Twilight Fan

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Twilight


    New Moon 24.Bölüm

    Daphne
    Daphne
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 164
    Kayıt tarihi : 15/11/10
    Yaş : 29
    Nerden : Twilight'tan

    New Moon 24.Bölüm Empty New Moon 24.Bölüm

    Mesaj tarafından Daphne Ptsi Kas. 15, 2010 11:17 pm

    OYLAMA
    Bu durumdan hiç hoşlanmadığı yüzünden okunuyordu.Ama daha fazla tartışmaya girmeden beni kucaklayarak camdan dışarıya atladı.Hayal ettiğimden daha uzak bir yere inmiştik.
    '' Tamam o zaman,'' dedi, sesi onaylamayan bir tondaydı.
    ''Atla gidelim.''
    Sırtına çıkmama yardım etti ve koşmaya başladı.Aradan uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen hiç zorlanmamıştım.Kolaydı.Bu bir kere öğrendikten sonra hiç unutmayacağın şeylerden biriydi,bisiklete binmek gibi.
    Orman sessiz ve karanlıktı.Yüzüme çarpan hızlı rüzgar ne kadar hızlı gittiğimizin bir göstergesiydi.Hava nemliydi,İtalya'daki meydanda olduğu gibi,rüzgar gözlerimi yakmıyordu.Ormanda böyle koşmak eskiden beni korkuturdu, gözlerimi kapatırdım.Şimdi ise bu düşünce bana çok ağtalca geliyordu.Gözlerimi açabildiğim kadar açtım,çenemi Edward'ın omzuna ve yanağımı da boynuna yasladım.Hız beni heyecanlandırıyordu.Motosikletten yüzlerce kat daha iyiydi.
    Yüzümü ona döndüm ve dudaklarımı buz gibi boynuna dayadım.
    ''Teşekkürler,'' dedi, şekilleri hızdan belirsizleşmiş ağaçların arasından geçerken.''Bu artık uyanık olduğun anlamına mı geliyor?''
    Güldüm.Sesi rahat ve doğal çıkmıştı.''Pek değil.Tam aksine.Uyanmamaya çalışıyorum.Bu gece değil.''
    ''Bir şekilde senin güvenini tekrar kazanacağım,''diye mırıldandı,daha çok kendi kendine konuşur gibiydi.
    '' Sana güveniyorum,'' dedim. '' Kendime güvenmiyorum.''
    '' Açıklar mısın, lütfen. ''
    Yavaşlayarak yürümeye başladı,karanlığın içinde, nehrin yakınlarında bir yerde olduğumuzu fark ettim.
    ''Evet.'' Doğru kelimeleri bulmak için çabalıyordum. '' Kendime güvenmiyorum çünkü...yeterli değilim.Seni hak etmiyorum.Seni elimde tutabilecek hiçbir özelliğim yok.''
    Durdu ve beni sırtından indirdi.Kollarını sıkıca etrafıma sardı ve beni çekip göğsüne bastırdı.
    '' Beni tutabilirsin,'' diye fısıldadı. '' Hiç şüphen olmasın.''
    Ama nasıl olmazdı?
    '' Bana hala söylemedin...'' diye mırıldandı.
    '' Neyi? ''
    '' En büyük probleminin ne olduğunu.''
    '' Sana bir tahmin hakkı vereceğim. '' Derin bir iç çektim ve işaret parmağımla burnunun ucuna dokundum.
    Başını salladı. '' Ben Volturi'den daha kötüyüm,'' dedi sırıtarak. '' Sanırım bunu hakettim.''
    Gözlerimi devirdim.Volturi'nin bana yapabileceği en kötü şey beni öldürmek.''
    Gergin gözlerle bekledi.
    '' Beni terk edebilirsin,'' diye açıkladım. '' Volturi,Victoria...bunların hiçbiri beni terk edebilecek olma ihtimalinden daha kötü değil.''
    Karanlık olmasına rağmen yüzünün ostırapla çevrildiğini görebiliyordum.Jane, ona işkence zaman da yüzü bu şekle girmişti.Midemin bulandığını hissettim ve gerçeği söylediğim için pişman oldum.
    '' Sakın, '' diye fısıldayarak yüzüne dokundum. '' Sakın üzülme.''
    Dudağının bir kenarı yukarı kalktı ama gözlerindeki ifade değişmedi. '' Keşke seni terk etmeyeceğime ikna etmenin bir yolu olsaydı, '' diye fısıldadı.'' Sanırım zaman seni ikna edecek. ''
    Zaman fikrini sevdim. '' Tamam, '' diye onayladım.
    Yüzü hala üzgündü.Tutarsızlığımla dikkatini dağıtmayı denedim.
    '' O zaman...kalıyorsun.Eşyalarımı geri alabilir miyim?'' Sesimi mümkün olduğunca hafif bir tonda tutmaya özen gözterdim.
    Gayretim işe yaradı ve bir kahkaha attı.Ama gözlerinde hala bir ıstırap vardı. ''Eşyaların hiçbir zaman gitmedi,'' dedi. ''Biliyorum yanlıştı,sana hatırlatacak bir şey bırakmadım. ve çocukçaydı ama sana kendimden bir şeyler bırakmak istedim.CD, resimler,biletler...Hepsi yer döşemesinin altında.''
    '' Gerçekten mi?'
