Twilight Fan

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Twilight


    Twilight 25.Bölüm

    Daphne
    Daphne
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 164
    Kayıt tarihi : 15/11/10
    Yaş : 29
    Nerden : Twilight'tan

    Twilight 25.Bölüm Empty Twilight 25.Bölüm

    Mesaj tarafından Daphne Ptsi Kas. 15, 2010 8:58 pm

    Twilight 25.Bölüm
    Sonsöz
    Edward bir yandan arabaya binmeme yardım ederken bir yandan da yeni yapılmış bukleli saçlarıma dikkatle yerleştirdiği çiçeklere bakınıyordu.Yüzümdeki öfkeyi fark etmemişti.
    Beni arabaya bindirdkten sonra, kendisi de sürücü koltuğuna oturdu ve uzun yolumuza çıktık.
    "Neler olduğunu bana ne zaman anlatmayı düşünüyorsun?" dedim aksi bir şekilde. Süprizlerden gerçekten nefret ediyordum ve Edward da bunu biliyordu.
    "Hala anlamadığına inanamıyorum." Bana doğru dalga geçer gibi gülümsedi. Bu mükemmelliğe ne zaman alışacaktım?
    "Çok iyi göründüğünü söyledim, değil mi?"dedim.
    "Evet," dedi tekrar gülümseyerek. Onu daha önce siyahlar içinde hiç görmemiştim, solgun teniyle oluşan kontrast, güzelliğini gerçek dışı yapmıştı.Her ne kadar takım elbise giymesi beni endişelendirse de gerçekten çok iyi görünüyordu.
    Elbise ya da ayakkabılarım o kadar sorun değildi.Sadece bir ayağım bandajlı olduğu için biraz problem yaratıyordu.Saten kurdelelerin tuttuğu yüksek topuklar ben ortalıkta topallarken bana pek yardımcı olmayacaklardı.
    "Eğer gittiğimde Alice ve Esme bana prensesmişim gibi davranacaklarsa gelmeyeceğim." Bu resmi kıyafetler hiçbir işe yaramayacaktı,bundan emindim.Endişelerimi sözcüklere dökmeye çekiniyordum,hatta kendime söylemeye bile.
    Telefonun çalmasıyla dikkatim dağıldı.Edward ceketinin cebindeki cep telefonunu aldı ve cevap vermeden önce kimin aradğına baktı.
    "Alo Charlie?" dedi dikkatle.
    "Charlie mi?" iyice paniklemiştim.
    İki aydır karakterimde bazı değişiklikler olmuştu,örneğin sevdiğim insanlar konusunda fazlasıyla duyarlı olmuştum.İletişimin elverdiği kadar Renee'yle rolleri değiştirmiştim; eğer bir gün elektronik postasını kontrol etmezse onu arayana kadar içim rahat etmiyordu.Bunun gereksiz olduğunu biliyordum; o Jacksonville'de mutluydu.
    Her gün Charlie işe giderken gerektiğinden fazla bir endişeyle onu yolcu ediyordum.
    Edwadr'ın sesindeki tuhaflık başka bir şeyden kaynaklanıyorduç Charlie ile ilişkim ben Forks'a döndüğümden beri biraz zorlaşmıştı. Başıma gelen bu kötü olayı iki bölüme ayırdı. Carlislie'a çok minnettar kaldı. Diğer taraftan da inatla Edward'ın hatalı olduğunu düşünüyordu,çünkü Charlie'ye göre eğer o olmasaydı ben zaten evi terk etmezdim.Aslında Edward da ona katılıyordu.Bugünlerde daha önce olmayan kurallar edinmiştim,gece sokağa çıkma yasağı,görüşme saatleri vs.
    Edward bana bakıyordu,sesimdeki endişeyi anlamıştı.Benim mantıksız endişemi onun sakin yüzü biraz olsun yatıştırmıştı.
    Ama gözlerinde thaf bir acı ifadesi vardı.Tepkimi anlıyordu ve bendeki değişikliklerden kendini sorumlu tutuyordu.
    Charlie'nin söylediği bir şey onu bu üzgün ve düşünceli halinden sıyırmıştı.Edward gözlerini kocaman açmıştı, önce korktum ama sonra yüzüne kocaman bi gülümseme yerleşmişti.
    "Şaka yapıyosun!" dedi gülerek.
    "Ne oldu?" diye sordum,iyice meraklanmıştım.
