Twilight Fan

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Twilight


    Twilight 21.Bölüm

    Daphne
    Daphne
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 164
    Kayıt tarihi : 15/11/10
    Yaş : 29
    Nerden : Twilight'tan

    Twilight 21.Bölüm Empty Twilight 21.Bölüm

    Mesaj tarafından Daphne Ptsi Kas. 15, 2010 8:53 pm

    Twilight 21.Bölüm
    21.TELEFON GÖRÜŞMESİ


    Yine çok erken bir saatte uyanmıştım; gecem gündüzüm karışmıştı. Yatağımda Alice ve Jasper’ın diğer odadan gelen seslerini dinlemeye başladım. Benim duyabileceğim kadar yüksek sesle konuşuyor olmaları tuhaftı. Hemen yatağımdan fırladım ve oturma odasına gittim.
    Televizyondaki saat sabah ikiyi gösteriyordu. Alice ve Jasper kanepede oturuyorlardı, Jasper onun omuzlarının üstünden bakarken Alice yine bir şeyler çiziyordu. Odaya girdiğimde başlarını kaldırıp bakmadılar, ikisi de Alice’in çizdikleriyle meşguldü.
    Çizilenlere bakmak için Jasper’ın tarafına geçtim.
    “Başka bir şeyler de gördü mü?” diye sordum Jasper’a sessizce.
    “Evet. Bir şeyler onu videoyla birlikte odaya getirdi ama şimdi daha aydınlık.”
    Koyu gölgeli ve alçak tavanlı, kare şeklinde bir oda çizmekte olan Alice’e bakıyordum. Duvarlar, modası geçmiş koyu renk tahtalardan oluşuyordu. Ortada üzeri desenli koyu renk halı vardı.
    Güneye bakan duvarların karşısında oturma odasına doğru uzanan büyük bir pencere vardı. Girişin bir kısmı taştandı ve her iki odada kocaman taştan bir şömine vardı. Bu açıdan bakıldığında, küçük bir masaya konulmuş televizyon ve video odanın güneybatı köşesindeydi. Televizyonun üzerinde kıvrılmış eski bir kanepe ve onun önünde de bir kahve masası vardı.
    “Telefon da buradaydı,” diye fısıldadım parmağımla işaret ederek.
    İki çift ölümsüz göz bana bakıyordu.
    “Burası annemin evi!”
    Alice telefonunu alarak ayağa kalktı ve bir yerleri aramaya başladı. Annemin evinin bu kadar kusursuz çizimine baka kalmıştım. Jasper hiç yapmadığı bir şeyi yaparak yanıma yaklaştı. Eliyle yavaşça omzuma dokunduğunda sakinleşmiştim.
    Alice öyle hızlı konuşuyordu ki dudakları titriyor gibi görünüyordu. Söylediklerini anlamak ise mümkün değildi. Odaklanamıyordum.
    “Bella,” dedi Alice. Duygusuzca ona baktım.
    “Bella, Edward seni almaya geliyor. O, Emmett ve Carlisle saklanman için bir süreliğine başka bir yere götürecekler.”
    “Edward mı geliyor?” Sözcükler cankurtaran simidi gibiydi, selin içinde başımı yukarı tutuyordu.
    “Evet, Seattle’dan ilk uçağa yetişecek. Onunla havaalanında buluşacağız ve sen onunla gideceksin.”
    “Peki ya annem? Buraya annem için geldik Alice!” Jasper’a rağmen yeniden paniklemiştim.
    “O güvende olana kadar Jasper ve ben burada kalacağız.”
    “Bunu yapamam Alice. Tanıdığım herkesi sonsuza kadar koruyamazsın. Onun ne yaptığını görüyor musun? Beni takip etmiyor ki. Birini en sonunda bulacak ve sevdiklerime zarar verecek… Alice bunu yapamam…”
    “Onun yakalayacağız Bella,” diyerek beni ikna etmeye çalıştı.
    “Ya sana da zarar verirse Alice? Sence bunun bir önemi yok mu? Sence sadece benim aileme yani insan olan aileme bir şeyler yaparak mı bana zarar verebilir?”