    Başını salladı.Sevindiğimi görünce o da hafifçe neşelendi. Ama yine de yüzündeki acı tamamen silinmemişti.
    '' Sanırım ,'' dedim yavaşça, '' Emin değilim ama bütün bu süre buoyunca bunun farkındaydım.''
    '' Neyin farkındaydın ? ''
    '' Bir tarafım , belki de bilinçaltım, hiçbir zaman, beni hala düşündüğüne ve hayatta olup olmadığımı merak ettiğine karşı olan inancını yitirmedi. Muhtemelen bu yüzden o sesleri duyuyordum. ''
    Uzun bir süre derin bir sessizlik oldu. ''Sesler mi? '' diye sordu.
    '' Aslında tek bir ses.Senin sesin.Uzun hikaye.''
    Yüzündeki merakı görünce, keşke bu meseleyi hiç açmasaydım, diye düşündüm.Diğerleri gibi delirdiğimi düşünür müydü? Diğerleri bu konuda haklı mıydı ?
    '' Vaktim var. ''
    '' Oldukça acıklı. ''
    Bekledi.
    Nasıl açıklayacağımdan emin değildim. '' Alice'in uç noktadaki sporlardan bahsettiğini hatırlıyor musun? ''
    '' Eğlence olsun diye uçurumdan atladın.''
    '' Eh- evet.Ve ondan öncede motosikletle- ''
    ''Motosiklet mi? '' diye sordu.Bu sesi çok iyi tanıyordum ve bu yüzden de sakin çıkan bu sesin arkasında patlamaya hazır bir tonun yattığının farkındaydım.
    '' Sanırım Alice' e o konudan bahsetmedim. ''
    '' Hayır. ''
    ''Evet o konuda... Görüyorsun ki bir şeyi fark etmiştim...ben ne zaman aptalca bir şeyi yapsam...seni daha kolay hatırlayabiliyordu..Sesinin sinirliyken nasıl çıktığını hatırlayabiliyordum.Duyabiliyordum, sanki sen yanımdaymışsın gibi rahatça duyuyordum.Sanki tekrar beni korumaya çalışıyordun.Sanki benim incinmemi istemiyordun.
    '' Ve seni bu kadar rahat duyabilmemin altında yatanı merak ettim.Beni sevmekten hiçbir zaman vazgeçmeyeceğini bilyordum. ''
    Bütün bunları söylerken yavaş yavaş bir şeylerin farkına varmaya başlamıştım.
    Onun kelimeleri ağzından boğuşur gibi çıkmıştı. '' Sen...hayatını...tehlikeye attın...çünkü duyduğun- ''
    ''Şşt , '' diye lafını kestim.''Dur bir saniye.Sanırım burada bir şeylrin farkına varıyorum.''
    Port Angeles'taki o geceyi düşündüm, ilk halüsinasyonumu.İki seçeneğim vardı.Delilik veya istediğimi gerçekleştirmek.Üçüncü bir seçenek göremiyordum.
    Ama ya eğer...
    Ya eğer bir şeyin gerçekten olduğuna inanıyorsan ama yanlışsan? Ya eğer azimle doğru olduğundan eminsen, ve gerçeği düşünemiyorsan?
    Üçüncü seçenek: Edward beni sevdi.Aramızdaki bağı hiçbir yokluk, uzaklık ya da zaman kopartamadı.Ve benden ne kadar özel, güzel, parlak ya da mükemmel olursa olsun, benim kadar terse dönemezdi.Ben nasıl ona aitsem, o da bana aitti.
    Kendime anlatmaya çalıştığım bu muydu ?
    ''Ah! ''
    '' Bella ? ''
    '' Tamam anladım. ''
    ''Anladığın nedir ? '' diye sordu.
    ''Beni seviyorsun , '' dedim şaşkınlıkla.
    Onun gözler haha endişeliydi ama bir an için yüzünden çok sevdiğim gülümsemesinin gelip geçtiğini gördüm.'' Gerçekten seviyorum. ''
    Kalbim sanki kaburgalarımı delip geçecekmiş gibi atmaya başladı.Göğsümü dolduruyor , boğazımı tıkıyordu.Konuşamıyordum.
    Gerçekten , o da beni, benim onu istediğim gibi istiyordu; sonsuza kadar, insani yönlerimi almak istemiyordu, işte bu yüzden çaresizce beni ölümlü olarak bırakmak istiyordu.
    Yüzümü soğuk ellerinin arasına aldı ve ben neredeyse kendimden geçene kadar beni öptü.Sanki orman etrafımda dönüyordu.Sonra alnını benimkine dayadı.Bu sefer her zamankinden daha hızlı nefes alan bir tek ben değildim.
    '' Sen bu konuda benden daha iyiydin , biliyorsun, '' dedi.
    '' Hangi konuda iyiydim? ''
    ''Sağ kalmakta.Biliyorsun, en azından çaba gösterdinçAyağa kalktın, Charlie için normal bir hayat sürmeyi denedin, hayatının çizgisine devam ettin.Ben iz sürerken, ben...tamamen işe yaramazdım.Ailemin etrafında olamadım, hiç kimsenin etrafında olamadım.Tek yaptığım kendimi çaresizliğin kollarına bırakmaktı.'' Şaşkın şakın sırıttı. '' sesler duymaktan daha da zavallıcaydı.Ve biliyorsun, bunu bende yapabiliyorum.