    Beni duymazdan geldi. "Neden onunla konuşmama izin vermiyorsun?" diye sordu Edward büyük bir memnuniyetle.Bir kaç saniye bekledi.
    "Merhaba Tyler,ben Edward Cullen."Tyler'ın benim evimde ne işi vardı? Korkunç grçek yavaş yavaş yüzeye çıkıyordu. Alice'in bana zorla giydirdiği zarif mavi elbiseye baktım.
    "Eğer bir yanlış anlaşılma olduysa özür dilerim, ama Bella şu an müsait değil." Edward'ın ses tonu değişmişti ve konuşmaya devam ettikçe sesindeki tehtitkâr ton daha belirgin olmaya başlamıştı."Doğruyu söylemek gerekirse,benim dışımda biri söz konusu olduğunda hiçbir gece müsait olmayacak. Kusura bakma." Sesi hiç de üzgün gibi değildi. Sonra yüzünde kocaman bir gülümsemeyle telefonu adamın yüzüne kapattı.
    Öfkeden yüzüm ve boynum kıpkırmızı olmuştu.Sinirden gözlerimin doduğunu hissediyordum.
    Şaşkınlıka ban baktı. "Son kısmı sence biraz fazla mıydı? Seni utandırmak istemedim."
    Bunu duymazdan geldim.
    "Beni baloya götürüyorsun!" diye bağırdım. Şimdi her şeyi anlamıştım.Eğer biraz dikkat etseydim,okul binasını süsleyen posterlerin üzerindeki tarihi görürdüm.
    Beni buna alet edeceğini tahmin bile edemezdim.Beni hç tanımıyor muydu?
    Benden böyle bir tepki beklemediği çok açıktı. "Zorluk çıkarma Bella."
    Camdan dışarı baktım;çoktan okulun yolunu yarılamıştık.
    "Bunu bana neden yapıyorsun?" diye sordum dehşete düşmüş bir şekilde.
    "Söylesene Bella, ne yaptığımızı düşünüyordun?" dedi üzerindeki takım elbiseyi göstererek.
    Çok mahcup olmuştum.İlk başta bu kadar açık olan bir şeyi görmediğim için.Sonra, Alice ve Esme'nin beni bir güzellik kraliçesine dönüştürmeye çalıştıkları sırada kafamda kurdukarım, o kuşkularım yani aslında beklentilerim...Ne kadar da yanılmıştım.Korku dolu ümitlerim şimdi bana ne kadar da saçma geliyordu.
    Ben de önemli bir durum olduğunu düşünmüştüm.Ama baloymuş.Bu aklıma gelecek en son şeydi.
    Ağlamaya başladım.Dehşet içinde rimel sürdüğümü hatırladım.Bulaşmasın diye gözlerimin altını sildim.Gözlerimi sildiğimde ellerim boyanmamıştı,sanırım Alice benim suya dayanıklı makyaja ihtiyacım olduğunu bliyordu.
    "Bu saçmalık.Nedenağlıyorsun?"dedi sinirli br şekilde.
    "Çünkü ben deliyim!"
    "Bella." O altın rengi delici gözleriyle bana baktı.
    "Ne?" diye mızmızlandım.
    "Gül lütfen."
    Bakışları rahatlatıyordu.Böyle hile yaptığı zaman ona karşı koymk imkânsızdı.Başarısız bir zerafetle yenilgiyi kabul ettim.
    "Tamam," dedm somurtarak,hiç de istediğim etkiyi yaratamamıştım. "Sessizce gideceğim göreceksin," dedim ve devam ettim;
    "Kötü şans peşimi bırakmayacak.Muhtemelen öteki bacağımı da kıracağım.Şu ayakkabıya bak! Bu bir ölüm tuzağı!" dedim bacağımı göstererek.
    "Hımm," dedi,bacağıma grektiğinden daha uzun süre bakmıştı."Bana hatırlat da bu gece Alice'e bunun içn teşekkür edeyim."
    "Alice de orada olacak mı?" Bu beni fazlasıyla rahatlatmıştı.
    "Jasper,Emmett ve Rosalie'yle birlikte," dedi.
    Deminki rahatlamam bir anda kaybolmuştu.Rosalie'yle aramızdaki ilişkide hiçbir gelişme olmamaıştı ama onun kocasıyla gayet iyi anlaşıyordum.Emmett benim çok eğlenceli biri olduğumu düşünüyordu.Aklıma başka bir şey geldi.