    Alice anlamlı bir ifadeyle Jasper’a baktı. Üzerime bir ağırlık çöktü ve gözlerim istemsizce kapandı. Olan bitenin farkındaydım ve buna karşı savaşmak istiyordum. Ayağa kalkıp gözlerimi açık tutmaya çalıştım ve Jasper’ın elinden kurtuldum.
    Öfkeyle; “Uyumak istemiyorum,” dedim.
    Kafamı çarparak kendi odama geçtim; hiç yoktan burada rahat rahat kendimi dağıtabilirdim. Alice bu kez peşimden gelmedi. Üç buçuk saat boyunca boş duvara baktım. Aklımda bir sürü şey vardı, bu kâbustan uyanmanın bir yolunu bulmaya çalışıyordum. Bundan bir kaçış yada bunu ertelemenin bir yolu yoktu. Görebildiğim tek şey uzakta beliren korkunç sondu. Asıl soru ben bu sona ulaşmadan daha kaç insanın zarar göreceğiydi.
    Tek avuntum ve kalan tek umudum, Edward’ı yakında göreceğimi bilmemdi. Belki yüzünü bir kere görebilsem, şu anda gözümden kaçan çözümü bulabilecektim.
    Telefon çalınca odamdan çıktım; kendimi odama kapattığım için utanmıştım. Benim için yaptıkları bunca fedakârlıktan sonra bana kırılmamış olmalarını diledim.
    Alice yine hızlı hızlı konuşuyordu ve Jasper’ın ilk kez odada olmaması dikkatimi çekmişti. Saat sabahın beş buçuğunu gösteriyordu.
    “Şu anda uçağa biniyorlar,” dedi Alice. “Dokuz kırk beşte inecekler.” O buraya gelene kadar sadece birkaç saat daha dayanmam gerekecekti.
    “Jasper nerede?”
    “Oteldeki hesabı ödemek için çıktı.”
    “Siz burada kalmıyor musunuz?”
    “Hayır, annenin evine daha yakın bir yere gideceğiz.”
    Bu sözleri duyduğumda midem ağrımaya başlamıştı.
    Telefon yeniden çaldığımda kendime geldim. Alice şaşırmış görünüyordu, ben çoktan umutla telefona doğru yürümeye başlamıştım.
    “Alo?” dedi Alice. “Hayır burada.” Telefonu bana uzattı. “Annen,” dedi.
    “Alo?”
    “Bella? Bella?” Bu, çocukluğumda binlerce kez duyduğum, ne zaman kaldırımın kenarına çok yaklaşsam ya da gözünün önünden kaybolsam annemin kullandığı tanıdık ses tonuydu.
    Derin bir nefes aldım. Mesajım onu telaşlandırmasın ama aciliyetini de anlasın mantığıyla bırakılmış olsa da bunun mümkün olmayacağını biliyordum.
    “Sakim ol anne,” dedim onu rahatlatmak istercesine. Bu sırada Alice’den uzaklaşıyordum. Alice gözlerini dikmiş bana bakarken ikna edici bir şekilde yalan söyleyebileceğimden emin değildim. “Her şey yolunda tamam mı? Bana sadece birkaç dakika ver, sana her şeyi açıklayacağım, söz veriyorum.”
    Annem nedense sözümü kesmeden beni dinliyordu, şaşırmıştım.
    “Anne?”
    “Sana konuşmanı söylemeden sakın bir şey söyleme.” Şu an duyduğum ses beklenmedik ve bir o kadar da yabancıydı. Bu bir adam sesiydi, çok hoş ve kendine özgü bir sesi vardı. Bu ses pahalı araba reklamlarında duyabileceğimiz türden bir sesti. Çok hızlı konuşuyordu.
    “Annene zarar vermeme gerek yok, bu yüzden söylediklerimi yap annene de bir şey olmasın.” Ben adamın söylediklerini korkuyla dinlerken o da beni dinliyordu.
    “Bu çok iyi,” diyerek beni tebrik etti. “Şimdi söylediklerimi tekrarla ve sakın doğal olmaya çalışma. ‘Anne neredeysen orada kal’ de.”
    “Hayır, anne neredeysen orada kal.” Sesim neredeyse fısıltı gibi çıkmıştı.
