro dan bir kaç metre ötede durduk. Edward Aro nun omuzunun altından sıyrılarak hemen bize katıldı, elimi ellerine aldı.
Bir dakika için sessazice birbirimizin yüzüne baktık, Felix sessiz bir biçimde beni selamladı.
Erkeksi bir gülümseme ile " Tekrar merhaba Bella" dedi Jacop'un birdenbire değişen görüntüsünün her safhasını takip ederken.
Bu dağ gibi vampire bende buruk bir şekilde gülümsedim. " Hey, Felix"
" Güzel görünüyorsun. Ölümsüzlük sana çok yakışmış" diyerek gülümsedi.
" Teşekkür ederim. Bu çok kötü...."
Açıklamasını sessizlik izledi, ama bu işin sonunu tahmin etmem için Edward ın yeteneğine ihtiyacım yoktu. Bu çok kötü ki sizi bir kaç saniye içinde öldürmek zorunda olacağız.
"Evet, çok kötü, değilmi?" diye mırıldandım.
Felix göz kırptı.
Aro bizim değişimimize hiç dikkat etmedi. Başını sadece bir tarafa doğru büyülenmiş gibi tutuyordu.
"Garip kalbinin sesini duydum" müziksel bir mırıldanmayala söyledi. " İlginç kokusunu alabiliyorum"
Doğruyu söylemek gerekirse, genç Bella, ölümsüzlük fevkalade bir biçimde sana yakışmış" dedi " Sanki bu yaşam için doğmuşsun gibi"
Bu asılırca iltifatlarını gülümseyerek onayladım
" Hediyemi beğendinmi" diye sordu, boynumda olan kolyeme bakarak.
" Harika, ve ve çok çömertsiniz. Teşekkür ederim. Size muhtemelen bir not göndermeliydim"
Aro zevk alarak gülüyordu. "
" Bu konuda biraz yalan söyledim. Düşündüm ki bu hediye yeni yüzünle uyum sağlayacaktı, ki sağlamışta.
Volturi nin merkezinden yılan tıslaması gibi bir ses duydum. Aro'nun omuzunun arkasından bir göz attım.
Hımm. Görünen o ki Jane Ara'nun bana verdiği hediye den ötürü pek memnun olmamıştıç
Aro benim dikkatimi yeniden üzerine çekebilmek için boğazını temizledi. " Kızını tenrik edebilirmiyim, Bella canım" çok şeker bir biçimde sormuştu.
Bu bizim de umduğumuz bir şeydi. Ben kendime hatırlattım. Yavaş adımlarla 2 adım ileriye doğru ilerledim, Reneesme yi götürmek için kendimle savaşarak. Kalkanım arkamda pelerin gibi dalgalanıyordu, ailemin geri kalanını korumak için ama Reneesme artık korumazdı. Yanlış birşeylerin olduğunu korkunç hissettim.
Aro bizimle buluştu, yüzü parlıyordu.
" Ama o çok zarif" diye mırıldandı. " Ne kadar çok sana ve Edward'a benziyor" Daha gürültülü bir şekilde
" Merhaba Reneesme"
Renesme bana hızlıca baktı. Bende onayladım.
" Merhaba Aro" güçlü ama çınlayan sesi ile cevapladı.
Aronun gözleri sersemlemiş gibi bakıyordu.
"Nedir bu" Caius arkadan bağırdı. Sormak zorunda kaldığı için sinirli görünüyordu.
" Yarı ölümlü, yarı ölümsüz" Aro ona ve diğer bütün herkesin duyacağı şekilde söyledi büyülenmiş gözlerinin Renesme den alamadan.
" Bu yeni doğmuş vampir Bella hala insankan onu taşımış"
"İmkansız" Caius alay ederek söyledi
" Beni kandırabileceklerini mi düşünüyorsun sevgili kardeşim" Aro nun görünümü eğleniyormuş gibi gözüküyordu, fakat Caius yine de çekindi." Bu duyduğun kalp atışı de kesin hiledir"
Caius somurttu, Aronun bu hamlesine vereceğini cevabı üzgün bir şekilde bekledi.
" Sakin ve dikkatlice, kardeşim" Aro uyardı, Reneesme ye halen gülerken. " Adaletini yerine getirmeyi ne kadar çok sevdiğini biliyorum, ama burada senin kurallarını bozcacak bir çocuk ve onu ailesi yok"
" Öğrenilmesi gereken çok fazla şey var, çok fazla şey. Biliyorum ki tarih ve hikayeler toplamak konusunda gayretim sende yok, fakat bana hoşgörülü ol lütfe, kardeşim, şu anda imkansız üzerine bir bölüm ekliyorum. Sadece adaleti ve hüznü yanlış arkadaşlarda bekliyoruz, ama bak ne kazandık burada. Yeni, ışıldayan bir bilgi, bizim yapabileceklerimiz. "
Reneesme yi eline almak için elleri ile onu çağırma işareti yaptı. Ama bu onun istediği değildi.
Benden ona doğru eğildi, yukarı doğru gerilerek, parmakları ile Aro'nun yüzüne dokundu.
Aro şok olmuş gibi görünmüyordu çünkü Reneesme nin bunu yaptığı herkes ilk önce tepki veriyorlardı, diğerlerinin düşüncelerini kesin Edward'ın aklından okumuştu.
Gülümsemesi genişledi, ve sonunda tatmine ulaştı. " Göz alıcı" fısıldadı.
Reneesme yeniden benim kollarıma döndü ve rahatladı, küçücük bebek yüzü çok ciddi görünüyordu
"Lütfen" diye ona sordu
Nazik bir şekilde gülümsesi "Tabiki senin sevdiklerine herhangi bir zarar vermeyeceğim değerli Reneesme"
Aro nun sesi çok rahat ve sevecendi. Beni bir kaç saniyeliğine kendimden geçirdi. Aynı anda Edward'ın dişlerinin gıcırdadığını duydum, bizden biraz uzakta hemen arkamızda, Maggie nin tehditkar sesi üzerinde.
" Merak ediyorum" Aro nazikçe söyledi, sesinde önemsiz bir tepki vardı diğer konuştuklarına bakarsak.
Gözleri beklenmedik bir şekilde Jacop'a doğru haraket etti, bu devasa kurt, diğer Volturilerin nefretle baktığının aksine, Aro nun gözleri benim anlam veremediğim bir hasretle dolmuştu.
" Böyle olmuyor" dedi Edward, sözlerinden dikkatli bir tarafsızlık içerisinde olduğu anlaşılıyordu.
