Twilight Fan

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Twilight


    Bree Tanner'in İkinci Hayatı 9.Bölüm

    Daphne
    Daphne
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 164
    Kayıt tarihi : 15/11/10
    Yaş : 29
    Nerden : Twilight'tan

    Bree Tanner'in İkinci Hayatı 9.Bölüm Empty Bree Tanner'in İkinci Hayatı 9.Bölüm

    Mesaj tarafından Daphne Salı Kas. 16, 2010 3:08 pm

    “Tabi ki, Jasper,” dedi kadın. “Ama ona nazik davran”
    Jasper gözlerini devirdi. “Diğerlerinin dönmeliyiz.Alice çok vaktimiz olmadığını söyledi.”
    Carlisle başını salladı.Elini Esme’ye uzattı ve Jasper’ı geçip açık alana doğru ilerlediler.
    “Sen” dedi Jasper,yüzü yine sertleşmişti. “Bizimle gel.Ani bir harekette bulunma,yoksa seni gerçekten öldürürüm.”
    Bana dik dik bakarken yine öfkelendiğimi hissettim ve içimden hırlayıp dişlerimi göstermek geldi ama onun tamda böyle bir bahane aradığını biliyordum.
    Jasper aklına bir şey gelmiş gibi durdu.“gözlerini kapa” diye emretti
    Duraksadım. Acaba beni öldürmeye mi karar vermişti?.
    “Hadi”
    Dişlerimi gıcırdatıp gözlerimi kapadım.kendimi biraz öncekinin iki katı kadar savunmasız hissediyordum.
    “Sesimi takip et ve gözlerini açma.Etrafına barksan kaybedersin, tamam mı?”
    Neyi görmediğimi istemediğini merak ederek başımı salladım.Bir sırrı korumaya çalıştığından dolayı biraz rahatlamıştım.Beni öldürecek olsa bunu yapmasına gerek kalmazdı.
    “Bu taraftan”
    Yavaşça onu takip ettim,ona bana saldıracak bir bahane vermemek için dikkat ediyordum.Beni yönlendirirken düşünceliydi,en azından ağaca çarpmamama dikkat ediyordu.Açıklığa vardığımızda havanın sesinin değiştiğini duydum.Rüzgarın hisside farklıydı ve klanımın yanışının kokusu artmıştı.Güneşin yüzümü ısıttığını hissedebiliyordum ve göz kapaklarımın ben pırıldarken parlaklaşmıştı.
    Beni alevlerin boğuk çıtırtısına gitgide daha fazla yaklaştırıyordu, o kadar yakındık ki dumanın tenime değdiğini hissedebiliyordum.Beni isterse her an öldürebileceğini biliyordum ama yine de ateşe yakın olmak beni endişelendiriyordu.
    “Burada otur.Gözlerini kapalı tut.”
    Toprak güneşten ve ateşten ısınmıştı.Hiç kıpırdamadan durdum ve zararsız görünmeye odaklanmaya çalıştım ama vampirin dik bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum ve bu gerginliğimi arttırıyordu.
    Gerçekten sadece kendilerini savunduklarına inandığım bu vampirlere kızgın olmasam da garip öfke çalkantıları hissediyordum.
    Sanki öfke dışımdaydı,beni biraz önce gerçekleşen savaştan geriye kalan duygular etkiliyordu.
    Ama öfke beni aptallaştırmamıştı çünkü çok üzgündüm.acı derinliklerime kadar işlemişti.aklımda Diego vardı ve nasıl öldüğünü düşünmeyi istemiyordum.
    Riley!e isteyerek sırlarımızı söylemeyeceğine emindim.bu sırlar Riley’e çok geç olana kadar güvenmeme sebep olmuştu.kafamda Riley’in yüzünü tekrar gördüm.adam gibi davranmadığımız sürece bizi cezalandıracağını söylerken yüzünde beliren o soğuk,mükemmel ifadeyi.yine o ürpertici ve garip bir şekilde detaylı konuşmasını duydum-o bacaklarınızı sökerken ve yavaşça,yavaşça parmaklarınızı,kulaklarınızı,dudaklarınızı,diliniz i ve her türlü fuzuli uzvunuzu yakarken sizi kaçamamanız için tuttuğumda ne kadar yanıldığınızı anlarsınız.
    Şimdi Diegonun ölümünü ifade ettiğini anlıyorum.
    O gece Riley’in içindeki bir şeylerin değiştiğine emin olmuştum.Riley’in değiştiren şey Diego’yu öldürmesi olmuştu,bu onu sertleştirmişti.Riley’in bana şimdiye kadr söylediği sadece tek bir şeye inanıyordum,Diego’ya hepimizden fazla değer verdiğine.Hatta onu seviyordu.Ama yine de yaratıcımızın ona zarar vermesini izlemişti.Şüphesiz ona yardım etmişti.Diego’yu onunla beraber öldürmüştü.
    Diego’ya ihanet etmem için ne kadar acı çekmem gerektiğini düşündüm.bunun bayağı çok olacağına karar verdim.Eminim ki Diego da bana ihanet ettiğine göre bu kadar fazla acı çekmişti.