    Beni anlayabildiğini fark ettiğimde oldukça rahatlamıştım bütün bunlardan bir anlam çıkarabilmesine sevinmiştim.En azından bana deliymişim gibi bakmıyordu.Bana..beni seviyormuş gibi bakıyordu.
    '' Ben sadece tek bir ses duydum, '' diye düzelttim.
    Gülerek beni tekrar kendine çekti ve eve doğru yürümeye başladık.
    Eve yaklaşınca durdu ve bana baktı.
    '' Ne söyleyecekleri umurumda bile değil, '' dedi.
    '' Bu artık onları da etkiliyor.''
    Kaygısız bir şekilde omuzlarını silkti.
    Açık duran ön kapıya doğru öncülik etti ve ışıkları açtı.Oda tıpkı hatırladığım gibiydi; piyano ve beyaz koltuklar.Ne toz vardı ne de beyaz örtüler..
    Edward onlara seslendi.’’Carlisle ? Esme? Rosalie? Emmett? Jasper? Alice?
    Carlisle arkamda belirdi, sanki uzun zamandan beri orada duruyormuş gibiydi. ‘’Tekrar hoş geldin,Bella.’’ Gülümsedi.’’Bu sabah senin için ne yapabiliriz ? Saate bakacak olursak, pek de normal bir ziyaret sayılmaz, değil mi? ‘’
    Başımı salladım. ’’ Eğer bir sakıncası yoksa, herkesle aynı anda konuşmak istiyorum.Çok önemli bir konu hakkında.’’
    Konuşurken Edward’ın yüzüne bakmadan edemedim.Carlisle’a tekrar baktığımda, onun da Edward’a baktığını gördüm.
    ‘’Tabii ki,’’ dedi Carlisle.’’Neden diğer odaya geçmiyoruz? ‘’
    Carlisle parlak oturma odasına doğru yürüdü ve köşeyi dönerek yemek odasına geçip ışıkları açtı.Duvarlar beyazdı, tavan yüksekti, aynı oturma odasındaki gibi.Odanın tam ortasında neredeyse yere kadar inen avize vardı ve geniş, cilalanmış oval masanın etrafında sekiz sandalye duruyordu.Carlisle en baştaki sandalyeyi oturmam için geriye çekti.
    Cullenlar’ın daha önce hiç yemek odasını kullandıklarını görmemiştim.Sadece sahne olsun diye bir yemek odaları vardı.Evde yemezlerdi.
    Sandalyeye oturmak için döndüğümde artık yalnız olmadığımız fark ettim. Esme, Edward’ı takip etmişti ve onun arkasından da bütün aile üyleri gelmişti.
    Carlisle sağıma Edward da soluma oturdu.Diğer herkes, büyük bir sessizlik içinde sandalyelere geçtiler.Alice bana gülümsüyordu, konuyu tabii ki biliyordu.Emmett ve Jasper merakla bana bakıyor, Rosalie de hafifçe gülümsüyordu.Ona karşılık olarak mahçup mahçup gülümsedim. Buna alışmam uzun sürecekti.
    Carlisle, ‘’ Evet seni dinliyoruz,’’ dedi
    Yutkundum.Bana bakan gözler sinirlerimi bozmuştu.Edward masanın altından elimi tuttu.Ona baktım ama o diğerlerine bakıyordu.
    ‘’Evet,’’ dedim ve durdum.’’Umarım Alice size Volterra’da olanları anlatmıştır?’’
    ‘’Her şeyi, ‘’ dedi Alice.
    ‘’Harika.’’ Rahatlayarak derin bir nefes aldım.’’O zaman hepiniz neden burada olduğumu biliyorsunuz. ‘’
    Ben düşüncelerimi sıraya koyarken sabırla beni beklediler.
    ‘’Benim bir problemim var, ‘’ diye başladım.’’Alice, Volturi’ye sizlerden birisine dönüşeceğime dair bir söz verdi.Kontrol etmek için birilerini gönderecekler ve bunun önemsenmeyecek bir şey olmadığına eminim. ‘’
    ‘’Ve, artık bu hepinizi ilgilendiriyor.Bu konuda çok üzgünüm.’’ Hepsinin güzel yüzüne baktım ama en güzelini en sona sakladım.Edward’ın dudakları aşağıya bükülmüştü. ‘’Ama eğer beni istemezseniz, o zaman sizi zorlamayacağım.Alice istesin ya da istemesin.’’
    Esme konuşmak için ağzını açtı ama ben parmağımı kaldırarak onu susturdum.
    ‘’Lütfen, bırak bitireyim.Hepiniz ne istediğimi çok iyi biliyorsunuz.Ve eminim Edward’ın ne düşündüğünü de biliyorsunuz.Sanırım burada en adil kararı oy kullanarak verebileceğiz.Eğer beni istemediğinize kara verirseniz o zaman…Sanırım İtalya’ya tek başıma giderim.Onların buraya gelmelerine müsaade edemem.’’
    Edward’ın göğsünden derin bir hırıltı yükseldi.Duymazlıktan geldim.
    ‘’Hiçbirinizi böyle bir tehlikenin içine sokamam.Bu yüzden de, benim vampir olmamla ilgili evet veya hayır diyerek oy kullanmanızı istiyorum. ‘’
    Vampir derken hafifçe gülümsedim ve oylamaya başlamak için Carlisle’a döndüm.
    ‘’ Bir dakika, ‘’ dedi Edward.