" Sadece maceraperest bir düşünce" Ara dedi, Jacop a açıkça değer biçerel, ve arkamızda iki sıra şeklidne duran kurtadamlara göz attı. Reneesme nin ona gösterdiği şey, kurtadamlarında aniden ona ilgi göstermelerini sağlamıştı.
" Onlar bize ait değilller Aro. Onlar bizim komutlarımızı bu yolla uygulamıyorlar. Burdalar çünkü burada olmak istiyorlar."
Jacop tehditkar bir biçimde hırladı.
" Onlar sanki size eklenmiş gibi duruyorlar" dedi Aro " Ve senin genç eşin ve senin ... ailen. Sadık"
Sesi kelimelerin yumuşak bir biçimde çıkmasını sağlamıştı
"Onlar insan hayatını korumak için yaratıldılar, Aro. Bu onların bizimle bir arada var olmalarını açıklıyor, fakat zorlukla seninle. Hayat tarzını tekrar düşünmen gerek. "
Aro genişçe gülümsesi. " Sadece bir maceraperest" tekrarlardı. " Bunun nasıl olduğunu en iyi sen bilirsin é hiç birimiz bilinçaltımızdaki arzularımızı kontrol edemeyiz"
Edward yüzünü buruşturdu. " Ben bunun nasıl olduğunu bilemem Aro. Ve aynı zamanda bu tür düşünce ve bunun arkasındaki amaç arasındaki farkı da biliyorum. Asla çalışmayacak Aro."
Jacop geniş başı Edward'ın tarafına doğru döndü,dişlerinin arasından kısık bir hırıltı çıkardı.
" Gardiyan köpeklerle ilgili fikri var" Edward geri fısıldadı.
Ölüm sessizliği altında bir saniye geçti, daha sonra kızgın hırlamalar dev gibi vicutlardan bir bütün olarak çıkmaya başladı.
Sam dan keskin bir köpek havlaması şeklinde bir komut geldi, tahmin ettiğim, arakamı dönüp de bu uğursuz sessizliğin içerisinden bakmamıştım.
"Umarım bu sorunu cevaplamıştır" Aro dedi, tekrar güldü. " Bu bölüm kendi tarafını topladı"
Edward tısladı ve ileri doğru eğildi. Ben kolunu kavradım, Aro nun onu bu kadar vahşice saldırganlaştıracak ne düşündüğünü merak ettim, Demetri ve Felix de Aronun önünde senkronize bir biçimde duruyorlardı. Aro onları tekrar yana çekti. Onlar normal yerlerine geri döndüler. Edward dahil.
""Çok fazla tartışma" Aro dedi, sesi tam bir işadamı gibi çıkmıştı. " Kara verecek çok fazla şey. Eğer siz ve sizin paslı koruyucularınız beni affederse, sevgili Cullenler, kardeşlerimle bağlantı kurmalıyım."
Katı ve resmi bir şekilde düzenli bir ordu edası ile gelmişlerdi. Sanki bir sınırın içerisinde birlikte haraket ediyorlardı, harika bir senkronizasyon içerisinde karanlık ağaçları takip ediyorlardı, kırılmaz bir şekilde beyaz kardan bir kaç inch yukarıda ilerliyorlar ve bu düzen en büyük avantajları haline geliyordu.Etrafta gri bir renk vardı; Grup içindekilerin kalplerinin ve düşüncelerinin hepsinin en derin siyaha bürünmesiyle birlikte herbir bedenin yansıması ile çevrenin rengi daha da karardı. Hepsinin yüzü gölgeli ve siyah cübbeli idiler. Muntazam biçimde haraket eden ayaklarının sesi sanki bir müzik gibiydi, karmakarışık ayak vuruşlarıyla beraber asla sendeleyemeyecekler gibi.
Ayaklarının şekillerinden ve uyumlarından bahsetmiş...
Yavaş ama emin adımlarla ilerliyordular, aceleleri yoktu,herhangi bir gerilim yada korku da yoktu.
Yenilmez olmanın verdiği rahatlıktan başka bir şey değildi bu.
Bu balayımızda gördüğüm kabusumun aynısıydı. Sadece şeytanca arzularının bir an öcne yerine gelmesini istiyorlardı. Bu yüzleri daha önce kabusumda da görmüştüm, intikam içinde gülümseyen yüzler. Böylece Volturi nin bize hepsinin birden bu hisleri verebilmesi için nasıl disipline edildiklerini de anlamıştım. Aynı zamanda onlar burada onları bekleyen bizim tarafımızda olan vampirler yüzünden de herhangi bir süpriz yada korku belirtisi de göstermediler, organize olmamış ve hazırlıklık bir grupla mukayese edildiğinde. Aynı zamanda ortamızda duran dev gibi kurtlardan dolayıda herhangi bir sürprüzle karşılaşmış gibi görünmüyordular.
Otuz iki kişiydiler.
Bizden 19 kişi savaşabilecek durumdaydı, ve 7 kişi de biz yok edilirken izleyecek olan. Aynı zamanda da 10 adet kurtadam.
Kırmızı cübbeliler geliyor, kırmızı cübbeliler geliyor diye kendi kendine söylendi ve bir kere
sessizce güldü Garrett. Kate nin daha da yakınına yaklaştı.
" Geldiler" Vladimir Stefan a fısıldadı.
" Eşleri" diye Stefan geri cevap verdi. Bütün koruyucular. Hepsi bir aradalar. Bu çok iyi Volterayı yok etmek için tekrar denemek zorunda değiliz.
Daha sonra eğer sayıları yeteri olmazda, Volturi yavaş ve heybetli bir şekilde avantaja sahipti, daha fazla vampir onların arkalarını korumak için yerlerini almaya başlamışmışlardı
Görünürdeki yüzlerinde sadece savaşmak olan bu vampirler, volturinin anlamsız disiplini altında duygu kaleydeskopu gibiydiler. İlk anda kendilerini bekleyen güvü görünce sok oldular ya da biraz endişe duydular belki. Ama çok çabuk bu duyguları atlattılar, karşı konulmaz numaralarını sakladılar, durdurulamaz Volturi nin arkasındaki yerlerini korudurlar. Biz onlara süpriz yapmadan önce büründüleri ifadelerine geri döndüler.
Yüzlerinde ki kesin ifadeden dolayı kafa yapılarını anlamak çok kolaydı. Kızgın bir kalabalık, çılgınca yasaları uygulamak için kamçılanmış ve sadece adalete köle topluluk.
Ben vampirlerinin dünyasının hislerini ölümsüz çocuğa doğru bakan bu yüzleri okumadan önce tamamen anlayamamıştım.