    Midem bulanıyordu.Diego’nun acıyla bağırmasının görüntüsü kafamdan çıkmasını istiyordum ama bu imde bir türlü gitmiyordu.
    Ve sonra açıklıktan yeni çığlıklar geldi.
    Göz kapaklarım kıpırdadı ama Jasper öfkeyle hırlayınca hemen onları sıkı sıkı kapadım.Sadece yoğun hilal rengindeki dumanı görmüştüm.
    Bağrış çağrışlar duydum ve garip vahşi ulumalar.Ulumaların sesi çok yüksekti ve çok fazla kişi uluyordu.Birinin yüzünün bu sesi çıkara bilmesi için nasıl bir hale geleceğini hayal bile edemiyordum ve bunu bilmemek sesi daha korkunç hale getiriyordu.Bu bal rendi gözlü vampirler hepimizden çok farklıydı.Veya en azından benden farklılardı,geriye sadece ben kaldığıma göre Riley ve yaratımız çok tan kaçmış olmalıydı.
    Birilerinin isimlerinin çağrıldığını duydum.Jacop,Sam,Leah.Bir sürü farklı ses çıkıyordu ama ulumalar devam ediyordu.Elbette Riley vampirlerin sayısı hakkındad yalan söylemişti.
    Ulumalar azaldı ve sadece tek bir sese dönüştü,acı dolu,insanınkine benzemeyen bir ses inliyordu ve bu ses dişlerimi sıkmama sebep oldu.Diego’nun yüzünü zihnimde çok net bir şekilde görebiliyorudm ve bu ses şimdi onun çığlığı haline gelmişti.
    Carlisle’ın diğer sesleri ve ulumaları bastırarak konuştuğunu duydum.Bir şeye bakmak için yalvarıyordu.”Lütfen bakayım.Lütfen yardım edeyim.”Kimsenin onunla tartıştığını duymuyordum ama nedense ses tonu bu tartışmayı kaybediyormuş gibi çıkıyordu.
    Sonra uluma sesi tiz bir oktava ulaştı ve birdenbire Carlisle hararetli bir sesle,”teşekkür ederim,”dedi ve ulumalaın yanı sıra birçok bedenin hareket ettiğini duydum.Bir çok ağır adım sesi yaklaşıyordu.
    Daha dikkatli dinledim ve beklenmedik ve imkansız bir şey duydum.Ağır nefeslerin dışında-ve klanımda kimsenin böyle nefes alığını duymamıştım-bir düzine derin gümbürtü geliyordu.Sanki….kalp atışları gibi.Ama bunlar kesinlikle isan kalpleri olamazdı.İnsan kalplerinin sesini çok iyi biliyordum.Derin derin koklamaya çalıştım ama rüzgar öteki taraftan esiyordu,bu yüzden koklaya bildiğim tek şey duman oldu.
    Bir şey uyacı bir ses bile çıkarmadan bana dokundu ve başımın iki yanını sıkıca tuttu.
    Ayağa fırladığımda gözleirm panikle açıldı ama beni tutan ellerden kurtulmaya çalışırken yüzümün beş santim ötesinde Jasper’ın uyaı dolu bakışlarını gördüm.
    “Kes şunu” dedi sertçe ve beni aşağı itti.onu zar zor duyabiliyordum,ellerini başımın iki yanıda sıkı sıkı tuttuğunu ve kulaklarımı tamamen kapattığını fark ettim.
    “gözlerini kapa”diye emretti yine,bunu muhtemelen normal bir tonla söylemişti ama sesi bana çok kısık geliyordu.
    Kendimi sakinleştirmeye çalıştım ve gözleri kapatmaya zorladım.Duymamı istemedikleri bir şeyler vardı.Bununla yaşayabilirdim,eğer yaşayacağım analamına geliyorsa.
    Bir an Fred’in yüzünü gördüm.Beni bir gün boyunca bekleyeceğini söylemişti.Sözünü tutacakmıydı? Keşke ona bal rengi gözlülerle ilgili gerçeği ve bilmediğimiz ne kadar çok şey olduğunu anlatabilseydim.Hakkında hiçbirşey bilmediğimiz koca bir dünya vardı.
    Bu dünyayı keşfetmek ilginç olurdu.özellikle beni görünmez yapabilcek ve güvende tutabilecek biriyle.
    Ama Diego ölmüştü.Benimle beraber Fred’i bulmaya gelemezdi.Bu geleceği hayal etmeyi oldukça gereksiz kılıoyrdu.
    Hala bazı şeyler duyabiliyordum amabunların arasından sadece uluma ve birkaç sesi seçebiliyorudm.Bu garip gümbürtü sesleri neyse artık onları inceleyemeyeceğim kadar kısın geliyorlardı.
    Ama Casrlisle birkaç dakika sonra konuşunca kelimeyi algılayabildim,”Yaplaısın…” sesi bir anda kısıldı,ama sonra-“…bundan sonra.Elimizde olsa yardımederdik ama buradan gidemeyiz.”
    Garip bir eşkilde tehditkar olmayan hırıltı geldi.Uluma ise hafif bir iniltiye dönüştü,sonra yavaşça kayboldu,sanki benden uzaklaşıyordu.