    Ona kısık gözlerle baktım.Kaşlarını kaldırdı ve elimi sıktı.
    ‘’ Oy kullanmaya başlamadan önce bir şey söylemek istiyorum.’’
    Derin bir iç çektim.
    ‘’ Bella’nın bahsettiği tehlike hakkında,’’ diye devam etti.’’ Fazla gergin olmamıza gerek olmadığını düşünüyorum.’’
    Serbest elini parlayan masanın üzerine koydu ve öne eğildi.
    ‘’ Görüyorsunuz, ‘’ diye söze başladı. ‘’ Aro’nun elini sıkmamamın altında birden fazla sebep vardı.Düşünmedikleri bir şey vardı ve ben onların bunu fark etmesini istemedim.’’ Gülümsedi.
    ‘’Neymiş? ‘’ diye sordu Alice.
    ‘’ Volturiler kendilerine fazla güveniyorlar ve bunun için çok iyi bir nedenleri var.Birini bulmak istediklerinde , bu onlar için çok büyük bir sorun değil.
    Demetri’yi hatırlıyor musun? ‘’
    Titredim.Bunu evet olarak algıladı.
    ‘’ İnsanları buluyor.Böle bir yeteneği var, bu yüzden onu yanlarında tutuyorlar.’’
    ‘’ Şimdi , onlarla olduğumuz süre boyunca bizi kurtarabilecek bir şeyler arıyordum ve Demetri’nin yeteneğinin nasıl çalıştığını fark ettim.O bir iz sürücü. Jarres’den bin kat daha iyi iz sürüyor.Tatları mı yakalıyor desem? Nasıl anlatabilirim bilemiyorum…birilerinin aklındaki…düşünceleri…ve onu takip ediyor.Çok uzak mesafelerde de çalışıyor.Ama Aro’nun küçük deneyinden sonra…’’ Edward omuz silkti.
    ‘’ Beni bulamayacağını düşünüyorsun, ‘’ dedim.
    Kendini beğenmişçesine güldü. ‘’ Eminim.Tamamen öteki hissine güveniyor.’’
    ‘’ Ve bu sorunları nasıl çözüyor? ‘’
    ‘’ Oldukça basit.Alice onlar ziyaret edeceği zaman haber verecek ve ben de seni saklayacağım. O zaman da hiçbir şey yapamayacaklar. ‘’ Vahşi bir zevkle konuşuyordu. ‘’ Samanlıkta iğne aramak gibi bir şey olacak. ‘’
    O ve Emmett birbirlerine bakarak sırıttılar.
    ‘’ Ama seni bulabilirler ,’’ dedim.
    ‘’ Ve ben de başımın çaresine bakabilirim. ‘’
    Emmett bir kahkaha attı ve masanın karşısından uzanarak omzuna hafifçe bir yumruk attı.
    ‘’ Harika bir plan kardeşim, ‘’ dedi heyecanla.
    Edward kolunu uzatarak Emmett ‘in yumruğuna dokundu .
    ‘’ Hayır, ‘’ dedi Rosalie.
    ‘’ Kesinlikle değil, ‘’ dedim.
    ‘’ Harika, ‘’ dedi Jasper.
    ‘’ Salaklar, ‘’ dedi Alice.
    Esme sadece Edward’a bakıyordu.
    Sandalyemde dikleştim ve tekrar konuya odaklandım. Bu benim toplantımdı.
    ‘’ Tamam o zaman.Edward kendi fikrini sundu, ‘’ dedim rahatça. ‘’ Haydi oy kullanalım. ‘’
    Edward’ baktım, onun fikrini almak istiyordum.’’ Ailene katılmamı istiyor musun? ‘’
    Gözleri sert ve simsiyahtı. ‘’ O şekilde değil. İnsan olarak kalmanı istiyorum. ‘’
    Başımı salladım ve yüzümü iş kadını havasında tutarak devam ettim.
    ‘’ Alice ? ‘’
    ‘’ Evet. ‘’
    ‘’ Jasper ? ‘’
    ‘’ Evet, ‘’ dedi , sesi ağır çıkmıştı.Biraz şaşırmıştım çünkü onun oyundan emin değildim ama tepki vermeden devam ettim.
    ‘’ Rosalie ?‘’
    Çekindi, dolgun ve mükemmel dudaklarını ısırdı. ‘’ Hayır. ‘’
    Yüzümü ifadesiz tutmaya devam ettim, başımı hafifçe çevirdim ama elini kaldırdı.
    " Bırak açıklayayım, " diye yalvardı. " Bu seni kız kardeşim olarak görmüyorum anlamına gelmez.Sadece… bu kendim için seçeceğim bir hayat değil.Keşke birisi de benim için hayır oyunu kullansaydı. "
    Başımı salladım ve sonra Emmett’ e döndüm.
    ‘’ Kesinlikle evet ! ‘’ Gülümsedi. ‘’ Demetri’yle kavga edecek başka bir şey buluruz. ‘’
    Esme’ye bakarken hala gülümsüyordum.
    ‘’ Tabii ki evet, Bella. Seni zaten aileden görüyorum.’’
    ‘’ Teşekkürler Esme, ‘’ diye mırıldandım ve Carlisle ‘ döndüm.
    Bir anda gerildim, keşke en başta onun oyunu sorsaydım.En önemli oyun bu olduğundan emindim, çoğunluktan daha önemliydi.
    Carlisle bana bakmıyordu.