    “Bunun zor olacağını düşünüyorum.” Ses çok neşeli ve canlı geliyordu. “Neden öteki odaya geçmiyorsun, böylelikle yüz ifaden her şeyi mahvetmemiş olur. Annenin acı çekmesine ne gerek var değil mi? Yürürken, ‘Anne, lütfen beni dinle,’ der misin lütfen. Söyle dedim!”
    “Anne, lütfen beni dinle.” Sesim yalvarır gibi çıkmıştı. Yavaş yavaş yatak odasına doğru yürüdüm, Alice’in endişeli bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Kapıyı arkamdan kapattım, beynimi ele geçiren korkunun arasında mantıklı bir şekilde düşünmeye çalışıyordum.
    “İşte böyle, yalnız mısın? Sadece evet ya da hayır de.”
    “Evet.”
    “Ama seni hala seni duyabildiklerinden eminim.”
    “Evet.”
    “Tamam o zaman, ‘Anne bana güven’ de.”
    “Anne bana güven.”
    “Bu beklediğimden daha çok işe yarıyor. Ben de beklemeye hazırlanıyordum ama annen planladığımdan önce geldi. Böylesi daha kolay değil mi? Senin için az stresli.”
    Bekledim.
    “Şimdi beni dikkatle dinlemeni istiyorum. Arkadaşlarından kurtulmak için sana ihtiyacım olacak; bunu yapabilir misin? Evet ya da hayır de.”
    “Hayır.”
    “Buna duyduğuma üzüldüm. Senden biraz daha yaratıcı olmanı beklerdim. Annenin hayatı söz konuyken onları uzaklaştırabilir misin? Evet ya da hayır de.”
    Kurtulmanın bir yolu olmalıydı. Havaalanına gideceğimizi hatırladım. Uluslararası Havaalanı; hem kalabalık, hem karışık…
    “Evet.”
    “Şimdi oldu işte. Bunun kolay olmayacağına eminim, ama eğer yanında biri olduğuna dair en ufak bir şey hissedersem, işte o zaman annen için çok kötü olur,” dedi. “Eğer yanında birini getirmeye kalkarsan bunu ne kadar çabuk fark edeceğimiz anlamış olman lazım ve eğer yanlış bir şey yaparsan annenin işini ne kadar kolay bitireceğimiz de… Beni anladın mı? Evet ya da hayır de.”
    “Evet,” dedim tiz bir sesle.
    “Aferin Bella. Şimdi yapman gerekeni söylüyorum. Annenin evine gideceksin ve telefonun yanında yazılı olan numarayı arayacaksın. Ben sana oradan nasıl geleceğini anlatacağım.” Nereye gideceğimi ve bu işin sonunun nereye varacağını zaten biliyordum. Ama söylediklerini harfiyen yapacaktım.
    “Bunu yapabilir misin? Evet ya da hayır de.”
    “Evet”
    “Öğle vaktinden önce harekete geçeceksin Bella. Bütün günümü buna harcayamam,”dedi kibarca.
    “Phil nerede?” diye sordum sertçe.
    “Aa, dikkat Bella. Ben sana söyleyene kadar konuşma lütfen.”
    Sustum.
    “Arkadaşlarının yanına döndüğünde onları şüphelendirmemen çok önemli. Onları annenin aradığını ve onunla en yakın zamanda eve gelmenle ilgili konuştuğunu söyle. Şimdi söylediklerimi tekrarla. ‘Teşekkür ederim anne.’ Söyle dedim.”
    “Teşekkür ederim anne.” Ağlamamak için zor tutuyordum kendimi.
    “De ki, ‘Seni seviyorum anne, yakında görüşürüz.’ Söyle dedim.”
    “Seni seviyorum anne.” Sesim iyice boğuklaşmıştı. “Yakında görüşürüz.”
    “Görüşürüz Bella. Seni görmeyi dört gözle bekliyorum,” dedi ve kapattı.
    Telefon hala kulağımdaydı. Korkudan donup kalmıştım, parmaklarımı kıpırdatıp da telefonu elimde bırakamadım.
    Düşünmem gerektiğini biliyordum ama kulağımdan annemin telaşlı sesi gitmiyordu. Kendimi kontrol etmeye çalışırken saniyeler geçiyordu.