Yanlarında kırk dan fazla birarada organize olmamış çeşitli kişilerden meydana gelmiş bir topluluk daha vardı. Bunlar Volturi nin kendi şahitlerimiydi? Biz öldüğümüzde, onlar dünyaya suçluların tamamen yok olduklarını mı söyleyeceklerdi, volturi için hiçbir şey yapmayan tarafsız bir şahit topluluğu. Çoğunun gözlerinde sadece şahitlik yapmaktan çok gözyaşı ve sonundaki acıya yardım etme isteği daha çok okunuyordu.
Bizim bir temennimiz yoktu. Her nasıl olacaksa Volturi nin avantajlarının etkisini yok etsek bile, yine de hala bizi olduğumuz yere gömebilirlerdi. Eğer Demetri yi öldürürsek, Lacop'un Reneesme ile beraber buradan kaçma şansı olabilirdi.
Aynı bitmiş, gömülmüş olma duygularını etrafımda hissedebiliyordum. Umudunu yitirmiş ağır bir hava, beni aşağılara doğru çok kuvvetli bir basınçla çekiyordu.
Bir vampir, her iki gruptan da ayrı olduğu anlaşılabien biriydi; Irina olduğunu hatırladım ikigrup arasında da kalmaktan dolayı tereddüt içerisinde idi, ifadesi diğerlerine göre çok farklıydı. Irına nın kokrmuş gözleri Tanya'nın ön saflarda olan yerine baktı ve gözlerini ondan alamadı. Edward çok kızgın bir ses tonuyla hırlayarak söyledi.
Alistair haklıydı dedi Edward Carlisle a.
Ben de Caelisle nin Edward ın sorusu karşısındaki ifadesine baktım
Alistair haklıydı dedi Tanya Onlar Caius ve Aro yok etmek ve yakalamak için geldiler. Edward nerede ise sesizce nefes verdi; sadece bizim tarafımızda olanlar duydu. Tamamen hazırlanmış çok fazla stratejileri var. Irına nın suçlaması ispatlanamazsa, taaruza geçmek için başka bir sebep bulacaklar. Şimdi Reneesmeyi görecekler, gidişattan da kesinlikle eminler. Hala bu saçma sapan düşünceleri yüzünden dikkatli olmalıyız, ama onlar mutlaka
duracaklar, Renesme hakkında gerçeği duyacaklar. Her ne kadar yduymaya yada dinlemeye niyetleri olmasa da.
Jacop tuhaf bir kabadayılık gösterisi yaptı.
Bu beklemendik haraketle beraber, 2 saniye sonra durdular. Kısık sesli müzik şeklinde mükemmel senkronize olmuş bu grupta sesszilik hakimdi. Kusursuz disiplinleri hala sağlamdı, Volturi salt bir durgünlukla donmuş gibi durdu. Bizden 100 yard uzaklıktalardı.
Arkamda ve yan tarafımda , büyük kalplerin seslerini duymaya başlamıştım, daha da yakına geldiler.
Gözlerimi sağ ve sol köşeye doğru çevirdim ki Volturi yi ne durdurmuştu nasıl bu kadar avantajlı iken durmuşlardı.
Kurtlar bize katılmışlardı.
Düzensiz hattımızın diğer yanına, kurtlar uzun kaslı kollarıyla dahil olmuşlardı. Kendime bir saniye ayırdığımda, benim bildiğim sadece 10 kurt vardı, kurtlar tekrar bir bakış attığımda hatırladım ki bazılarını hiç görmemiştim ben. 16 kişiydiler Jacop u da eklersek 17 ve kesinlikle yanımızdaydılar.
Kesinlikle anlaşılan oydu ki bu yeni katılan kurtlar çok çok gençlerdi.
Bunu daha önceden tahmin etmem gerekirdi. Etraflarında çok fazla vampir olduğunda, Kurtların nufusu da hızlıca artıyordu.
Daha fazla çocuk ölecek. Neden Sam in buna izin verdiğini merak ettim, Ve hatırladım ki Sam inde başka seçim şansı yoktu. Eğer kurtlardan biri yanımızda durursa, Volturi de diğerlerini mutlaka arayacak ve onları bulacaktı. Bütün sürü burdaydı ve bu bütün sürüyü kaybetmekle ilgili bir kumardı.
Ve biz kaybedecektik.
Birden bire öfkelenmiştim, bu öfkeninde ötesindeydi, katil olabilecek kadar sinirlenmiştim.
Ümitsiz acılarım tamamen yok olmuştu. Kızılımsı parlaklık Önümde duran siyah figürlerin yerini almıştı, şimdi bütün istediğim dişlerimi onlara geçirmek, vucutlarını parçalara ayırmak ve onları parçalayarak yakmak.. o kadar delirmiştim ki onları tamamen yandığı odun yığınlarının etrafında dans etmeyi bile düşünüyordum, külleştiklerinde de kahkahalarla gülecektim. Dudaklarım yeniden büzüldüler, düşük vahşi birhırıltı karnımdan boğazıma kadar gelerek dışarıya çıktı. Dudağımın kenarlarında bir gülümseme belirdiğini fark ettim.
Benim yanımda duran, Zafrina ve Selana sesiz homurdanmamı duymuşlardı. Edward ellerini ellerime daha sıkı bastıdı, beni uyarırcasına.
Volturi nun yüzlerinin büyük bir bölümü hala anlamsızca bakıyorlardı. Sadece iki tanesi bütün grubun görüntüsünden ve duygusundan farklı duruyorlardı. Ortadadaydılae, elleri ile birbirlerine dokunuyordu, Aro ve Caius değerlendirme işin durmuşlardı, ve bütün muhafızlarda onlarla beraber durmuşlar ve öldürme emrini bekliyorlardı. Bu ikisi birbirlerine hiç bakmadılar, ama açık olarak bellidiki birbirleri ile bağlantı kuruyorlardı. Marcus, Aro nun diğer eline dokunmayı düşündü, sanki konuşmanın bir parçası değil gibiydi. İfadesi gardiyanlarınınki kadar sersem değildi, fakat nerede ise bomboş bakıyordu. Onu daha önceden de gördüğüm gibi, tamamen sıkılmış gibi görünüyordu.
Volturi nin tanıkları gözlerini bize doğru çevirdiler, gözleri Renesme ve bana odaklanmıştı, ama oramana yakın bir yerde kalmayı tercih ettiler ve volturi askeri ve kendileri arasında mesafeyi koruyorlardı. Sadece İrina çok fazla haraket etmeden Volturi ye yakın duruyordu, eski zamanlardan kalma kadınlara bir kaç adım uzaklıkta idi, harika saçlı pudra gibi tenli ve film gibi gözler ve onların iki iri bodygardı.