    ‘’ Edward, ‘’ dedi.
    ‘’ Hayır , ‘’ dedi Edward…
    ‘’ Mantıklı olan bu,’’ diye ısrar etti Carlisle. ‘’ Onsuz yaşamamayı seçtin ve bu bana başka bir seçenek bırakmıyor. ‘’
    Edward elimi bıraktı ve odadan çıktı.
    ‘’ Sanırım oyumu biliyorsun, ‘’ dedi Carlisle.
    Edward’ın arkasından bakıyordumç ‘’ Teşekkürler , ‘’ diye mırıldandım.
    Diğer odadan kulakları sağır edici bir şangırtı geldi.
    Ürktüm ve hızla konuştum. ‘’ Tek duymak istediğim buydu. Teşekkür ederim. Beni tutmak istediğiniz için.Ben de tıpkı sizin gibi düşünüyorum. ‘’
    Esme yanıma geldi ve soğuk kollarıyla bana sarıldı.
    ‘’ Bella , ‘’ dedi.
    Bende ona sarıldım.
    ‘’ Evet Alice , ‘’ dedim Esme beni bıraktığında. ‘’ Bunu nerede yapmak istersin? ‘’
    Alice bana baktı.Gözleri korkuyla açılmıştı.
    ‘’Hayır ! Hayır ! HAYIR ! ‘’ Edward hırlayarak yan odadan geldi.Eğildi ve bağırmaya başladı. ‘’ Delirdin mi? Aklını mı yitirdin? ‘’
    Korkuyla kulaklarımı kapattım.
    ‘’Bella, ‘’ Alice gergin bir sesle araya girdi.’’Buna hazır olduğumu zannetmiyorum.Hazırlanmaya ihtiyacım var…’’
    ‘’Söz vermiştin, ‘’ dedim.
    ‘’ Biliyorum,ama…Cidden Bella! Nasıl öldürmeden yapabileceği hakkında hiçbir fikrim yok. ‘’
    ‘’Yapabilirsin, ‘’ diye cesaret verdim.’’ Sana güveniyorum.’’
    Edward kızgın sesler çıkartıyordu.
    Alice hızlıca kafasını salladı , paniklemişti.
    ‘’ Carlisle ? ‘’ dedim.
    Edward yüzümü tuttu ve ona bakmam için zorladı.Öteki elini Carlisle ‘a doğru uzatmıştı.
    ‘’ Carlisle onu görmezden geldi. ‘’ Ben yapabilirim, ‘’ dedi soruma cevap olarak.Onun ifadesini görebilmeyi çok isterdim. ‘’ Benim kontrolümü kaybetmeyeceğimden emin olabilirsin.’’
    ‘’ Harika. ‘’
    ‘’Bekle, ‘’ dedi Edward dişlerinin arasından. ‘’Hemen şimdi omlak zorunda değil. ‘’
    ‘’Şimdi olmaması için bir sebep yok, ‘’ dedim.
    ‘’Sana birkaç sebep söyleyebilirim.’’
    ‘’ Elbette, ‘’ dedim ekşi ekşi. ‘’Şimdi bırak beni. ‘’
    Yüzümü serbest bıraktı ve kollarını göğsünde kavuşturdu. ‘’ İki saat içinde , Charlie seni aramaya gelecek.’’
    ‘’Üçü de. ‘’ Bir an donakaldım.
    Bu en zor kısmıydı. Charlie, Renee.Ve şimdi de Jacob. Kaybedeceğim insanlar, inciteceğim insanlar.Keşke tek ızdırap çekecek kişi ben olsaydım ama bunun imkansız olduğunu biliyordum.
    Bir yandan, insan olarak kaldıkça onları daha da çok incitiyordum. Charlie ‘ ye olan yakınlığımdan dolayı onu sürekli bir tehlike içinde bırakıyordum. Jake ‘ in düşmanlarını yakınlaştırarak onu tehlikeye atıyordum. Ve Renee ‘yi , kendi öz annemi, sırf düşmanlarımı peşimden sürüklememek için ziyaret etmiyordum.
    Ben bir tehlike mıknatısıydım, bunu kabul ediyordum.
    Bunu kabul ederek , kendi başımın çaresine bakarak , sevdiklerimi korumak istiyordum. Onlarla beraber olamayacak olsam bile, güçlü olmalıydım.
    ‘’ Bunu daha gösterişsiz yapabilmek adına, ‘’ dedi Edward. ‘’ Size bu konuşmayı sonlandırmayı ve en azından Bella ‘nın liseden mezun olup, Charlie ‘nin evinden taşınmasını bekleminizi öneriyorum.’’
    ‘’ Bu oldukça mantıklı bir fikir , Bella, ‘’ dedi Carlisle.
    Charlie’nin bu sabah kalktığındaki tepkisini düşündüm.Harry’i kaybetmiş ve üzerine benim ortalıktan açıklama yapmadan kaybolmamdan dolayı yıkılmıştı.Şimdi benim yatağımı boş gördüğünde neler düşünürdü.Charlie bundan iyisini hakediyordu.Sadece biraz daha zamana ihtiyaç vardı.Mezuniyetime çok az bir zaman kamlıştı.
    Dudaklarımı büktüm. ‘’ Bunu düşüneceğim.’’
    Edward rahatladı.Çenesi gevşedi.