    Düşüncelerim yavaş yavaş bu acı duvarını yıkmaya başlamıştım. Plan yapmalıydım. Şu anda tek bir seçeneğim vardı; aynalı odaya gitmek ve ölmek. Hiçbir garantim yoktu; annemi hayatta tutmak için verebileceğim hiçbir şeyim yoktu. Tek umudum James’in Edward’ı döverek kazanacağı zaferle yetinmesiydi. Çaresizdim; pazarlık yapacak bir yol yoktu, önerebileceğim ya da esirgeyebileceğim hiçbir şey onu etkileyemezdi. Yani başka şansım yoktu; denemek zorundaydım
    Korkumu elimden geldiğince bastırmaya çalışıyordum. Kararım verilmişti. Sonucunu düşünerek zaman kaybetmenin bir faydası yoktu. Mantıklı düşünmek zorundaydım; Alice ve Jasper içeride beni bekliyorlardı. Onlardan kurtulmam gerekiyordu ama bu imkânsızdı.
    Jasper’ın gitmiş olmasına bir an çok sevindim. Son beş dakikadaki gerginliğimi hissedecek olurlarsa ne yapabilirim diye düşünmeye başladım. Korkumu içime attım ama öyle endişeliydim ki korktuğum belli oluyordu. Şu anda bunu kaldıramazdım. Ne zaman döneceğimi bilmiyordum.
    Kaçışıma odaklanmıştım. Havaalanını iyi bilmemin benim lehime olmasını umut ediyordum. Bir şekilde Alice’i kendimden uzak tutmalıydım.
    Alice’in diğer odada beni merakla beklediğini biliyordum. Ama Jasper dönmeden halletmem gereken başka bir şey vardı.
    Edward’ı bir daha göremeyeceğimi kabul etmek zorundaydım, o aynalı odaya gitmeden önce aklımda son bir görüntüsü bile olmayacaktı. Bu ne garip bir duyguydu; resmen işkence çekiyordum. Sonra her şeyi bir kenara bırakıp Alice’le yüzleşmeye gittim.
    Yüzümdeki ifade donuktu ve bakışlarım anlamsızlaşmıştı. Alice endişelenmişti; soru sormasını bekledim. Şu anda oynamam gereken tek oyun vardı ve doğaçlama yapacak durumda değildim.
    “Annem meraklanmış, eve gitmek istemiş. Ama her şey yolunda, onu evden uzak tutmaya ikna ettim.” Sesim cansızdı.
    “Onun iyi olmasını sağlayacağız Bella, merak etme.” Arkamı döndüm; yüzümü görmesine izin veremezdim. Gözlerim masanın üzerinde duran boş otel kâğıtlarına takıldı.
    Yavaş yavaş kâğıtlara doğru yürüdüm, bir planım vardı. Orada bir zarf da vardı. Bu iyiydi.
    “Alice,” dedim usulca, “Eğer annem için bir mektup yazsam ona verir misin? Yani eve bırakır mısın demek istedim.”
    “Tabii Bella.” Sesi çok dikkatliydi. Ben de neredeyse sıkıntıdan patlayacaktım. Duygularımı daha iyi kontrol altına tutmak zorundaydım.
    Tekrar yatak odasına gittim ve yatağın başındaki kominde eğilip yazmaya başladım.
    “Edward,” diye yazdım. Ellerim titriyordu, harfler güçlükle okunabiliyordu.
    Seni çok seviyorum ve çok üzgünüm ama o annemi bulmuş. Gidip onunla görüşmeyi denemeliyim, biliyorum belki bu benim işim değil ama… Çok üzgünüm…
    Alice ve Jasper için bana kızma. Onları kendimden uzak tutabilmem bir mucize olacak bir de benim için onlara teşekkür et; özellikle de Alice’e.
    Ve lütfen ama lütfen peşimden gelme. O böyle istedi ki bence de böyle olmalı. Benim yüzümden herhangi birine bir şey olursa dayanamam. Bu özellikle sen olmamalısın. Lütfen senden benim için sadece bunlara uymanı rica ediyorum.
    Beni affet. Seni seviyorum.
    Bella
    Mektubu dikkatlice katladım ve zarfın içine koydum. Eninde sonunda bunu bulacaktı. Umarım bu sefer beni anlar ve bir kerecik olsun dinlerdi.

      Forum Saati Cuma Kas. 22, 2024 11:42 am