Aro nun tam arkasında daha koyu renk pelerin giymiş bir kadın duruyordu. Arkasına dokunup dokunmadığından tam oalrak emin olamıyorum. Bu başka bir kalkanmıydı, Renata? Merak etmiştim.Eleazar ın dediği uzaklaştırıcı mıydı?
Fakat ben hayatımı Caius yada Aro yu öldürmek için tehlikeye atamazdım, daha hayati hedeflerim vardı.
Aro ve Caius un kırmızı parlayan gözleri bize doğru bakmaya başladı. Aro nun yüzündeki hayal kırıklığını okumuştum ve gözleriyle yeniden ve yeniden herhangi bir şey kaçırmamak için bize doğru bakıyordu. Üzütüyle dudaklarını sıkıştırdı.
Bu dakikada, Ben hiç bir şeydim ama neyseki harika olan Alice kaçmış olmasıydı.
Ara uzamıştı, Edward ın nefesinin hızını duydum.
Carlisle sessiz ve endişeli bir şekilde "Edward" diye seslendi
" Nasıl ilerleyecekleri konusunda emin değiller. Seçenekleri tartıyorlar, önemli hederfleri
belirliyorlar ilk hedefleri ben, sen, Eleaze ve Tanya. Marcus bizim aramızdaki bağları okumaya çalışıyor ve bizim zayıf noklarımıza odaklanmış durumda. Romanyalılarında aramızda olması onları sinirlendirdi. Bilmedikleri yüzleri burada görmekten dolayı endişeliler, Zafrina ve Senna gibi ve tabikide kurtlat, doğal olarak. Hiç bir zaman sayıcı azınlıkta kalmamışlardı. Onları durduran da buydu.
"Sayıca az almak" Tanya kuşkuyla söyledi
" Tanıklarını saymıyorlar" Edward dedi. Onları yok sayıyorlar, korunmalarının anlamsız olduğunu düşünüyorlar. Aro seyircilerinin yanına gitti.
Carlisle "Şimdi Konuşmalımıyım" diye sordu.
Edward terredüt etti, sonra " bu sahip olabileceğin tek şans" dedi.
Carlisle omuzlarını kaldırdı ve biraz defansif çizgimizden bir kaç adım ileriye gitti. Onu korumasız ve yalnız görmekten nefret ettim
Kollarını açtı, avuş içlerini birleştirir şekilde sanki tebrik eder gibi " Aro, benim eski arkadaşım, yuzyıllar olmuş"
Kocaman bir dakika boyunca bembeyaz bir ölüm sessizliği oldu. Edward'ın Aro nun Carlisle nin sözlerinini değerlendirmesinin gerilimini hissettim. Gerginlik gitgide artıyordu.
Daha sonra Aro Volturi formasyonunun ortasından bize doğru bir adım attı. Kalkanı, Renata da onunla beraber haraket etti. Parmakları sanki cübbesine dikilmiş gibi. İlk seferinde, Volturi safları tepki gösterdi, dişlerinin arasından şikayet eden sesler çıkmaya başladı. Bazı savaşçı gardiyanlar öne doğru eğildi.
Aro onlara elini kaldırdı ve " barış" dedi.
Sadece bir kaç adım daha yürüdü, ve başını bizim tarafa doğru merakla kaldırdı.
" Harika kelimeler" Carlisle, Zayıf, ince sesi ile nefes alarak söyledi" " Öyle görünüyorki,
topladığın ordu, beni ve benim değerli yandaşlarımı öldürmek için buradalar"
Carlisle kafasını salladı ve 100 metreden uzağında olmayan bize doğru bir bakış attı.
" Elime dokunabilir ve amacımın ne olduğunu anlayabilirsin" dedi
Aro nun zeki gözleri kısıldı. " Fakat, senin amacının bir önemi olduğunu da nereden çıkardın, Carlisle, bu yaptığınla yüzleşmeden" kaşlarını çattı, üzgün bir yüz ifadesine büründü. Gerçek miydi değilmi bu ifade bunu söylemeyemem.
" Bana yapılan bu suçlama sonucunda beni cezalandırmanızı kabül etmiyorum"
Daha sonra kenarda durdu ve" bunu cezalandırmak bizim sorumluluğumuzda. Gerçekten Carlisle, bu gün seni hayatını korumaktan başka hiçbir şey beni memnun etmezdi. "
" Kimse kuralları çiğnemedi, Aro. Bırak da açıklayayım." Carlisle yine bir umutla ellerini Aro ya doğru uzattı.
Aro Cevap vermeden önce, Caius Aro nun yanına hızlıca süzüldü.
" Çok fazla anlamsız kurallar, gereksiz kanunlar ürettin kendine Carlisle" bu beyaz saçlı eski zamanlardan kalma adam. " Bu doğruluğu kesinlik kazanmış hatalarını nasıl bize karşı koruyacaksın"
" Kural yıkılmadı, Eğer dinlerseniz?"
" Çocuğu gördük, Carlisle" Caius dedi. " Bize aptalmışız gibi davranma"
" O ölümsüz çocuklardan değil. Vampir de değil. Size bunu çok kolay bir şekilde bir kaç dakikada kanıtlayabilirim".
Caius Carlisle nin sözünü kesti. " Eğer o yasaklılardan biri değilse, neden onu korumak için böyle bir tabur oluşturdunuz?
" Şahitler, Caius, sizin getirdiğiniz gibi" Carlisle sinirli bir ses tonu ile izah etmeye çalıştı;
" Burada bulunan arkadaşlarımız size çocuk hakkındaki gerçekleri anlatmak için buradalar, yada sadece siz ona kendiniz bakabilirsiniz. Yanaklarındaki insan kanının aktığını kendi gözlerinizle göreceksiniz Caius dedi.
" Kesinlikle bir hile" dedi Caius. " Bize bunu anlatan itirafçı nerede? Hemen onu buraya getirin."
Ayağını Irına nın olduğu yere doğru çevirerek eşlerin arkasında duran Irına ya seslendi, Buraya gel"Irına, gözlerini ayırmaksınız ona baktı, yüzü sanki korkunç kabusundan henüz uyanmış gibi duruyordu.
Caius sabırsızlıkla parmaklarını sıktı. Eşlerden birinin büyük korumalarından birisi İrina nın yanına geldi ve onu Caius a doğru itekledi. İrina yavaş adımlarla Caius a doğru yürüdü. Bir kaç metre sorna durdu, gözü hala kızkardeşlerindeydi.
Caius aralarındaki mesafeyi kaadı, ve direk olarak yüzüne baktı.
İncinmemiştim, fakat bu yapılan şeyde korkunç bir alçatma söz konusu idi. Sanki birinin bir köpeği tekmelemesi gibi. Tanya ve Kate aynı anda tısladılar.