    ‘’ Seni eve götürsem iyi olacak, ‘’ dedi, artık daha sakindi ama ben
    Buradan çıkartmak için acele ediyordu. ‘’Charlie erken kalkarsa diye tedbirli olmak istiyorum.’’
    Carlisle ‘a bakım.’’ Mezuniyetten sonra? ’’
    ‘’Tamam, söz. ‘’
    Derin bir nefes aldım, gülümsedim ve Edward’a döndüm.’’Tamam beni eve götürebilirsin.’’
    Edward, Carlisle başka söz vermeden beni odadan çıkarttı ve salonun kırılmış camını görmeyeyim diye arka kapıya götürdü.
    Eve kadar sessizdik.Kupayı kazanmış gibi kendimi beğenmiş bir halim vardı.Tabii korkmuştum da ama o kısmı düşünmemeye çaılışıyordum.Acıyı düşünmenin bir faydası yoktu.En azından gerekene kadar.
    Eve gittiğimizde, Edward duvara tırmandı camdan içeriye girdi.Sonra boynunun etrafına doladığım kollarımı aldı ve beni yatağa yatırdı.
    Sanırım ne düşündüğünü çok iyi biliyordum ama ifadesi beni şaşırtmıştı. Kızgınlıktan çko bir şeyleri hesaplar gibiydi. Karanlık odamda sessizce bir ileri bir geri yürüyordu.
    ‘’ Ne planlıyorsun bilmiyorum ama işe yaramayacak , ‘’ dedim.
    ‘’Şşşt.Düşünüyorum.’’
    ‘’ Of , ‘’ dedim.Kendimi yatağa atarak yorganı başımın üzrine kadar çektim.
    Sonra bir anda yanımda belirdi. Beni görmek için yorganı üzerimden çekti. Yanımda yatıyordu. Elleriyle yüzüme düşen saçları düzeltti.
    ‘’ Eğer senin için bir sakıncası yoksa , yüzünü saklamanı tavsiye etmem.Yüzünü görmeden uzun bir süre dayandım zaten.Şimdi… anlat bana.
    “ Ne ? “ dedim isteksizce.
    “ Eğer dünya üzerinde her şeye sahip olabileceksen , ama her şeye, en çok neyi isterdin ?”
    Gözlerindeki şüpheyi hissedebiliyordum. “Seni.”
    Sabırsızca başını salladı. “Şu an sahip olmadığın bir şey. “
    Beni nereye çekmek istediğinden emin değildim. O yüzden cevap vermeden önce dikkatlice düşündüm.
    “ Alında Carlisle ‘ın yapmasını istemezdim.Beni, senin değiştirmeni isterdim.”
    Tepkisini dikkatle izledim, evindeki sinirden daha fazlasını görmeyi bekliyordum, ifadesinin değişmediğini görmek beni şaşırttı. Hala bir hesap yapıyor gibi düşünceliydi.
    “Bunun için ne verirdin ?”
    Duyduklarıma inanamadım.Yüzüne baktım ve düşünmeden cevabımı verdim.
    “ Her şeyi.”
    Hafifçe gülümsedi. “ Beş yıl ? “
    Yüzüm ekşidi ve korkuyla buruştu.
    “ Her şey olabilir dedin,” diye hatırlattı bana.
    “ Evet ama… insan olmak çok tehlikeli, en azından benim için.Bu hariç her şeyi söyle.”
    Kaşlarını çattı. “Üç yıl?”
    “Hayır!”
    “ Senin için bir değeri yok mu? “
    Bunu ne kadar istediğimi düşündüm. Aklımdan geçenleri yüzüme yansıtmamaya kara verdim. “Altı ay ?”
    Gözlerini devirdi. “ Yeterli değil.”
    “ O zaman bir yıl,” dedim. “ Bu benim sınırımç”
    “En azından iki yıl ver.”
    “Hiç şansın yok.On dokuzda yaparım ama kesinlikle yirmiye kadar dayanamam.Eğer sonsuza dek genç olacaksan, ben de olacağım.”
    Bir dakika kadar düşündü.” Tamam zaman sınırlarını unut.Eğer benim seni değiştirmemi istiyorsan, o zaman tek bir şartı yerine getirmen yeterli.”
    “Şart mı? Ne şartı? “
    “Gözleri dikkatliydi ve yavaşça konuştu. “Önce benimle evlen.”
    Ona baktım , bekliyordum.. “Evet.Can alıcı nokta ne ? “
    İçini çekti. “Egomu zedeliyorsun, Bella.Sana evlenme teklifi ettim, bunun şaka olduğunu mu düşünüyorsun ? “
    “ Edward lütfen ciddi ol. “
    “ Ben yüzde yüz ciddiyim.” Bana bakan yüzünde şaka yapar gibi bir hal yoktu.
    “ Ah hadi, daha sadece on sekiz yaşındayım.”
    “ Tamam, ben de yaklaşık olarak yüz on yaşımdayım. Artık kendime çeki düzen verme vaktim geldi."
    Pencereden karanlık geceye doğru baktım.
    " Bak, biliyorsun evlilik listemin en başında olan bir şey degil. Renee ve Charlie için ölüm öpücüğü gibi bir şeydi."
    "Enteresan bir kelime seçimi."
    "Ne demek istediğimi biliyorsun."
    Derin bir nefes aldı. “Lütfen bağlanmaktan korktuğunu söyleme bana," sesi inanmıyormuş gibiydi.