    "Charlie de bu işin içinde mi?" diye sordum şüphelenerek.
    "Tabii ki," dedi gülümseyerek."Ama anlaşılan Tyler değilmiş."
    Tyler'ın bu kadar hayalperest olmasını anlayamamıştım.Okulda, Charlie'nin bize karışamdığı her yerde,sadece nadir rastlanan güneşli günler dışında Edward'la ben hep yan yanaydık.
    Şimdi okula gelmiştik;Rosalie'nin üstü açık kırmızı arabası park yerindeydi.Bugün havada az bulut vardı,batıya doğru güneş ışıkları bu bulutların arasından sızıyordu.
    Arabadan indi ve kapımı açmak için benim tarafıma doğru yürüdü.Elini uzattı.
    Kollarımı bağlamış,inatla koltuğumda oturuyordum.Biraz kendimi beğenmiş bir tavrım vardı.Park yeri resmi kıyafetler içindeki bir sürü insanla doluydu.Yalnızken yapabileceği gibi beni zorla arabadan indiremezdi.
    "Biri seni öldürmek istediğinde,bir aslan kadar cesursun,sonra biri dans etmekten basettiğinde..." dedi başını sallayarak.
    Yutkundum."Dans etmek mi?"
    "Bella,sana bir şeyn zarar vermesine izin vermeyeceğim,hatta kendinin bile.Senin yanından hiç ayrılmayacağım,söz veriyorum."
    Bunu düşündüm ve bir anda kendimi daha iyi hisseetim.Bunu yüzümden anlayabiliyordu.
    "İşte böyle," dedi kibarca."O kadar da kötü olmayacak." Bana doğru eğildi ve kolunu belime doladı.Diğer elini tuttum ve beni koltuğumdan kaldırmasına izin verdim.
    Kolunu sıkıca bana doladı ve ben okula topallayarak girerkendestek oldu.
    Phoenix'te mezuniyet balolarını,otellerin balo salonlarnda yaparlar.Bu dans tabii ki spor salonundaydı.Muhtemelen dans için kasabadaki en büyük salon burasıydı.İçeri girdiğimde gülmeye başladım.Balon kemerleri ve duvarlar krepon kağıttan çelenklerle süslüydü.
    "Burası sanki bir korku filmi setine benziyor," dedim gülerek.
    "Burada gerektiğinden fazla vampir var,"dedi.Bilet masasına yaklaştı,ağırlığımın çoğunu o taşıyordu amabnim yine de ayağımı yere sürümem lazımdı.
    Dans pistine baktım;iki çiftin zarifçe dans ettiği pitin ortasında geniş bir boşluk vardı.Diğer dans insanlar onlara yer açmak için kenara geçmişlerdi;kimse bu ışık saçan çiftlerin arasında sırıtmak istemiyordu.Emmett ve Jasper takım elbiselerinin içinde kusursuz görünüyorlardı. Alice kar tenini büyük üçgen şekillerle açıkta bırakan geometrik desenli,siyah saten bir elbise giymişti.Ve Rosalie...O inanılmazdı.Parlak kırmızı elbisesinin sırtı yoktu,baldırlarına kadar dapdar,sonrasındaysa kabarıktı,boynundan beline kadar uzanan bir parçası vardı.Kendim de dahil olmak üzere o odadki her kıza acıdım.
    "Kapıları tutmamı ister misin? Böylelikle suçsuz kasaba sakinlerini katledersin," diye fısıldadı kulağıma.
    "Peki,sen bu planda kimin tarafındasın?"dedi.
    "Ben vampirlerle birliktyim tabii ki."
    "Sen dans etmemek için her şeyi yaparsın."
    "Her şeyi."
    Biletlerimizi aldı ve beni dans pistine doğru çevirdi.Koluna yapıştım ve ayaklarımı sürümeye başladım.
    "Uzun bir gecem var."
    Sonunda beni zarifçe dans eden ailesinin yanına götürdü.Danslrı bu zamana ve müziğe o kadar uygunsuzdu ki...Korku içinde onları izledim.
    "Edward ben gerçekten dans edemem!"
    "Merak etme şapşal," dedi. " Ben edebilirim."
    Ve artık biz de dans ediyorduk.
    "Beş yaşındaymışım gibi hissediyorum kendimi." Hiçbir çaba göstermeden yaptığım valstan sonra gülmeye başladım.