Irina nın bedeli katılaştı ve gözleri Caius a doğru odaklandı. Arkama yapışmış halde duran Renesme ye doğru elini kaldırdı, parmakları Jacop'un kürkünden ötürü hala karmakarışıktı. Caius benim tamamen kırmızı hale gelmiş gözlerimi ve kızgın görüntümü fark etti. Jacop un göğsünden bir homurdama sesi yükseldi.
" Bu senin gördüğün çocuk mu" Caius sordu. " Bu açıkça insandan daha farklı olduğu belli olan"
Irına bize tekrar baktı ve kafasında oturtturmaya çalıştı, Renesme yi ilk gördüğü zaman ve şimdiki zaman arasındaki farkı anlamaya çalışıyordu, kafa karışıklığı bütün benliğini sarmıştı.
"Evet" Caius hırladı.
" Ben şey ben tam emin değilim" dedi aklı karışmış bir şekilde.
Caius ona tekrar vurmak istercesine ellerini çekti. çelik gibi bir sesle " Ne demek istiyorsun" dedi.
" O aynı değil, ama sanıyorum ki bu aynı çocuk. Demek istediğim şu ki, o değişmiş. Bu çocuk benim gördüğüm çocuktan daha büyük.
Caius'un kızgın nefesi dişlerinin arasından duyuluyordu, ve Irına bitirmeden önce sesini kesti. Aro Caius un yanına geldi ve llerini onun omzuna koydu.
" Sakin ol kardeşim. Bu olayı çözecek zamanız var. Aceleci olmaya gerek yok"
Somurtkan bir ifade ile, Caius Irina ya arkasını döndü.
"Şimdi tatlı elmam" Güçlü ama şeker bir ifade ile Aro dedi. "Bana ne demek istediğini gösterirmisin" Elini şaşkın vampirin eline koydu. Irına da belirsizlik içerisinde elini koydu. Sadece ir kaç dakika için onun ellerini ellerinde tuttu.
" Gördün mü, Caius" dedi. " ihtiyacımız olan şeyi almamız ne kadar basit"
Caius onu cevaplamadı. Gözlerinin kenarından, Aro onu seyredenlere bir göz attı, ve sonra Carlisle a doğru döndü.
" Yani şimdi elimizde bir gizem var, görünen o ki. Görünen o kü bu çocuk büyüyor. Evet İrina nın ilk hatırladığı şey bu çocuğun bir ölümsüz çocuk olduğu
" Bu da benim kesinlikle açıklamaya çalıştığım şey" dedi Carlisle, Sesi değişmiş şekilde, onun içininde rahatladığını tahmin edebiliyordum. Bu umutsuz ve diken üstünde bekleyişimizi bir süre için durdurdu.
Ben herhangi bir iç rahatlaması hissedemedim, Bekledim, sadece uyuşmuş bir öfke ile , Edward ın söz verdiği strateji katmanlarının oturması için.
Carlisle elinin yeniden Aro ya doğru uzattı.
Aro bir saniye için tereddüt etti. " Bu hikayenin ortasında olan başka birinden açıklama almayı tercih ederim dostum Bu kural ihlalini senin yapmadığını da biliyorum yanlışmıyım? "
" Ortada herhangi bir ihlal yok"
" Olması gerektiği gibi olmalı, Ben doğruya bütün haliyle sahip olmalıyım" Aro nun yumuşak sesi sertleşti. " Ve bunun en iyi yolu, doğruyu bütün hikaye ile birlikte senin yetenekli oğlundan öğrenmem" Kafasını Edward'a doğru döndü. " Çocuk onun yeni doğan eşine yapışmış, Edward ın bu sorumluluğu üstleneceğini düşünüyorum."
Tabiki de o Edward ı isteyecekti. Edward'ın beyninden, bütün düşüncelerimizi duyabilirdi.
Sadece benimkisi hariç.
Edward hızlıca döndü, gözlerime bakmadan benim ve Renesme nin alnımıza öpücük kondurdu. Uzun adımlarla karlı alana doğru ilerledi, Carlisle nin omzuna dokunup onu geçerek. Arkamda sesiz bir hıçkırık sesi duydum, Esme içinden gelerek korkunç bir şekilde sessizce ağlıyordu.
Volturi nin ordusunda gördüğüm kırmızı sis tabakası, daha açık renk almaya başlamıştı, Edward'ı bu boş beyaz alanda yalnız başına görmeye katlanamıyordum, fakat aynı zamanda karşı tarafa da Reneesme den bir adım bile uzakta olmak fikri daha katlanılmaz geliyordu. Zıtlıklar içerisinde kalmıştım. Donmuştum, sanki kemiklerim bu basınca daha fazla dayanamayacak ve kırılacaktı.
Jane i Edward tam iki tarafında ortasında olan bir açıya yani onlara bizden daha yakın olduğunda ona doğru gülerken gördüm.
Bu kendini beğenmiş bir gülümsemeydi. Hiddetim zayıflıyordu, bu öfkeli kana susamadan daha yüksek olduğu kesindi. O dakikada kurtların bu kararı baştan verilmiş savaşa bağlı oldukalarını hissettim.
Dilimdeki deliliğin tadını alabilirmiyim? İçimde geldit dalgalanmaları gibi bu hislerin aktığını hşissetmiştim. Kaslarım sıkıştı, otomatik olarak tepki verdim. Bütün gücümü kullanarak kalkanımı genişletmeye başladım, kalkanın genişlemesi bu kadar geniş alan için mümkün müydü? On kere benim en iyi
uzaklığım neydi? Cirit gibi. Nefesim parlamaya hazır olarak gayretle acele ediyordu.
Kalkan parıldayarak kabarcık şeklinde çok ince bir perde gibi enerji yayıyordu, likit çelik misali mantarımsı bir bulut gibi.
Bu elastik kumaş için artık geri çekilmek yoktu, bir anlığına sadece ham gücümle, hissettiğim boşluğu sadece benim yarattığımı gördüm. Bu benim parçam olan görünmeyen boşluğa kendi defansım için tutunuyordum, bilinç altımda gitmesini istemiyordum. Şimdi onu serbest bırakmıştım ve kalkanım
kolaylıkla benden 55 metre öteye gitmişti, sadece konsantrasyonumun belli bir kısmı ile, kablo gibi sadece benim emrilerime uyan bir parçaydı bu kalkan. Kalkanı ittim, uzun ve sivri bir oval oluşturdum.