    " Tam olarak degil. Tek korkum... Renee. Onun otuzundan önce evlenmemek gibi garip bir fikri var."
    "Evleneceğine sonsuzluğa sahip olmanı mı tercih ediyor," dedi gülerek.
    "Espri yaptığını mı sanıyosun ?”
    "Bella, eğer ruhunu sonsuzluğa teslim edip vampir olmakla, evlenerek birine bağlanma isteğini karşılaştırıyorsan…” Başını salladı. “ Eğer benimle evlenmeye cesaretin yoksa, o zaman - "
    “ Tamam , “ diye lafını kestim. “ Ne olacak eğer yaparsam ?Eğer beni şimdi Vegas ‘ a götürmeni istersem ne olur ? Üç gün içinde vampir olabilecek miyim ? “
    Güldü, dişleri karanlıkta parlıyordu. “ Tabii, “ dedi blöfüme karşılık olarak. “ Arabayı getireyim . “
    “ Lanet olsun. “ diye mırıldandım. “ Sana on sekiz ay veririm.”
    “ Olmaz, “ dedi gülerek. “ Ben bu şartı sevdim. “
    “ Tamam.Mezun olduğumda Carlisle beni değiştirir. “
    “ Eğer gerçekten istediğin buysa.” Omzunu silkti ve bir melek gibi gülümsedi.
    “Sen imkansızsın, “ diye hırladım. “ Canavar.”
    “Bu yüzden mi benimle evlenmiyorsun ?”
    Tekrar hırladım.
    Bana doğru eğildi, "Lütfen Bella," dedi.
    Bir dakika kadar nefes almayı unuttum. Kendime geldiğimde başımı hızla salladım, bulutlanmış aklımı kendine getirmeye çalıştım.
    “ Eğer sana bir yüzükle birlikte teklif etseydim, kabul eder miydin?”
    “ Hayır ! Yüzük olmaz ! “ Sesim çok yüksek çıkmıştı.
    “İşte becerdin, “ diye fısıldadı.
    “ Ah.”
    “ Charlie kesin kalkar.Gitsem iyi olacak, “ dedi Edward teslim olmuş gibi.
    Kalbim sanki duracak gibi oldu.
    Yüzüme baktı. “ Senin dolabına saklanmam çocuksu olur mu ?”
    “Hayır,” diye fısıldadım hevesle. “Lütfen kal.”
    Edward gülümsedi ve yok oldu.
    Charlie gelip beni kontrol etsin diye karanlıkta bekledim. Edward ne yaptığını çok iyi biliyordu.Tabii, Carlisle seçeneği hala duruyorfu ama şimdi Edward’ın beni değiştirme olasılığı da vardı ve bunu çok istiyordum. Çok sahtekardı.
    Kapım açıldı.
    “Günaydın, baba. “
    “ Günaydın Bella.” Yakalandığı için utandı. “ Uyanık olduğunu bilmiyordum.”
    “Evet. Duş alabilmek için kalkmanı bekliyordum.” Ayağa kalktım.
    “Bekle, “ dedi Charlie ışığı açarak. “ Biraz konuşalım.”
    Yüzümti ekşittim. Alice'e iyi bir bahane sormayı unutmuştum.
    “ Başın belada biliyorsun.”
    “Evet, biliyorum.”
    “ Son üç gün neredeyse aklımı oynattım. Harry’nin cenazesinden eve geldim ve sen yoktun. Jacob, senin Alice Cullen ‘ la kaçtığını ve başının belada olduğunu söyledi. Bana ne bir numara bıraktın ne de aradın.Nerede olduğunu ve ne zaman geleceğini bilmiyordum.Hiçbir fikrin var mı nasıl…nasıl…”
    Cümleyi bitiremedi. Keskin bir nefes aldı ve devam etti. “ Bana seni şu an Jacksınville ‘e yollamamamı sağlayacak bir sebep söyler misin ?”
    Gözlerim kısıldı.Beni tehdit edecekti öyle mi ? Bu oyunda ikimizde oynayabilirdik. Dik oturdum ve yorganı üzerime çektim. “ Çünkü gitmeyeceğim. “
    “ Şimdi beni iyi dinle genç bayan-“
    “Bak baba, yaptıklarımın bütün sorumluluğunu alıyorum ve beni istediğin kadar cezlandırmaya hakkın var. Hatta bütün işleri, çamaşırı ve bulaşığı yaparım, sen benim dersimi aldığımı düşünene kadar. Ve eğer beni kovmak istersen bunu da anlarım ama beni bu yüzden Florida’ya gönderemezsin.”
    Yüzü kıpkırmızı oldu. Cevap vermeden önce birkaç kere derin nefes aldı.
    “Nerede olduğunu açıklayabilir misin ?”
    Kahretsin. “Bir..acil bir durum vardı.”
    Kaşlarını kaldırdı.
    Yanaklarımı havayla doldurdum ve seslice üfledim. “ Sana ne söylemem gerektiğini bilmiyorum baba. Tamamen yanlış anlamalardan kaynaklanan bir şey.”
    Güvensiz bir ifadeyle bana bakıyordu.
    “ Alice uçurumdan atladığımı Rosalie’ye söylemiş…” Mümkün olduğunca doğruya yakın anlatmaya çalışıyordum ama devam etmeden önce Charlie’nin bana bakışlarından uçurumla ilgili hiçbir şey bilmediğini hatırladım.