    "Beş yaşında görünmüyorsun," diye mırıldandı,beni kendine doğru çekti,artık ayaklarım havadaydı.
    Dönerken Alice ile göz göze geldik ve bana cesaret verici bir şekilde gülümsedi; ben de ona gülümsedim.Eğlendiğimin farkına varmak beni şaşırttı.
    "Pekâlâ, o kadar da değilmiş," diye itiraf ettim.
    Ama Edward doğru bakıyordu ve öfkeliydi.
    "Ne oldu?"diye sordum yüksek sesle.Bakışlarını takip etti ve onu rahatsız eden şeyi gördüm.Jacop Black.Üzerinde takım elbise yerine uzun kollu beyaz bir gömlek ve bir kravat vardı,saçları her zamanki gibi taranmış ve atkuyruğu yapmıştı,bize doğru geliyordu.
    Onu fark etmenin şaşkınlığından sonra elimde olmadan Jacop için kendimi kötü hissettim.Acı çekiyor gibi bir hali vardı.Göz göze geldiğimizde özür dilrcesine bana baktı.
    "Düzgün davran!"dedim.
    Edward'ın sesi sertti."Seninle konuşmak istiyor."
    Jacop yanımıza gelmişti, yüzündeki utanç ve özür dileyen ifade şimdi daha belirgindi.
    "Merhaba Bella,senin de burada olacağını umuyordum."Jacop sanki bunun tam tersini demek istiyor gibiydi.Ama gülüşü yine her zamanki gibi sıcaktı.
    "Merhaba Jacop," dedim gülerek."Nasıl gidiyor?" "Lafınızı kesmiyorum ya?" diye sordu ilk defa Edward'a bakarak.Jacop'un Edward'a bakması için kafasını kaldırmasına gerek olmadığını görmek beni şaşırtmıştı.Onu ilk gördüğümden beri bir karış uzamıştı sanırım.
    Edwrd'ın yüzü asılmıştı,ifadesi donuktu.Verdiği tek cevap beni ayaklarının indirip bir adım geri atmak olmuştu.
    "Teşekkürler,"dedi Jacop tatlı bir şekilde.
    Edward sadece başını salladı,arkasına dönüp gitmeden önce bana dikkatle baktı.
    Jacop elini belime koydu ve omuzlarına koymak için ellerime uzandı.
    "Vay Jake,senin boyun kaç oldu?"
    "1.80," dedi kendini beğenmiş bir ifadeyle.
    Aslında dans etmiyorduk,onun yerine bir sağa bir sola ayaklarımızı hareket ettirmeden sallanıyorduk,bacağım dans etmemizi imkansızlaştırıyordu.
    "Bu gece buraya neden geldin?" diye sordum ilgisizce,bu sırada Edward'ın vereceği tepkiyi de göz önüne bulunduruyordum.
    "Babamın bu gece baloya gelmem için bana yirmi kâğıt verdiğine inanabiliyor musun?" dedi utanarak.
    "Evet,inanabiliyorum,"dedim."Umarım eğleniyorsundur.Hoşuna giden birini buldun mu?" dedim duvara renkli şekerler gibi yaslanmış kızlara bakarak.
    "Evet," dedi."Ama onu kapmışlar."
    Kısa bir an bana baktı,sonra ikimiz de utanarak başımızı çevirdik.
    "Bu arada, gerçekten çok güzel görünüyorsun," dedi çekingen bir şekilde.
    "Hımm,teşekkürler.Neden sana buraya gelmen için para verdi?" diye sordum hemen,aslına cevabı biliyordum.
    Jacop konunun değişmesinden pek de memnun görünmüyordu,kafasını çevirdi,yine rahatsız olmuştu."Dedi ki burası seninle konuşmam için 'güvenli' br yermiş.Yemin ederim bu bunak aklını kaçıyor."
    kahkahasına zayıf bir şekilde eşlik ettim."Her neyse,bana dedi ki eğer sana bir şey söylersem bana o ihtiyacm olan silindiri alacakmış,"diye itiraf etti saf saf.
    "Söyle bakalım o zama.Arabanı bir an önce tamamlamanı isterim," dedim gülümseyerek.En azından bütün bu olanlara Jacob inanmıyordu.Bu, durumu biraz olsun kolaylaştırıyordu.Edward duvara yaslanmış beni izliyordu,pembe elbiseli bir kızın ona bktığının farkında değildi.