    Bir süre sonra sesizlik oldu,sonra birkaç kısık ses duydum Carlisle ve Esme konuşuyorlardı,bir de tanımadığım birkaç yeni ses vardı.Keşke bir şeylerin kokusunu alabilsydim.
    Körlükle seslerin kısıklığı birleşince her türlü duygusal bilgiye aç hale gelmiştim.Ama tek koklayabildiğim o korkunç tatlı dumandı.
    Diğerlerinden dah yüksek ve dhaa ner bir ses vardı,bu sesi kolayca duyabiliyordum.
    Sesin sahibinin, “Beş dakika daha,” dediğini duydum.Konuşanın bir kız olduğuna emindim.”Ve Bela gözlerini otuz yedi saniye sonra açacak.Bizi şuan duyabildiğine eminim.”
    Bunu anlamaya çalıştım.biri daha gözlerini benim gibi kapamak zorundamı kalmıştı?Yoksa konuşan kız adımı Bela olduğunumu sanıyordu?Daha kimseye adımı söylememiştim.Yine herhangi bir şey koklayabilmek için uğraştım.
    Yine mırıltılar.Aralarında bir sesin garip geldiğini düşündüm-hiçbir tonlaması yoktu.Ama jasper’ın elleri kulaklarının üzerindeyken buna emin olamıyorum
    “Üç dakika” dedi, yüksek, net ses.
    Jasper’ın elleri kulaklarımdan uzaklaştı.
    “artık gözünü açsan iyi olur,”dedi, birkaç adım öteden.Bunu söyleyiş tarzı beni korkutmuştu.Çabucak etrafıma bakındım ve tonunun ima ettiği tehlikeyi arandım.
    Gözümün önündeki kca bir alan koyu dumanla kaplanmıştı.Yakınımda Japer kaşlarını çatmış bir halde duruyordu.Dişleri kenetlenmişti ve bana neredeyse… kokmuş bir ifadeyle bakıyordu.Sanki benden korkmuyordu da benim yüzümden korkuyordu.Daha önce söylediği şeyi hatırladım,onları Volturi diye bir şey konusunda teklikeye attığımı söylemişti.Bu yara izleriyle dolu tehlikeli vampirin neden korkacağını hayal bile edemiyordum.
    Jasper’ın arkasında,dört vampir arkaları dönük bir şekilde bir çzigi oluşturmuşlardı.Biri Esme’ydi.Yanında uzun sarışın bir kadın,ufak tefek siyah saçlı bir kız ve koyu saçlı,bir erkek vardı-Kevin’ı öldüren vampirdi bu.Bir an bu vampirin Raol’u ele geçirdiğini fark ettim.bu garip bir şekilde keyif verci bir hayaldi.
    İri vampirin arkasında üç kişi daha vardı.Arada iri vampir olduğu için arkasındakilerin ne yaptığını tam olarak göremiyordum.Carlisle yere eğilmişti,yanında da koyu kızıl saçlı bir erkek campir vardı.Yerde ise başka bir figür vardı ama onu seçemiyordum,sadece kot pantolon giydiğini ve ufak kahverengi botlarının oludğunu görüyordum.bu ya kadındı yada erkek.Vampirin parçalarınımı birleştiriyolardı acaba?
    Demek ki sekiz bal rengi gözlü vampir vardı, ve diğer bütün bu ulumaları sayarsak –bu sesler ne tür garip vampirlere aitlerse-en azından sekiz farklı ses daha vardı.Toplamda on altı,belki daha fazla kişilerdi.sayıları Riley’ın bize söyledğinin iki katından fazlaydı.