    Lanet olsun.Sanki yeteri kadar başım belada değildi.
    “ Sanırım sana bundan bahsetmemiştim,” dedim boğulurcasına. “ Önemli bir şey değil. Sadece Jake ‘le beraber yüzüyorduk.Herneyse, Rosalie Edward’a söylemiş ve o da üzülmüş.Kendimi öldürmeye çalıştığımı sanmış. Telefonuna cevap vermeyincede, Alice, yüz yüze konuşalım diye beni Los Angeles ‘a götürdü. Omzumu silktim ve çaresizce anlattıklarıma inanmasını bekledim.
    Charlie’nin yüzü donmuştu. “ Kendini öldürmeye mi çalıştın, Bella?”
    “ Hayır, tabii ki değil.Sadece Jake ‘le eğleniyorduk.Uçurum dalışı. La Push’ taki çocuklar hep yapıyorlar.Dediğim gibi önemli bir şey değil.”
    Charlie'nin yüzü öfkeden kıpkırmızı olmuştu. “ Bunun Edward Cullen’le ne ilgisi var ? Seni aylar önce ortada bıraktı- “
    Lafını kestim.” Başka bir yanlış anlama.”
    Tekrar yüzü kızardı. “ O zaman geri döndü ?”
    “ Son planından emin değilim.Ama sanırım evet.”
    Başını salladı, alnındaki damar atıyordu. “Senin ondan uzak durmanı istiyorum,Bella.Ona güvenmiyorum.İşe yaramaz birisi.Seni tekrar mahvetmesine izin veremem. “
    “Tamam,” dedim kabaca.
    Charlie ayağa kalktı. “Oh.” Bir an rahatladı. “beni zorlayacağını düşünmüştüm.”
    “Olacağım,” dedim gözlerine bakarak. “Yani, pekala taşınırım.”
    Gözleri dışarı fırladı, yüzü morardı.Onun sağlığından emin olamadığım için sustum. Harry' den daha genç değildi...
    “Baba, taşınmak istemiyorum," dedim yumuşak bir sesle.
    "Seni seviyorum. Beni merak ettiğini biliyorum ama bana bu konuda güvenmeni istiyorum. Ve eğer kalmamı istiyorsan, Edward’a daha sakin davranmanı rica ediyorum.Benim burada yaşamamı istiyor musun, istemiyor musun ?”
    “Bu hiç adil değil Bella.Biliyorsun ki kalmanı istiyorum.”
    “O zaman Edward’a nazik ol çünkü ben neredeysem, o da orada.” Kendime güvenerek konuşmuştum.Kendime olan inancım hala yerindeydi.
    “ Benim çatım altında değil,” dedi öfkeyle.
    Derin bir iç çektim. “ Bak, bunun hakkında daha fazla konuşmayacağım.Bunu birkaç gün düşünsen iyi olur tamam mı? Ama şunu da aklında tut, Edward ve ben bir paket gibiyiz.”
    “ Bella-“
    “Bunu düşün,” diye ısrar ettim.”Bunu düşünürken beni biraz yalnız bırakabilir misin ? Gerçekten de duş almam gerekiyor.”
    Charlie hızla kalktı ve arkasından kapıyı çarparak çıktı.Sinirle merdivenlerden aşağıya indiğini duydum.
    Yorganı üstümden çektim, Edward çoktan dışarı çıkmış, sallanan sandalyede oturuyordu.
    “ Olanlar için üzgünüm.” Diye fısıldadım.
    “ Daha kötüsünü hak ettim,” diye mırıldandı. “ Lütfen benim yüzümden Charlie’yle tartışma.”
    “ Merak etme,” dedim ve temiz kıyafetler aldım.” Ne kadar gerekliyse o kadar tartışacağım, daha fazla değil.Yoksa bana gidecek başka yerim olmadığını mı söylüyorsun ?”
    “ Vampir dolu bir eve mi taşınacaksın ?”
    “ Benim gibi birisi için en güvenlisi bu olur sanırım. Ayrıca..” Gülümsedim. “Eğer Charlie beni evden kovarsa, o zaman mezuniyetimi beklememize gerek kalmaz, değil mi?”
    Çenesi kasıldı “ Bu sonsuz saçmalık için oldukça heveslisin,” diye mırıldandı.
    “ Böyle düşünmediğini biliyorum.”
    “ Öyle mi?” dedi öfkeyle.
    “Evet, düşünmüyorsun.”
    Tam konuşmaya başlayacaktı ki, onu susturdum.
    “ Eğer kendi ruhunu kaybettiğine gerçekten inanıyorsan, o zaman ben seni Volterra’da bulduğumda ne olduğunu hemen anlardın.Halbuki sen, ‘Bu harika Carlisle haklıydı’ dedin,” diye hatırlattım ona.”Demek ki , içinde bir umut var.”
    Edward hiçbir şey söyleyemedi.
    “O yüzden, bırak da ikimizde umutlu olalım tamam mı? “ dedim.”Aslında çok da mühim değil.Eğer sen varsan, cennete ihtiyacım yok.”
    Yavaşça kalktı ve ellerini yüzümün iki tarafına koyarak gözlerime baktı.” Sonsuza kadar,” diye söz verdi.
    “Tek istediğim bu,” dedim ve parmak uçlarımda yükselerek dudaklarından öptüm.

      Forum Saati Ptsi Mayıs 13, 2024 2:23 am