Şu anda kalkanın içerisinde olan herkes sanki benim bir parçamdı. Bu parlak ısının altında,beni çevreleyen hayran bakışlarında hepsinin hayat belirtilerini hissedebiliyordum. Kalkanı gerken uzunluğa doğru ittim ve Edward'ın parlak ışığını kalkanımın içerisinde hissettiğimde rahat bir nefes aldım.
Kalkanı orada tuttum, Edward'ı ince ama düşmanlarımız tarafından asla kırılamayacak bu kalkanın tamamen içine almıştım.
Hemen hemen bir dakika geçmişti. Edward hala Aro'ya doğru yürüyordu. Artık herşey değişmişti, ama kimse
bu kalkan patlamasını benden başka fark etmemişti. Dudaklarımla kokunç bir gülünç belirdi. Diğerlerinin bana baktığını hissettim, Jacop'un kocaman siyah gözleri sanki ben aklımı kaybetmişim gibi bana bakıyordu.
Edward bir kaç adım sonra Aro'ya yakın bir yerde durdu, ben üzüntüyle bu kalkanı onun üzerinde daha
fazla tutmamam gerektiğini fark ettim, bu değişimi kısmen önlemem gerekiyordu. Bizim bütün hazırlığımızın noktası buydu, Aro nun bizim bütün hikayemizi dinlemesi. Fiziksel olarak bu kalkan var oldukça Edward 'a dokunması bile mümkün değildi, kalkanımı geriye aldım ve Edward'ı açıkta bıraktım.
Gülen yüzüm tamamen ortadan yok oldu. Tamamen Edward ı fokuslandım, kalkanı herhangi bir şey yanlış giderse die hazır tutuyordum.
Edward'ın çenesi küstahça açıldı ve elini Aro'ya doğru sanki çok büyük bir onur bahşediyormş gibi uzattı. Aro onun bu tutumundan hoşlanmıştı, ama bu hoşlanma genel bir hoşlanma değildi. Renata Aro nun gölgesinde sinirlice titredi. Caius un kaşları çok derin bir kızgınlık içerisinde ve o sanki transparan
olan derisi ve yüzü buruşuktu. Küçük Jane dişlerini gösterdi, arkasında duran Alec'in gözleri de konsantrasyon için hazırdı. Onun hazır olduğunu düşündüm, benim gibi, herhangi bir durumda saldırmaya hazır.
Aro aradaki mesafeyi durmadan tamamladı ve gerçekten onun korkması gereken ne vardı? Ağır gölgeler halindeki gri cübbeliler Felix gibi bir kaç metre uzaktaydılar. Jane ve onun yakma yeteneği Edward'ı şiddetli ıstırap içerisinde bırakabilirdi. Alec Aro nun yanına bir adım bile yaklaşsa Edward'ı sağır edebilirdi. Kimse benim onları durduracak gücüm olduğunu bilmiyordu, Edward da dahil.
Tehlikeli olmayan bir gülümseme ile, Aro Edward'ın elini aldı. Gözleri bir kere parladı, ve bütün bilgileri almak için omuzları tamamen kamburlaştı.
Bütün düşünülen sırlar, bütün stratejiler, herşey Edward'ın geçen bir ay boyunca herkesin zihinlerinde duyduğu herley artık Aronundu. Aynı zamanda Alice'nin görüleri, ailemizin bütün sessiz kalması gereken özel anları, Reneesme nin bütün resimleri, bütün öpüşmeler, Edward la benim aramdaki bütün dokunuşlar. Hepsi hepsini şimdi Aro da biliyordu.
Hayal kırıklığı içerisinde homurdandım, kalkan öfkeme bulandı, şeklini değiştirdim ve bizim bulunduğumuz tarafa doğru kaydırdım.
" Rahat ol, Bella" Zafrina bana fısıldadı.
Dişlerimi birbirlerine sıkıştırdım.
Aro Edward'ın hafızasında olanlara konsantre olmaya devam ediyordu, Edward'ın başı yana doğru eğildi.
Aro nun onu aklından aldıklarını geri okuduğundan dolayı boynundaki kasları daha gergin bir şekilde kilitlenmişti ve bu Aro nun hepimize cevabıydı.
Bu çift taraflı ama eşit olmayan bağlantı muhafızlaarın gergin bir şekilde gelişine kadar yeterince
uzun devam etmişti. Kısık mırıltılar Caius kesin emirleri ile sessizliğe bağırdığında kesildi. Jane kenarda sanki kendisine yardım edemiyormuş gibi duruyordu, ve Renera nın yüzü stresten semsert olmuştu.
Bir dakika için, Bu mükemmel kalkanın onları paniğe süreklediğini ve zayıf hissettirdiğini anladım, şu anda Aro için gereksizdi, savaşçı olduğunu söylemezdim. Onun işi savaşmak değildi sadece korumaktı.
Kana susamışlığı yoktu. Benim olduğum gibi, yalnız eğer bu benim ve onun arasında olsa idi, onu yok edebilirdim. Yeniden Aro nun kendini düzelttiğini gördüö. Gözleri parlıyordu, ifadesi korkmuş ama
temkinliydi. Edward ın elini bırakmamıştı.
Edward ın kasları yavaşça gevşemişti.
" Gördün mü" diye sordu, kadifemsi sesi yumuşacıktı.
"Evet, Gördüm, gerçekten" Aro Edwar'a katıldı, ve şaşırtıcı bir şekilde sesi eğlenceli çıkıyordu. "
" Tanrıların ve hatta ölümsüzlerin bile göremeyeceği bir şey gördüm"
Disiplin halindeki yüzler de benim de hissettiğim gibi inanmıyor şekilde baktılar.
" Bana çok fazla düşünce verdim, benim genç arkadaşım" Aro devam etti "Beklediğimden de fazlası"
Edward ın elini hala bırakmıyordu, ve Edward'ın birinin onu dinlemesinden dolayı oluşan gergin duruşu hala devam ediyordu.
Edward cevap vermedi.
" Onunla tanışabilir miyim?" İstekli bir ilgiyle rica eder bir biçimde sordu. " Bunca yüzyıldır yaşıyorum. böyle bir varlığı hayal bile edememiştim. Hikayelerimize eklenecek birşey"
" Bu neyle ilgili, Aro" Caius Edward in cevap vermesinden önce sordu. .Soru benim Reneesmeyi kollarımla daha sıkı sarmama sebep olmuştu, göğsümde korunduğundan emin olarak.
" Senin hayalini bile kurmadığın bişeyü benim tecrübeli arkadaşım. Bir dakika düşün,artık bizim adaletimizin daha uzun süre uygulanabilirliği kalmadı"
Caius onun bu süpriz kelimelerinden ötürü homurdandı.
"Barış, kardeşim," Aro yatıştırıcı bir biçimde uyardı.