    Jacop yine kafasını çevirdi,utnmıştı."Sakın kızma ama tamam mı?"
    "Sana kızmama imkân yok Jacob," dedim."Ben Billy'e bile kızamam.Sadece söylemen gerekeni söyle."
    "Pekâlâ,bu çok aptalca ama üzgünüm Bella,senin erkek arkadaşından ayrılmanı istiyor."
    "Hâlâ batıl şeylere inanıyor değil mi?"
    "Evet.Hele sen Phoenix'te kaza geçirdiğinde iyice delirdi.Hatta inanmadı..."Jacob güvensiz güvensiz bir şekilde konuşmaya devam ediyordu.
    "Düştüğüme inanmadı."
    "Düştüğünü biliyorum," dedi hemen.
    "Edward'ın benim yaralanmamla bir ilgisi olduğunu düşünüyor."Bu bir soru değildi ve söz vermeme rağmen sinirlenmiştim.
    Jacob gözlerini benden kaçırdı.Ellerim boynunda,onunkilerse hâlâ belimde olmasına rağmen dans etmiyorduk.
    "Bak Jacob,muhtemelen Billy buna inanmayacaktır ama sadece bilgin olsun diye söylüyorum; Edward benim hayatımı kurtardı." Bana baktı,sesimdeki dürüstlük ilgisini çekmişti."Eğer Edward ve babası olmasaydı,ben çoktan ölmüş olurdum."
    "Biliyorum," dedi,benim bu içten konuşmam onu etkilemişe benziyordu.En azından Billy'yi bu konuda bana inanmaya ikna edebilirdi.
    "Jacob buraya gelip bana bunları söylemek zorunda kaldığın için üzgünüm.Ama sen yine de silindiri alacaksın değil mi?" "Evet," diye mırıldandı.Hâlâ üzgün görünüyordu.
    "Başka bir şey daha var mı?" diye sordum.
    "Boş ver," dedi. "Bir iş bulup parayı kendim biriktrebilirim."
    Bana bakana kadar gözlerimi dikip ona baktım."Hadi söyle Jacop."
    "Bu çok kötü."
    "Önemli değil.Söyle," diye ısrar ettim.
    "Tamam ama bu kulağa çok kötü geliyor," dedi. "Bunu sana seni uyarmak için söylüyormuş,bu benim değil onun sözleri." Bir elini belimden kaldırdı ve havaya tırnak işareti yaptı."...Sizi izliyor olacağız." Vereceğim tepkiyi endişeyle bekliyordu.
    Bu sahne sanki mafya filmlerinden alınmış gibiydi.Çok güldüm.
    "Bunu yapmak zorunda kaldığın için üzgünümm Jake," dedim gülerek.
    "O kadar da umrumda değil," dedi rahatlmış bir şekilde gülümseyerek.Hızlıca elbiseme bakmıştı."Peki,ona cehenmene gitmesini söylediğini söyleyeyim mi?" diye sordu ümitle.
    "Hayır," dedim. "Ona teşekkür ettiğimi söyle.Bunu beni düşündüğü için söylediğini biliyorum."
    Şarkı bitti ve ben kollarımı çektim.
    Şiş bacağıma baktı."Tekrar dans etmek ister misin? Ya da seni bir yere oturtmaya yardım edeyim mi?"
    Edward benim yerime cevap verdi."Tamam Jacob.Buradan sonrasını ben hallederim."
    Jacop kocaman gözlerle yanımızda duran Edward'a bakıyordu.
    "Hey,geldiğini görmedim,"diye mırıldandı."Sanırım görüşürüz Bella." Geri çekildi ve isteksizce bana el salladı.
    Gülümsedim."Evet,sonra görüşürüz."
    "Kusura bakma," dedi tekrar kapıya kapıya doğru yürümeden önce.
    Diğer şarkı başladığında Edward tekrar kollarını bana doladı.Yavaş yavaş dans etmek için hızlı bir şarkıydı ama bunun Edward için bir önemi yoktu.Huzur içinde başımı göğsüne yasladım.
    "İyi misin?" diye sordum dalga geçerek.
    "Pek sayılmaz," dedi sertçe.
    "Billy'e kızma.Charlie yüzünden benim için endişeleniyor.Kişisel bir şey yok," dedim.
    "Ben Billy'e kızgın değilim," diye düzeltti."Ama oğlu beni rahatsız ediyor."