    Kendime öfkeyle siyah cübbeli vampirlerin Riley’e yetişmesini ve ona acı çektirmesini isterken buldum.
    Yerdeki vampir yavaşça ayağa kalkmaya başladı,tuhaf bir şekilde hareket ediyordu,sanki sakar bir insanmış gibi.
    Rüzgar yön değiştirdi,artık dumanı Jasper’la benden uzağa taşıyordu.Bir an Jasper dışında hiçbir şey göremez oldum.Daha önceki kadar kör olmasam da nedense bir an çok endişelenmiştim.Sanki yanımdaki vampirden endişe fışkırdığını hissediyordum.
    Sonraki saniye,hafif meltem yine yön değiştirdi ve her şeyi görebilmeye ve koklayabilmeye başladım.
    Jasper öfkeyle tısladı ve beni itipyere düşürdü.
    Yerde ki oydu, dah birkaç dakika önce avladığım insan.Bütün bedenimin odaklandığı kokunun sahibi.şimdiye kadar izini sürdüğüm en lezzetli kanın tadı,ıslak kokusunun sahibi.Ağzımda boğazımda alev almış gibi yanıyordu.
    Deli gibi mantığımı kullanmaya çalıştım-jasper’ın beni öldürmek için tekrar aya kalkmamı beklediğine odaklanmaya-ama sadece bir yanım yapabiliyordu bunu.Kendimi yerde tutmaya çalışırken ikiye ayrılacakmışım gibi hissediyordum.
    Bela adındaki insan bana şaşkın kahverengi gözlerle bakıyordu.Ona bakmak yanmayı daha kötü hale getirmişti.İnce derisinin altında kanın dolaştığını görebiliyordum.Başka yere bakmaya çalıştım ama gözlerim sürekli ona geri dönüyordu.
    Kızıl saçlı,onunla kısık bir sesle konuştu.”Bu vampir teslim oldu.Daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim.Bunu teklif etmeyi ancak Carlisle düşünebilirdi zaten.Jasper bu durumu hiç onaylamıyor.”
    Kulaklarım kapalıyken Carlisle bunları o kızıl saçlı vampire açıklamış olmalıydı.
    Vampirin iki kolu da izsan kıza sarılıydı ve kızın iki elide onun göğsündeydi.Kızın boğazı vampirin ağzından birkaç santim ötedeydi ama kızın ondan korkuyormuş gibi bir hali yoktu.Ve koyu kızıl saçlı vampirde avlanıyormuş gibi görünmüyordu.Evcil bir insana sahip olan bir klan fikrini algılamaya çalışmıştım ama bu hayal ettiğim şeye hiç yakın değildi.Eğer kız vampir olsaydı,kızıl saçlı vampirle sevgili olduklarını düşünürdüm.
    “Jasper iyi mi?”diye fısıldadı insan.
    “İyi zehir batıyor,”dedi vampir
    “Isırıldı mı ?”diye sordu kız.
    Bu kız kimin nesiydi?Neden diğer vampirler onun yanlarında kalmasına izin veriyordu?Neden onu daha öldürmemişlerdi?Kız neden onlarla sanki hiç korkutmuyorlarmış gibi rahattı?Bu dünyanın bir parçasıymış gibi görünüyordu ama yinede bu dünyanın gerçekliklerini anlamıyordu.Tabii ki jasper ısırılmıştı.Biraz önce bütün klanımla savaşmış ve onları mahvetmişti.Bu kız ne olduğumuzu bile bilmiyor muydu?
    Ahh, boğazımdaki ateşi kontrol etmek imkansızdı! Ateşi kızın kanıyla söndürmemeyi düşünmeye çalışıyordum ama rüzgar kokusunu burnumun dibine getirip duruyordu!