Bunun bizim için iyi haber olması gerekiyordu, bizim duymayı istediğimiz kelimeler, olabileceğini gerçekten düşünemediğimiz. Aro doğruyu dinlemişti. Aro kuralın yıkılmadığına inanmıştı. Fakat benim
gözlerim Edward ın üzerindeydi, arka tarafında duran kolları gördüm. Kafamda Aro nun Caius zihninde tartmasını istediği açıklamaları tekrar ediyordum, iki anlam çıktığını fark ettim.
" Beni kızınla tanıştırmayacakmısın" Aro yeniden Edward'a sordu.
Yeni keşfini ortaya çıkaran sadece Caius değildi.
Edward isteksizce başını öne eğdi. ve artık Reneesme bir çocuğunu kazanmıştı. Aro her zaman bu eski zamandan kalmaların lideri gibi duruyordu. Eğer o bizim tarafımızda ise, yine de diğerleri bize saldırırlarmıydı?
Aro hala Edward'ın elini sıkıca tutuyordu, bazılarımızın duyamacağı bir şekilde sorusuna cevap veriyordu.
" Bu noktada kesinlikle kabül edilebilir bir uzlaşma düşünüyorum, bu şarlar altında ortda buluşabiliriz.
Aro elini serbest bıraktı. Edward bize doğru döndü, Aro da ona katıldı. Edward'a sanki en iyi
arkadaşıymış gibi omzuna dokunarak durdu. Onlar alanın bizim tarafımıza olan kısmına doğru ilerlemeye başladılar.
Gardiyanlar arkalarındaydılar, Aro onlaran bakmadan ellerini kaldırdı.
" Kendinizi tutan benim değerlilerim, eğer barışsever davranırsak bize hiçbir şekilde zarar vermeyecekler."
Gardiyanlar biraz daha açığa çekildiler ve pozisyonlarını korudular. Renata Aro nun daha da yakınına gelerek,
"Efendim" diye fısıldadı.
" Üzülme, aşkım" " Herşey yolunda" diye cevap verdi.
" Belki korumalarınızdan birkaçı bizimle beraber gelebilir" Edward önerdi " Sanırım bu kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacaktır"
Aro kabül etti ve eğer bu bir gözlem olacaksa kendini de düşünmesi gerekiyordu. Parmağını iki kere şıklattı. " Felix, Demetri."
İki vampirde yanında belirdi, onlarla daha önceden tanıştığımda da oldukları gibi keskin bakışları vardı. İkiside uzun ve koyu renk saçlı idiler, Demetri katı ve kılıç gibi çok zayıfdı, Felix ağır ve demirle kaplanmış gibi tehditkardı.
Beş tanesi karlı alanın ortasında durdular.
Edward " Bella, Reneesme yi bir kaç arkadaşıda yanına alarak getir" dedi
Derin bir nefes aldım. Bedenim gerginliğime karşı geliyordu. Reneesme yi bu karmaşanın ortasına götürmek.. Fakat Edward güvendim. Eğer Aro herhangi bir ihanet planlıyorsa Edward bunu kesinlikle bilirdi.
Aro nu kendi tarafında 3 koruyucusu vardı, bende yanımda iki kişi götürecektim. Karar vermem sadece bir saniyemi aldı.
"Jacob? Emmett?" hızlıca sordum. Emmett, çünkü gitmek için ölüyordu. Jacob, çünkü o asla arkada kalmaya dayanamayacak gibi görünüyordu.
İkiside onayladu. Emmett sırıttı.
Yanımda onlarla alana doğru ilerledim. Seçimimi gördüklerinde gardiyanlardan başka bir gürleme sesi daha duydu. Kesinlikle onlar kurtadamlara güvenmiyorlardı. Aro adamlarına yine ellerini kaldırarak durmaları konusunda işaret verdi.
Demetri Edward'a ilginç bir grubunuz var dedi
Edward cevap bile vermedi, ama Jacop'un dişlerinin arasından hafif bir hırlama çıktı.
Aro dan bir kaç metre ötede durduk. Edward Aro nun omuzunun altından sıyrılarak hemen bize katıldı, elimi ellerine aldı.
Bir dakika için sessazice birbirimizin yüzüne baktık, Felix sessiz bir biçimde beni selamladı.
Erkeksi bir gülümseme ile " Tekrar merhaba Bella" dedi Jacop'un birdenbire değişen görüntüsünün her safhasını takip ederken.
Bu dağ gibi vampire bende buruk bir şekilde gülümsedim. " Hey, Felix"
" Güzel görünüyorsun. Ölümsüzlük sana çok yakışmış" diyerek gülümsedi.
" Teşekkür ederim. Bu çok kötü...."
Açıklamasını sessizlik izledi, ama bu işin sonunu tahmin etmem için Edward ın yeteneğine ihtiyacım yoktu. Bu çok kötü ki sizi bir kaç saniye içinde öldürmek zorunda olacağız.
"Evet, çok kötü, değilmi?" diye mırıldandım.
Felix göz kırptı.
Aro bizim değişimimize hiç dikkat etmedi. Başını sadece bir tarafa doğru büyülenmiş gibi tutuyordu.
"Garip kalbinin sesini duydum" müziksel bir mırıldanmayala söyledi. " İlginç kokusunu alabiliyorum"
Doğruyu söylemek gerekirse, genç Bella, ölümsüzlük fevkalade bir biçimde sana yakışmış" dedi " Sanki bu yaşam için doğmuşsun gibi"
Bu asılırca iltifatlarını gülümseyerek onayladım
" Hediyemi beğendinmi" diye sordu, boynumda olan kolyeme bakarak.
" Harika, ve ve çok çömertsiniz. Teşekkür ederim. Size muhtemelen bir not göndermeliydim"
Aro zevk alarak gülüyordu. "
" Bu konuda biraz yalan söyledim. Düşündüm ki bu hediye yeni yüzünle uyum sağlayacaktı, ki sağlamışta.
Volturi nin merkezinden yılan tıslaması gibi bir ses duydum. Aro'nun omuzunun arkasından bir göz attım.
Hımm. Görünen o ki Jane Ara'nun bana verdiği hediye den ötürü pek memnun olmamıştıç
Aro benim dikkatimi yeniden üzerine çekebilmek için boğazını temizledi. " Kızını tenrik edebilirmiyim, Bella canım" çok şeker bir biçimde sormuştu.
Bu bizim de umduğumuz bir şeydi. Ben kendime hatırlattım. Yavaş adımlarla 2 adım ileriye doğru ilerledim, Reneesme yi götürmek için kendimle savaşarak. Kalkanım arkamda pelerin gibi dalgalanıyordu, ailemin geri kalanını korumak için ama Reneesme artık korumazdı. Yanlış birşeylerin olduğunu korkunç hissettim.