    "Neden?"
    "İlk önce, verdiğim sözü bozmama nede oldu."
    Aklım karışmış bir şekilde ona bakıyordum.
    Yarım ağızla güldü."Bu gece yanından hiç ayrılmayacağıma söz vermiştim," dedi.
    "Hımm.Neyse seni affediyorum."
    "Teşekkür ederim.Ama başka bir şey daha var," dedi kaşlarını çatarak.
    "Sabırla bekliyorum."
    "Sana güzel olmuşsun dedi."Sonunda başlamıştı."Bu aslında şu anki görünüşüne yapılmış bir hakaret.Sen güzelden çok daha ötesin."
    Güldüm."Sanki biraz taraf tutuyorsun."
    "Bence ondan ondan değil.Ayrıca benim gözlerim mükemmel görür."
    Ayaklarım ayaklarının üzerindeydi,beni iyice kendine yakn tutuyordu ve yeniden dönmeye başladık.
    "Bütün bu olanlar için bir açıklama yapacak mısın?" diye sordum.
    Aklı karışmış bir şekilde bana baktı ve ben de anlamlı anlamlı krepon kâğıttan süslemelere baktım.
    Bir an düşündü ve ters yöne dönmeye başladı,beni kalabalığın içinden spor salonunun arka kapısına doğru götürüyordu.Dans eden Jessica ve Mike'ın bana baktıklarını fark ettim.Jessica el salladı ve ben de ona gülümsedim.Angela da oradaydı, küçük Ben Cheney'in kolları arasında çok mutlu görünüyordu;gözlerini onunkilerden ayıramıyordu.Lee ve Samantha,Lauren ve Conner bize doğru bakıyorlardı.Ardından dışarıdaydık.
    Yalnız kalı kalmaz,beni kollarının arasına ve ağaç gölgelerinin altındaki banklara ulaşıncaya kadar kucağında taşıdı.Beni göğsüne bastırarak oturdu.Ay çoktan yükselmişti,gri bulutların arasından parlıyor ve beyaz ışığıyla Edward'ın yüzünü aydınlatıyordu.
    "Konu?" diye sordum yumuşakça.Beni duymazdan geldi,aya bakıyordu.
    "Yine alacakaranlık,"diye mırıldandı."Başka bir son daha.Günün ne kadar mükemmel olduğunun önemi yok,her zaman sona ermek zorunda."
    "Bazı şeyler sona ermek zorunda değil,"diye mırıldandım.
    "Seni baloya getirdim,"dedi sessizce,sonunda soruma cevap veriyordu,"çünkü hiçbir şeyi kaçırmanı istemiyorum.Seni hiçbir şeyden uzak tutmak istemiyorum.İnsan olmak istiyorum.Hayatının ,ben bin dokuz yüzlerde ölmüş olsaydım nasıl olacaksa öyle olmasını istiyorum."
    Sözleri beni ürpertti,ardından kızgınlıkla başımı salladım."Peki,kendi isteğimle bu baloya asla gelmeyeceğimi neden anlamıyorsun?Benden binlerce kat daha güçlü olmasaydın,beni buraya getirmene asla izin vermezdim."
    Gülümsedi,"O kadar da kötü değil,bunu kendin söyledin."
    "Çünkü seninle birlikteyim."
    Bir anlığına sessiz kaldık;o aya bakmaya başladı, ben de ona.Normal bir insanın hayatını yaşamakla hiç ilgilendiğimi ona anlatmanın bir yolunu bulmak isterdim.
    "Bana bir şey mi söyleyeceksin?"diye sordu,bana bakıyordu."Ben 'ebedi' değil miyim?"
    "Bunu bana sen söyleyeceksin," diye ısrar etti,sırıtıyordu.
    Kısa süre içinde bu konuşmadan pişman olacağımı biliyordum."Güzel."
    "Seni buraya getirdiğimi anladığında gerçekten çok şaşırdım,"diye başladı sözlerine.
    "Evet şaşırdım," dedim sözünü keserek.
    "Kesinlikle," dedi."Ama başka bir teorin olmalı...Merak ediyorum - neden böyle giyindiğini düşündün?"
    Evet,pişman olmuştum.Tereddütle dudaklarımı büktüm."Bunu sana söylemek istemiyorum."
    "Sçz verdin,"diye karşı çıktı.
    "Biliyorum."
    "Sorun nedir?"