    Zihnimi toplayabilmek için artık çok ketçi-avladığım insanın kokusunu almıştım, ve artık bunu hiç bir şey değiştiremezdi.
    Kızıl saçlı vampir,”Aynı anda her yerde olmaya çalışıyordu,” dedi insana.”Alice’in hiçbirşey yapmaması için uğraşıyordu.”Başını iki yana sallayıp ufak tefek, siyah saçlı kıza baktı.”Alice’in kimsenin yardımına ihtiyacı yok.”
    Alice adındaki vampir Jasper’a dik dik baktı ve berrak soprano sesiyle,”Aşırı koruyucu ahmak,”dedi.Jasper bakışına yarım bir gülümsemeyle karşılık verdi,bir saniyeliğine beni unutmuş gibiydi.
    Bu açığından faydalanıp insan kıza saldırma iç güdümle zar zor savaşabildim.Bir saniyeden daha kısa sürerdi,ve sonra onun ılık kanı-kalbinin pompaladığını duyduğum kanı- boğazımdaki susuzluğu giderirdi.Kız okadar yakındı ki-
    Koyu kızıl saçlı vampir benle göz göze gelip şiddetle uyarıcı bir bakış attı,eğer kıza atılmaya çalışırsam öleceğimi anladım,ama boğazımdaki acı,sanki ona saldırmasam ölecekmişim gibi hessettiriyordu.O kadar canım yanıyordu ki sinirle çığlık attım.
    Jasper bana hırladı,kıpırdamamaya çalıştım ama sanki kızın kanının kokusu beni yerden zorla çeken kocaman bir el gibiydi.Şimdiye kadar hiçbir zamn ava çıktıktan sonra kendimi beslemekten vazgeçirmemeye çalışmamıştım.Ellerimi toprağa gömüp tutunacak bir şey aradım,ama hiç bir şey bulamadım.Jasper çömelip bana yaklaştı,ölümden iki saniye ötede olduğumu bilsemde,susuzluktan dolayı düşüncelerimi uzaklaştıramıyordum.
    Ve sonra Carlisle geldi,eli Jasper’ın kolundaydı. Bana nazik,sakin gözlerle baktı..”fikrini mi değiştirdin,genç kişi.? Diye sordu.”seni yok etmek istemiyoruz, ama eğer kendini kontrol edemzsen,ederiz.”
    “buna nasıl katlanıyorsunuz?”diye sordum,neredeyse kalvarıyordum.onunda boğazı yanmıyormuydu?”Onu istiyorum.”Kıza baktım,çaresizce aramızdaki mesafenin azalmasını istiyordum.Parmaklarım işe yaramaz bir şekilde toprağı kazıyordu.
    “Katlanmalısın,”dedi Carlise ciddiyetle.”Kontrolü öğrenmelisin.Şu anda seni kurtaracak tek şey bu.”

      Forum Saati Cuma Mayıs 10, 2024 5:42 am