Aro bizimle buluştu, yüzü parlıyordu.
" Ama o çok zarif" diye mırıldandı. " Ne kadar çok sana ve Edward'a benziyor" Daha gürültülü bir şekilde
" Merhaba Reneesme"
Renesme bana hızlıca baktı. Bende onayladım.
" Merhaba Aro" güçlü ama çınlayan sesi ile cevapladı.
Aronun gözleri sersemlemiş gibi bakıyordu.
"Nedir bu" Caius arkadan bağırdı. Sormak zorunda kaldığı için sinirli görünüyordu.
" Yarı ölümlü, yarı ölümsüz" Aro ona ve diğer bütün herkesin duyacağı şekilde söyledi büyülenmiş gözlerinin Renesme den alamadan.
" Bu yeni doğmuş vampir Bella hala insankan onu taşımış"
"İmkansız" Caius alay ederek söyledi
" Beni kandırabileceklerini mi düşünüyorsun sevgili kardeşim" Aro nun görünümü eğleniyormuş gibi gözüküyordu, fakat Caius yine de çekindi." Bu duyduğun kalp atışı de kesin hiledir"
Caius somurttu, Aronun bu hamlesine vereceğini cevabı üzgün bir şekilde bekledi.
" Sakin ve dikkatlice, kardeşim" Aro uyardı, Reneesme ye halen gülerken. " Adaletini yerine getirmeyi ne kadar çok sevdiğini biliyorum, ama burada senin kurallarını bozcacak bir çocuk ve onu ailesi yok"
" Öğrenilmesi gereken çok fazla şey var, çok fazla şey. Biliyorum ki tarih ve hikayeler toplamak konusunda gayretim sende yok, fakat bana hoşgörülü ol lütfe, kardeşim, şu anda imkansız üzerine bir bölüm ekliyorum. Sadece adaleti ve hüznü yanlış arkadaşlarda bekliyoruz, ama bak ne kazandık burada. Yeni, ışıldayan bir bilgi, bizim yapabileceklerimiz. "
Reneesme yi eline almak için elleri ile onu çağırma işareti yaptı. Ama bu onun istediği değildi.
Benden ona doğru eğildi, yukarı doğru gerilerek, parmakları ile Aro'nun yüzüne dokundu.
Aro şok olmuş gibi görünmüyordu çünkü Reneesme nin bunu yaptığı herkes ilk önce tepki veriyorlardı, diğerlerinin düşüncelerini kesin Edward'ın aklından okumuştu.
Gülümsemesi genişledi, ve sonunda tatmine ulaştı. " Göz alıcı" fısıldadı.
Reneesme yeniden benim kollarıma döndü ve rahatladı, küçücük bebek yüzü çok ciddi görünüyordu
"Lütfen" diye ona sordu
Nazik bir şekilde gülümsesi "Tabiki senin sevdiklerine herhangi bir zarar vermeyeceğim değerli Reneesme"
Aro nun sesi çok rahat ve sevecendi. Beni bir kaç saniyeliğine kendimden geçirdi. Aynı anda Edward'ın dişlerinin gıcırdadığını duydum, bizden biraz uzakta hemen arkamızda, Maggie nin tehditkar sesi üzerinde.
" Merak ediyorum" Aro nazikçe söyledi, sesinde önemsiz bir tepki vardı diğer konuştuklarına bakarsak.
Gözleri beklenmedik bir şekilde Jacop'a doğru haraket etti, bu devasa kurt, diğer Volturilerin nefretle baktığının aksine, Aro nun gözleri benim anlam veremediğim bir hasretle dolmuştu.
" Böyle olmuyor" dedi Edward, sözlerinden dikkatli bir tarafsızlık içerisinde olduğu anlaşılıyordu.
" Sadece maceraperest bir düşünce" Ara dedi, Jacop a açıkça değer biçerel, ve arkamızda iki sıra şeklidne duran kurtadamlara göz attı. Reneesme nin ona gösterdiği şey, kurtadamlarında aniden ona ilgi göstermelerini sağlamıştı.
" Onlar bize ait değilller Aro. Onlar bizim komutlarımızı bu yolla uygulamıyorlar. Burdalar çünkü burada olmak istiyorlar."
Jacop tehditkar bir biçimde hırladı.
" Onlar sanki size eklenmiş gibi duruyorlar" dedi Aro " Ve senin genç eşin ve senin ... ailen. Sadık"
Sesi kelimelerin yumuşak bir biçimde çıkmasını sağlamıştı
"Onlar insan hayatını korumak için yaratıldılar, Aro. Bu onların bizimle bir arada var olmalarını açıklıyor, fakat zorlukla seninle. Hayat tarzını tekrar düşünmen gerek. "
Aro genişçe gülümsesi. " Sadece bir maceraperest" tekrarlardı. " Bunun nasıl olduğunu en iyi sen bilirsin é hiç birimiz bilinçaltımızdaki arzularımızı kontrol edemeyiz"
Edward yüzünü buruşturdu. " Ben bunun nasıl olduğunu bilemem Aro. Ve aynı zamanda bu tür düşünce ve bunun arkasındaki amaç arasındaki farkı da biliyorum. Asla çalışmayacak Aro."
Jacop geniş başı Edward'ın tarafına doğru döndü,dişlerinin arasından kısık bir hırıltı çıkardı.
" Gardiyan köpeklerle ilgili fikri var" Edward geri fısıldadı.
Ölüm sessizliği altında bir saniye geçti, daha sonra kızgın hırlamalar dev gibi vicutlardan bir bütün olarak çıkmaya başladı.
Sam dan keskin bir köpek havlaması şeklinde bir komut geldi, tahmin ettiğim, arakamı dönüp de bu uğursuz sessizliğin içerisinden bakmamıştım.
"Umarım bu sorunu cevaplamıştır" Aro dedi, tekrar güldü. " Bu bölüm kendi tarafını topladı"
Edward tısladı ve ileri doğru eğildi. Ben kolunu kavradım, Aro nun onu bu kadar vahşice saldırganlaştıracak ne düşündüğünü merak ettim, Demetri ve Felix de Aronun önünde senkronize bir biçimde duruyorlardı. Aro onları tekrar yana çekti. Onlar normal yerlerine geri döndüler. Edward dahil.
""Çok fazla tartışma" Aro dedi, sesi tam bir işadamı gibi çıkmıştı. " Kara verecek çok fazla şey. Eğer siz ve sizin paslı koruyucularınız beni affederse, sevgili Cullenler, kardeşlerimle bağlantı kurmalıyım."