    Kendini tutmanın utanç verici bir şey olduğunu düşündüğünü biliyordum."Seni üzeceğini ya da kızdıracağını düşünüyorum."
    Söylediklerimi düşünürken kaşlarını çattı."Yine de bilmek istiyorum,söyler misin lütfen?"
    Derin bir nefes aldım.O da bekledi.
    "Pekâlâ,ben düşündüm ki bugün önemli bir gün.Ama böyle insanlara özgü basmakalıp bir şey değil,balo değil yani,"dedim.
    "İnsanlara özgü mü?" diye sordu.Anahtar kelimeyi bulmuştu.
    Elbiseme baktım,bir şifon parçasıyla oynamaya başladım.Sessizce beni bekliyordu.
    "Pekâlâ," dedim."Ben fikrini deiştirdiğini bunca olandan sonra beni değiştireceğini düşündüm."
    Yüzünde bir sürü ifade belirdi.Bazılarını tanıyabilmiştim;öfke,acı...Sonra kendini topladı ve mutlu bşr ifadeye büründü.
    "Sen bunun resmi kıyafet giyilen bir tören olduğunu düşündün değil mi?" diye dalga geçti.
    Utancımı gizlemeye çalışıyordum."Ben bu işlerin nasıl olduğunu bilmiyorum.Ban göre balodan daha mantıklı."Hala gülüyordu."Komik değil,"dedim.
    "Evet,haklısın,komik değil,"dedi yüzündeki gülümseme giderek azalmıştı."Ben senin ciddi olduğunu varsaymak yerine,bunu bir şaka olarak almayı trcih ederdim."
    "Ama ben ciddiyim."
    Derin bir nefes aldı."Biliyorum.Gerçekten bu kadar isteklisin değil mi?
    Gözlerinin derinliklerinde acı vardı.Dudaklarımı ısırdım ve evet anlamında başımı salladım.
    "Bunun bir son olması için bu kadar hazırsın,"diye mırıldandı kendi kendine."Henüz hayatının başındayken,hayatının alacakaranlığını yaşamak istiyorsun.Her şeyden vazgeçmeye hazırsın."
    "Bu bir son değil,bir başlangıç,"diye itiraz ettim."Ben buna değmem,"dedi üzgün bir şekilde.
    "Bana kendimi tam olarak göremediğimi söylemiştin,hatırlıyor musun?"diye sordum kaşlarımı kaldırarak."Sende de aynı körlük var."
    "Ben ne olduğumu biliyorum."
    Derin iç geçirdim.
    Uzun süre yüzüme baktı.
    "O zaman hazırsın öyle mi?" diye sordu."Hımm," dedim yutkunarak."Evet?"
    Gülümsedi ve soğuk dudakları çenemin altına değene kadar eğildi.
    "Şimdi mi?" diye fısıldadı,nefesini boynumda hissediyordum.Elimde olmadan titredim.
    "Evet," diye fısıldadım.Eğer numara yaptığımı düşünseydi hayal kırıklığına uğrardı.Ben çoktan kararımı vermiştim ve bundan emindim.Vücudumun bir tahtakadar sert ve kalbimin deli gibi atmasının bir önemi yoktu.
    Güldü ve geri çekildi.Yüzünde hayal kırıklığı vardı.
    "Bu kadar çabuk pes edeceğime inanmadın herhalde," dedi dalga geçerek.
    "Bir kız hayatl kurabilir."
    Kaşlarını kaldırdı."Senin hayalin bu mu?Bir canavar olmak mı?"
    "Tam olarak değil,"dedim.Bu sözcüğü kaşlarımı çatmıştım.
    Yüz ifadesi değişti,sesimdeki acıyı duymak onu hem yumuşatmış, hem de üzmüştü."
    "Bella."Parmaklarını dudaklarımda gezdiriyordu."Senin yanında kalacağım,bu yetmez mi?"
    "Şimdilik yeter."
    Bu inadım karşısında kaşlarını çattı.Bu gece kimse vazgeçmeyecekti.
    Yüzüne dokundum."Bak,"dedim."Seni bu dünyadaki her şeyden daha çok seviyorum.Bu yetmez mi?"
    "Evet,yeter,"diyerek cevap verdi gülümseyerek."Sonsuza kadar yeter."
    Soğuk dudaklarını boynuma bastırmak için bir kez daha eğildi.

      Forum Saati Cuma Kas. 22, 2024 11:51 am